29 Haziran 2017

Umay Umay "Ucu kırık kalemleri sırf bu yüzden saklarsınız"

 

Bazen hiç tanımadığımız bir insanı; onun sizden uzakta geçen zamanını belirleyen kişi olduğunuzu fark edersiniz
 
Bu aslında sanatın ve bir yumak haline gelmiş sorunlarınızın neticesidir
 
İçe dönük hayatınızın ve uslanmaz dilinizin size kazandırdığı parlak tecrübe
 
Bu insanlar kalbinize ulaşacakları her cereyanı ağır hasta olarak yanlarında taşırlar 
 
 
Tapınılacak yalnızlıklarına ortak bulmuşlardır 
 
Bir fotoğraf ya da bir şiirle yaşarlar. 
 
İşin en kötü tarafı acıyarak ya da acıtarak sevmeyi öğrendiklerinden dikkat ve zeka küpüdürler 
 
Onlara dokunmayı,teselli verici birkaç sözcüğü bulana dek duygular aşk noktasına doğru atak yapar 
 
Gördüklerine sahip olmayı arzulayan çırpınışları sessiz yanıtlar olarak karşılarsınız 
 
Bazen cesaret verici olaylar olur 
 
Kuru teşekkürünüzden daha fazlasını katarsınız sözcüklere 
 
Bir başkasının kalbini dolduran heyecanlara açık kapı bırakırsınız 
 
Ama bu sizi çocuksu talebinizden başka bir şey değildir 
 
Karşılaşmak 
 
Hayat boyu taşıyacağınız yeni bir işaret bulduğunuzu sanmak 
 
O zaman işler karmakarışık olur 
 
Görüldüğü kadar kolay değildir içinizdeki kırgınlığı bağışlamak "Yapmamalıydım" dersiniz 
 
Perdeleri açmamalıydım 
 
Bazı yolculuklara dönüşler düşünülmeden çıkılır 
 
O bazı yolculuklara her gün çıkarsınız 
 
Tanrının yabancılıkla ödüllendirdiği çocukluğunuzla yan yana yürürsünüz 
 
Çimenlere iliştirilmiş yazıyı dikkatle okursunuz “Çiçek Dalında Güzeldir” 
 
Bazen hiçbir şey olmaz 
 
Kimse yaralarıyla inleyen şiiri görmez 
 
Sesi olmayan bir kapının kapandığını fark edersiniz 
 
Umursamazlığınızı bir jilet gibi yanınızda taşırsınız 
 
İkon tarzı duruşunuz ve sertliğiniz konuşulur 
 
Başkalarının cesaretini kıran tarzınız, tanımadığınız insanların düşlerine gömülür 
 
Size ellerindeki adresler ve şiirlerle ulaşamazlar 
 
En başından kaybettiklerini düşünürler 
 
Gerçeğiniz karşısında yalancı ve çocukturlar 
 
Bazen dostluk ya da aşk yerin savaşla tanışırsınız 
 
Onlar kalplerini, zekalarıyla donattıkları bir savaş alanına dönüştürürler 
 
Birdenbire kendinizi gardınızı almış bulursunuz 
 
İki kişilik savaşın nasıl ve hangi nedenlerle başladığı bilinmez 
 
Güçlü kadın imajından kuşkulanırsınız 
 
Böyle durumlarda saçma da olsa bir nedene ihtiyacınız vardır 
 
En yakın dostunuz kahvesini yudumlarken bu nedeni söyleyiverir 
 
Sinirden yeni silahlar, yeni ve ağır karşılıklar bulmak için harekete geçersiniz 
 
Oyuna gelirsiniz 
 
Kaybetmeye alışık olduğunuzu unutursunuz 
 
Nefretten doğacak aşkı beklersiniz 
 
Nefret büyür aşk onun gerisinde kalır 
 
Bazen göz yaşlarınıza değen birini bulursunuz 
 
Silik bir anıdan içinizi saran hayaller yaratırlar 
 
Kaybolmalarından, yiyecekleri darbelerin onları sıradanlaştırmasından korkarsınız 
 
Başlayamamaktan ya da bitirememekten, gülümserken sakladıklarınızdan, elinizde kalanların boşluğundan, yeri doldurulamaz vedalardan çekinirsiniz 
 
Yine de parlak tecrübelerinizi unutup derinlere dalacak cesareti ve deliliği yakalarsınız 
 
Ucu kırık kalemleri sırf bu yüzden saklarsınız...Umay Umay 


Tahsin Saraç - Ana Öğüdü

Çiçekleri ezme yavrum 
Çiçekler bir yüreğe benzer 
Çiçek ezen, insan ezer. 
 
Sakın sen kuş vurma yavrum 
En engin bir kardeşlikte 
Uçar kuşlar gökyüzünde. 
 
Tüfekle oynama yavrum 
Şakacığı bile çirkin 
Bir canlıyı öldürmenin. 
 
Gel bir çiçek ol sen yavrum 
 Kendi ülkenin renginde 
Şu yeryüzü demetinde.


Penrose merdiveni

Penrose merdiveni veya imkansız merdiven, Lionel Penrose ve oğlu Roger Penrose tarafından oluşturulan imkansız bir nesnedir. Penrose üçgeni'nin merdiven şeklindeki varyasyonu kabul edilir. Bu yanılsamada 90 derecelik dönüşlerle yükselen (veya alçalan) bir merdiven 2 boyutlu olarak tasvir edilmiştir. Bir kişinin bu merdivenleri çıktığı hayal edildiğinde sonuçta herhangi bir yükselme ya da alçalma olmadığı hep başladığı yere döndüğü sonsuza kadar devam eden bir döngü ortaya çıkmaktadır. Üç boyutlu uzayda açıkca imkansız olan bu merdivene Penrose merdiveni denir.