14 Nisan 2013

Korkuyu Beklerken - Oğuz Atay

Oğuz Atay’ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği, anlatım zenginliği ve okuru alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmaz. Kitaba adını veren hikayenin korkuyu beklerken kendini evine hapseden kahramanı, Atay’ın edebiyat güzergahındaki farklılığının en büyük kanıtlarından. Yazarın bu kitaptaki ilk hikayeyle varettiği “beyaz mantolu adam” da öyle.

1934'te İnebolu'da doğdu. Ankara Maarif Koleji’ni, İTÜ İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. 1960’ta İDMMA İnşaat -Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Tutunamayanlar’ı yayımlamasının (1971-1972) ardından, önemli bir tartışmanın odağına yer aldı. TRT 1970 Roman Ödülü’nü kazanan Tutunamayanlar’ı kısa bir süre sonra, 1973 yılında Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izledi. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında topladı. 1911-1967 arasında yaşamış hocası Prof. Mustafa İnan’ın hayatını romanlaştırarak Bir Bilim Adamının Romanı’nı yazdı. Oyunlarla Yaşayanlar adlı tiyatro eseri Devlet Tiyatrolarında sahnelendi. Atay 13 Aralık 1977’de, büyük projesi `Türkiye’nin Ruhu`nu yazamadan hayata gözlerini yumdu.

  Kitaptan bir bölüm okumak için tıklayın.


William Shakespeare - Soneler

19. Sone
Aslanın pençesini körlet Zaman ejderi
Doyur dünyayı kendi yavrusunun canıyla;
Kaplanın çenesinden sök o keskin dişleri
Alevlerden dirilen ankayı yak kanıyla;
İstersen kasırga ol şen mevsimleri karart
Rüzgâr kanatlı Zaman; yap aklına eseni
İstersen dünyayı yık güzel yüzleri sarart
Ama en kalleş suçtan alıkoyarım seni:
Sevgilimin yüzünü saatlerinle oyma
Köhne kalemin onu boğmamalı çizgiye;
Sakın sürüp giderken çirkin izini koyma
Sonraki insanlara güzellik kalsın diye.
Geçkin Zaman yapsan da en şom kötülükleri
Şiirimde sevgilim sonsuz yaşar dipdiri.
20. Sone
Yaradan kadın yüzü çizmiş sana eliyle
İstek dolu sevgimin efendisi dilberi;
İnce kadın yüreğin öğrenmemiştir hile
Bilmez kadınlardaki kancık döneklikleri;
Gözlerin daha parlak kahpelikten yoksundur
Neye bakarsa baksın altın yaldız kaplatır;
Erkeklerin en hoşu en hoş şeyler onundur
Erkekleri büyüler kadınları çıldırtır.
Seni yaratmış olsa kadın olarak önce
Yaradan bile çılgın bir sevgi duyacaktı
Ama bir hiç uğruna bir fazlalık verince
Varlığına doymaktan beni yoksun bıraktı.
Değil mi ki kadınlar için yaratmış seni
Sen sevgimi al onlar sömürsün hazineni.
21. Sone
Ben başka bir ozanım. Öbür manzumeciler
Boyalı güzel görür kalemi alır ele
Göğü tutup onunla yazdıklarını süsler
Her güzeli benzetir kendindeki güzele.
Hem de ne şatafatlı teşbihler çifter çifter:
Güneşle ay; toprağın denizin cevherleri
Nisan tomurcuklan nice bulunmaz şeyler
Yeryüzünü kuşatan o cennet çemberleri. ..
Ben gerçeği yazarım benim sevgim gerçek ya:
İnan olsun sevgilim güzellerin güzeli
Ana yavrusu gibi pek parlak olmasa da
Gökyüzünde yanan o altın kandil misali. ..
Onların boş lafları olamaz benim işim:
Satacak değilim ki niçin övecekmişim.
22. Sone
Yaşlısın deseler de banainanmam aynalara
Gençlik ve sen aynı yaştasınız ya!
Ama zamanın yol yol izler açtıgını görürüm de sende
Anlarım er geç bana da gelip çatacak ölüm.
Seni baştan ayağa saran şu güzellik var ya
Yüreğimin en gösterişli örtüsü de o işte benim.
Güğsünde yaşadıkça yüreğim yüreğinse ben de arttıkça
Kim der ki nasıl diyebilir ki senden yaşlıyım?
Yeni doğmuş yavruyu sakınır gibi ebesi
Taşıdığım yüreğin üstüne ben nasıl titreyeceksem.
Nasıl sakınacaksam kendimi kendim için değil senin için;
Öyle sakin işte sen de kendini ey sevdiğim!
Geri gelir sanma yüreğin benim yüreğim öldükten sonra;
Bana vermiştin onu unutma geri almamak üzere bir daha.
23. Sone
Korkudan sahnede eli ayağına dolaşıp
Rolünü şaşıran kötü bir oyuncu misali;
Ya da azdıkça içine sığmayan öfkesi taşıp
Kendi yüreğini zayıf düşüren çılgın biri gibi
Unutuyorum kendime güvenim olmadığından mutlaka
Tam olarak söylemeyi aşk oyununun sözlerini;
Ve aşkımın yükü öylesine ağır geliyor ki bana
Kendi aşkımın gücü karşısında eziliyorum sanki.
O halde nedemek istediğimi bakışlarım anlatsın
Konuşan gönlümün sessiz sözcüsü olsun onlar;
Aşkımı onlar açığa vursun derdime çare arasın;
Öyle ki hiç kalsın yanında durmadan konuşanlar.
Ah sessiz aşk neler yazmış öğren artık okumayı
Aşkın sırrına ermişler bilir gözleriyle duymayı...
24. Sone
Gözlerim ressam rolünü aldı ve kabartma çizgilerle
Güzelliğinin biçimini gönlümün levhasına çıkardı;
Bedenime gelince o da bu resmin çerçevesi oldu işte;
Malum resmin konumundan bilinir usta ressamın sanatı.
Seni olduğu gibi yansıtan resim nerde diyorsan
Ressamın içine bakıp hünerini orda görmelisin;
Camlarının parlaklığını senin gözlerinden alan
Göğsümdeki sergide asılı resme ulaşmalısın.
İşte bak gözler gözler için neler yapıyor!
Gözlerim senin şeklini çizdi seninkilerse
Gönlüme açılan birer pencere; güneş de bayılıyor
Onlardan içeri bakmaya sen varsın diye içerde.
Ama gözlerin sanatında yine de bir eksiklik var:
Gördüklerini çiziyorlar yalnız yüreği tanımıyorlar.
25. Sone
Yıldızların gözdesi olanlar övünsünler
İkballe iktidarla alımlı ünvanlarla;
Kader vermediyse de bana böyle bir zafer
Mutluyum en saydığım beklenmedik şanlarla.
Hükümdar gözdeleri ne güzel yaprak açar;
Güneşteki kadife çiçeğidirler ancak:
İçlerinde gömülü kalır kibirler şanlar
Çünkü kaş çatıldı mı her görkem yok olacak.
Savaşlarda gücüyle ün salan bir kahraman
Bin zafer kazansa da düşmeye görsün bir kez
Adı silinir şeref defterinden o zaman
Mertlik destanı artık anılarda süremez.
Ben sevdim sevildim ya; hepten mutlu yaşarım
Yoldan çıkartılamam ne de yoldan şaşarım.
26. Sone
Sevgimin sultanı ben kul oldum işte sana
Erdemin güçlendirdi benim görev duygumu;
Gönderdiğim bu yazı elçilik yapsın bana
Bir zekâ gösterisi değil hizmet belgem bu.
Böyle yüce görevi zavallı aklım belki
Anlatamaz da doğru dürüst cılız gösterir
Ama sendeki ruh ve düşün öyle güzel ki
Umarım işte onu bana çırçıplak verir.
Uğur doğar yazgımı yönelten yıldızlarda
Talihim başlayarak yaver gitmeye yine
Yırtık pırtık sevgime giyim kuşam sağlar da
Lâyık gösterir beni senin iyiliğine.
Bir gün övüneceğim sevdiğim için seni
O güne dek görünmem sınarsın diye beni.
27. Sone
Yorgun argın alırım yatağımda soluğu:
Yatak yol yorgununa en hoş dinlenme yeri
Ama bu sefer başlar aklımın yolculuğu
Kafam çırpınır gövdem bitirmişken işleri;
Depreşen duygularım gurbet elden o zaman
Sana varmak isteyip uğrunda hacca çıkar
Baygınlaşan gözlerim açıldıkça durmadan
Sırf körlerin gördüğü karanlıklara bakar:
Hiç değilse ruhumda düş kuran bir göz var da
Görmeyen bakışıma senden hayal getirir
Hayalin karanlıkta elmas gibi parlar da
Korkunç geceyi süsler ona taze yüz verir.
Gündüz bedenim gece aklım huzur bulamaz
Gövdeyle baş senden de benden de kurtulamaz
28. Sone
Nasıl dönüp geleyim bedenim dinç gönlüm şen?
Dinlenmek nimeti hiç nasib olmaz ki bana?
Günün cefası huzur sağlayamaz geceden:
Gün gecenin gece günün kıyar canına.
Kanlı bıçaklı iki düşman değiller sanki.
Elele verip bana başlarlar işkenceye:
Biri hep işe koşar hep sızlanır öteki
Çalışmak beni senden uzaklaştırdı diye.
Günü hoş tutmak için “Sevgilim parlak” derim
“Aydınlatır gökleri bulutlar kararmışken.”
Yağız yüzlü geceyi över diller dökerim:
“Yıldızlar kör olunca sevgilimdir nur döken.”
Ama gün işte her gün çilemi uzatıyor;
Gece işte her gece derdime dert katıyor.
29. Sone
bakışlarda küçümeyiş okuyorum
yalnızım bedbahtım tesellisizim.
gökler sağır sesim boğuk
ve lanet okuyorum talihime
kıskançlıktan kuduruyorum
kiminin ikbalini
aczimden utanıyorum.
hazlarım iğrendiriyor beni.
o zaman sen geliyorsun aklıma
ve birden bire kanatlanıyorum bir tarla kuşu gibi mest
içim aydınlıkla doluyor yükseliyorum yükseliyorum
neşideler söylüyorum hayata
göklerin eşiğinden
bana ne toprağın çirkinliğinden
insanların zilletinden bana ne?
hatıran öyle sonsuz bir hazine
ve sevgin öyle büyük mutluluk ki dostum!
en mağrur hakanların tacını
hor görüyorum
30. Sone
Bazan geçmiş günlerden kalanları anarım
Bir araya gelince hoş sessiz düşünceler;
Aradığım şeylerin yokluğuna yanarım
Gönlümü yitenlerle çektiğim yaslar deler:
Yaş bilmeyen gözlerim boğulur da yaşlara
Ölüm gecesindeki sevgili dostlar için
Depreşir yüreğimde nice kapanmış yara
Yitip gitmiş yüzlere inlerim için için.
Geçmiş yaslar yeniden beni yürekten vurur
Acıları saydıkça bir bir içim kan ağlar;
Gönlüm eski dertleri anıp çile doldurur.
Borcum bitmemiş gibi yine keder borcum var.
Ama sevgili dostum seni andım mı yeter:
Bütün yitenler döner bütün acılar biter.
31. Sone
Ölüp gitti sanarak özlediğim tüm dostlar
Senin güzel göğsünde bir araya geldiler;
Orda hem aşk hem aşkın varlığı hükümdar
Hem toprağa düştü sandığım sevgililer.
Yürekten inandığım sevgili yürekten çaldı
Yalvaran yaşlarımı nice cenazelerde
Ama bak onlar sende kaldılar göçseler de
Sen gömülü sevginin yaşadığı mezarsın
Yitirdiğim dostlardan kalma andaçlar orda
Benden ne aldılarsa hep senin olsun varsın:
Artık yalnız senindir neler varsa onlarda.
Hepsi birleşmiş sende; hepten seninim bende
32. Sone
Benim ömrüm bitince hâlâ yaşıyorsan sen
Hoyrat ölüm gömünce kemiklerimi yere
Talihin cilvesiyle bir göz atmak istersen
Ölmüş dostundan kalan zavallı dizelere
Karşılaştır hepsini bugünkü yapıtlarla:
Çok gerisindedirler ustaca yazanların:
Onları şiir diye değil aşk için sakla:
Katına çıkamazlar bahtiyar ozanların.
İçinden geliyorsa bana söyle şunları:
“Güçlenseydi dostumun Esin Perisi hele
“Yaratısı aşardı aşkından doğanları.
“Allı pullu yürürdü yüksek rütbelilerle.
“Ama o öldü yeni ozanlar ondan üstün:
“Onlarda sanat dostta aşk okuyorum bugün.”