15 Mayıs 2021

Hasan Tahsin Ve İlk Kurşun

  

 İzmir’de Hasan Tahsin’i ölümsüzleştirmek için yapı­lan anıt; genç Cumhuriyet kuşaklarının, şehit gazete­cimizin kişiliğinde Kuvay-ı Milliye nesline bir armağa­nıdır. “İlk Kurşun” adı ve­rilen bu anıt, Türkün hiç bir zaman esir edilemeyeceği­nin dünyaya ilânıdır.

 

Beyin Gökten Geniştir - Emily Dickinson


Beyin gökten çok daha geniştir,
Yan yana koyarsan ikisini,
Beyin kendi içine rahatça
Sığdırır hem göğü, hem seni.

Beyin denizden çok daha derin,
Belki masmavi denizin dibi,
Ama beyin onu hemen emer
Kova dolduran süngerler gibi.

Beyin, Tanrı ağırlığına denk,
Kaldır, dirhem dirhem tart istersen,
Sanki değişik görünürler mi
Hece nasıl değişikse sesten?


Emma Goldman

 Anarşizm Neyi Savunur?
Maksim Gorki'nin "Yılan ve Şahin" adlı muhteşem şiir­sel metnini kaçınızın okudugunu bilmiyorum. Şimdi size o metinden örnek vermek istiyorum. Yılan, şahini bir türlü anlayamamaktadır. "Niçin bu tozun topragın içinde karanlıkta kalmıyorsun da gökler­de süzülüp cennete uçmaya niyetleniyorsun?" diye sorar ona. "Seni orada bekleyen tehlikeleri, pusuya yatmış olan gerilimleri ve fırtınaları bilmiyor musun, seni avlayıp ha­yatına son verecek olan avcının silahını görmüyor mu­sun?" Fakat şahin, yılanın söylediklerini umursamaz. Kanatlarını çırpar ve gökyüzüne doğru yükselir, cennete doğru uçtukça zafer şarkıları söylediği duyulmaktadır. Günlerden bir gün yılan şahini yerde görür; kalbinden akan kanlarla yere serilmiştir. Yılan, "Seni sersem, seni uyarmıştım," der hemen ona, "sana burada, karanlıkta, tozun toprağın içinde güvenlikte kalmam söylemiştim, kimse sana zarar veremezdi burada." Şahinse, son nefesini verirken söyler söyleyeceğini: "Ben semaya çıktım, göz kamaştırıcı tepelerin üstünden uçtum, ışığa baktım, yaşadım, hayatımı yaşadım!" 

 

1948 Arap -İsrail Savaşı

 50. yılında 1967 Arap-İsrail Savaşı: Orta Doğu'yu sarsan 6 gün - Fotoğraf  Galerisi

1948 Arap–İsrail Savaşı veya Birinci Arap–İsrail Savaşı, Filistin'de İngiliz manda rejiminin sona ermesinin hemen ardından 14 Mayıs 1948'de, Tel-Aviv'de toplanan Yahudi Millî Konseyi, yayınladığı bir bildiri ile İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan etti. Yeni kurulan devletin sınırlarıyla ilgili, “Eretz İsrail” dışında hiçbir bildiri yoktu. Bunun hemen ardından ABD ve ertesi gün de Sovyetler Birliği İsrail'i tanıdığını açıkladı. Bu gelişmelerin öncesinde ise İngiliz birlikleri bölgeyi terk etmeye başlamışlardı.

15 mayıs 1948 tarihinde, Arap Birliği sekreterinin, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine gönderdiği bir telgrafta; Arap ülkelerinin, Filistin’de barışın, güvenliğin, hukuk ve düzenin tekrar kazanılması için, kendilerini müdahale için zorunlu hissettiklerini belirtti. Aynı mesajda, Arap hükûmetlerinin, Londra Konferansında ve Birleşmiş Milletler’de de belirttikleri gibi, çözümü, demokratik prensiplere dayanarak kurulmuş Filistin Birleşik Devletleri olarak gördüklerini belirtti. İsrail Devleti’nin kuruluşunun ilan edilmesinden birkaç saat sonra Arap Birliği İsrail'e savaş açtı. Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak kuvvetleri üç yönden saldırıya geçerek önemli ilerlemeler kaydettiler.

Ancak İsrail'in planlı savunması üzerine savaş Araplar aleyhine dönüştü.

İsrail savaş sonunda 1947'de taksim planı ile elde ettiği %56’lık Filistin toprağını %78’e çıkardı. Manda yönetiminden kalan alanlar Ürdün’ü, günümüzdeki Batı Şeria’yı (Ürdün kontrolünde) ve Gazze Şeridi’ni (Mısır kontrolünde) içerdi. Filistin Araplar, kendi topraklarını, sonra dönebileceklerine dair aldıkları sözlere dayanarak, İsrail güçleri ve Yahudi silahlı kuvvetlerinin saldırılarından dolayı terk edip “Filistinli mülteciler” oldu. 700,000 Filistinli, evlerini terk etmek zorunda kalarak komşu ülkelere veya Arapların yoğun olduğu bölgelere sığındılar. Yurtlarını terk eden Filistinliler'den 250,000’i Gazze’ye yerleştirildi. Savaş, 1949 yılında, İsrail’in Arap komşularıyla ateşkes anlaşmaları imzalamasıyla sona erdi. Filistinlilerin başka ülkelere göçü ve Yahudilerin Filistin’de gün geçtikçe artan nüfusu, demografik yapının bölgenin yerleşik halkı olan Araplar aleyhine dönüşmesine neden oldu ve bugüne kadar süregelen Filistinli mülteciler sorunu başladı.

Benzer şekilde, birçok Arap ülkesi kendi yerel Yahudi nüfuslarına yönelik ayrımcı politikalar yürütmeye başladı. 1948 yılındaki Arap-İsrail savaşı esnasında, Arap ülkelerindeki Yahudilerin durumları oldukça kötüye gitti. Aralık 1947’de Arap dünyasında büyük anti-Yahudi ayaklanmalar patlak verdi ve Yahudi toplumları birçok ölü ve yararlının bulunduğu Suriye ve Aden gibi Arap şehirlerinde ciddi şekilde kötü etkilendi. 1948 yılının ortalarında, Arap ülkelerindeki Yahudi toplumlara saldırılar gerçekleştirildi ve statüleri kötüleştirildi. Uzun senelerdir yaşadıkları İslam ülkelerinden sökülüp, Arap-İsrail Savaşı’nın politik mültecileri oldular. Sonuç olarak birçok Arap ve İslam ülkelerinden zorunlu göçe zorlandılar. Libya’da Yahudilerin vatandaşlıkları ellerinden alındı ve Irak’ta mal varlıklarına el konuldu. 1956 yılında Mısır, Yahudi nüfusunun büyük bir kısmını ülkeden kovdu ve Cezayir ise egenmenliğini 1962 yılında ilan etmesiyle birlikte, Yahudilerin vatandaşlıklarını ellerinden aldı. Yahudilerin büyük bir kısmı göçe zorlandı ama bir kısmı da ideolojik sebeplerle göç etti.

İsrail savaş sonunda savaştığı her Arap ülkesi ile ayrı ayrı ateşkes anlaşmaları imzaladı. Savaşa girmiş olan Ürdün Batı Şeria'ya, Mısır da Gazze Şeridi'ne asker yığdı. Kudüs'ün kontrolü ise batıda İsrail, doğuda Ürdün arasında bölündü. Gazze ise Mısır'ın oldu.

1948 savaşı sonrasında savaşa katılan Arap ülkelerinde siyasi rejim değişikliğine varan karışıklıklar yaşandı. En önemli değişiklik Mısır'da gerçekleşti. Mısır'da Kral Faruk bir darbe ile tahttan indirilerek yerine General Necib getirildi.

Savaştan en karlı çıkan taraf İsrail oldu. 1914’te 85.000, 1943'te 539.000, 1946’da 608.000, 1947’de 650.000 olan Filistin'deki Yahudi nüfusu, savaş sonrası anlaşmaların imzalandığı 1949 yılında 758.000’e ulaştı. Ürdün de İsrail'den sonra en çok toprak kazanan ülke oldu.

Vikipedi