02 Ocak 2020

Isaac Asimov ve Anıları

Dikkatsizliğine Dair 
Asimov, ne kadar dikkatsiz ve dalgın olduğunu her zaman dürüst bir şekilde belirtmiştir. Bunu daha önceki bölümümüzde, katıldığı bir programda yaşadığı bir olayda da görmüştük. Gelelim Isaac Asimov’un dikkatsizliğinin ne kadar ileri derecede olduğunu yine kızı Robyn ile yaşadığı bir olayla teyit edelim.

Dalgınlığımı iyi bilenlerden biri de harika güzellikte, sarışın, mavi gözlü kızım Robyn’dir. Küçük yaştan beri özelliklerimi arkadaşlar ile tartışır, ancak beni yine de çok sever.

Dalgınlığıma bir örnek, yaklaşık 12 yıl önce Boston Üniversitesi’nde konferans verirken başıma gelenlerdir. Robyn’in o dönemde Boston Üniversitesi’nde okuduğunu çok iyi biliyordum ve onu dinleyiciler arasında görmeyi umuyordum. Ancak salon çok kalabalıktı ve onu göremedim, bir kere konuşmama başladığımda olağan dikkatimi toplamam gerçekleşti ve onu unuttum.

Konferanstan sonra, birkaç öğrenci çevremde toplanarak sorular sordular, büyük bir dikkatle yanıt vermeye başladım ve her zamanki gibi çevremdekilere dikkat etmiyordum.

Derken çok güzel, sarışın, mavi gözlü genç bir kadının yanımda durduğunu fark ettim, ancak gözüm başka yerlere kaydı. Bu birkaç kere yinelendi, sonra dikkatimden kaçan bir şeyler olduğunu hissettim. Genç kadına döndüm, çok meşgul olan düşüncelerimi toplamaya çalışırken ona bir süre baktım, sonunda sesimde belirgin bir soru işareti taşıyan tonlama ile ‘’Robyn?’’ dedim.

Ve Robyn yanında duran arkadaşına döndü, kollarını çaresizlikle açtı ve ‘’Gördünüz mü! Beni sonunda tanıdı. Kaç dakika sürdü?” dedi.

Manzaralar - John Berger

Bazen bir manzara orada yaşayanların hayatları için bir dekordan ziyade ardında mücadelelerinin, başarılarının ve kazalarının vuku bulduğu bir perde gibidir. Orada yaşayanlarla birlikte perdenin ardında olanlar için köşe taşları artık yalnızca coğrafi değildir, aynı zamanda biyografik ve kişiseldir.


Portreler’in kardeşi Manzaralar: Antal, Raphael, Brecht, Barthes, Benjamin. Yanı sıra haritalar, patikalar, mekânlar, köyler, kasabalar, kentler, tarihsel zamanlar. Özetle bir “hikâye anlatıcısı”nı oluşturan, var eden şeyler.

"Yavaşlık hatırlatır, hız unutturur." Milan Kundera





George Carlin Seçme sözler

    Bütün insanlar aynı dilde gülümser.

    Ateizm peygambersiz bir organizasyondur.

    Zırvalıklar, bizleri bir ulus olarak birleştiren bir çimentodur. (2007 Yılı'nda yaptığı bir gösteriden)

    Beni rahatsız eden şeylerden biri ise çocuklar hakkında söylenen yalanları duymak zorunda olmak. Ve biliyorum ki kahraman olduğunu düşünen anne ve babalar bunu sevmeyecek ama birileri onların iyiliği için bunu söylemeli. Çocuklarınız gereğinden fazla değerli görülüyor. Onları tapılacak bir nesneye çevirdiniz, çocuk fetişistisiniz ve bu hiç sağlıklı bir durum değil.Çocuklar hakkında hatırlamanız gereken bazı şeyler var. Onların hepsi sevimli değil. Sidik ve ekşi süt karışımı bir kokuya sahipler. İkincisi çocukların hepsi zeki ve akıllı değildir. (1990, New York)

    Aşırılığa kaçan şeyleri seviyorum. Ölçüsüz davranışları seviyorum. Ölçüsüz dili. Ölçüsüz şiddeti. Bu eğlenceli. İlginiç. Heyecan verici. Tabiat azgın olduğunda bu hoşuma gidiyor. Bu yüzden doğal afetleri de seviyorum. Meydana gelen doğal afetler. Lanet olsun, çok seviyorum. Gerçekten kendimi alamıyorum. Doğa çıldırdığı zaman, etraf dağıldığında, insanlar korkup, mülke zarar geldiğinde inanılmaz derecede mutlu oluyorum. Olaya şöyle bakıyorum. Yüzyıllardır insanoğlu elinden geleni yaptı. Yıkmak kirletlmek ve doğa'nın düzenini bozmak. Ağaç kesme, maden ocakları, atmosferi zehirleme, okyanus balıkçılığı, nehirleri ve gölleri kirletme. Bataklık ve akiferleri kurutma. Şimdi de doğa'da karşılığını alıyor. İnsanoğlu afetlerle kafasına darbe yiyor, hayaları tekmeleniyor. Bu hoşuma gidiyor. Ne olursa olsun insanoğlu'na karşı gram acıma duymam ben. (2007 Yılı'nda yaptığı bir gösteri'den)

    Size çok önemli bir soru soracağım. Dünyayı kontrol etmenin en etkili ve verimli yolu nedir? İki kelime: Akıl Kontrolü!

    Amerikan Devleti'nin bize emrettiği ve öğrettiği gibi hissetmiyorum. Bakın söylüyorum. Benim aklım öyle çalışmıyor. Bir moron gibi yaptığım bir şey var adı: Düşünmek. Kendi görüşlerimi de oluşturmayı sevdiğim için için pek iyi bir Amerikalı değilim. Bana söylendiği anda yere yuvarlanmıyorum. Ne yazık ki çoğu amerikalı emir verildiği anda yere yuvarlanır. Ben böyle değilim. Hayatımda uyduğum kesin kurallarım var. Birinci kuralım: Devletin bana söylediği hiçbir şeye inanmamak. Hiçbir şeye.

    Tarihimizin en acı yanlarından biri, kendini ne kadar tekrar ettiğidir.

    Ayrıca Amerika'daki medya ve basın organlarını pek ciddiye almam. Onları dinlemem. Onlara gerçekten inanmıyorum. Şunu da söylemeliyim: Sarı kurdelalar ve amerikan bayrakları beni ağlatmaz.

    Medya ve siyasetçiler hep bizi bölen şeylerden bahseder. Bizi birbirimizden farklı yapan şeyler. Bütün toplumlardaki yönetici sınıflar hep böyle çalışır. Geri kalan insanları bölmeye çalışırlar. Zenginler parayı alıp kaçmak için alt ve orta sınıfları birbirine kırdırır. Oldukça basit bir şey ve hep işe yarar. Farklılıklara vurgu yaparlar. Irk, din, etnik ve milli geçmiş, iş, gelir, eğitim, sosyal statü, cinsiyet. Birbirimizle kavga etmemiz ve onların bankaya gidebilmesi için herhangi bir şey.

    Bu ülkedeki (ABD) ekonomik ve sınıfları nasıl tanımlarım biliyor musunuz? Üst sınıf bütün parayı elinde tutar ve hiç vergi ödemez. Orta sınıf bütün vergileri öder ve bütün işleri yerine getirir. Fakirler de orta sınıfı ürkütmek için vardır.

    Bir şey bir başka şeye yol açar mı? Her zaman değil. Kimi zaman bir şey aynı şeye yol açar. Bir bağımlıya sorun.

    Politikacılar bu kelimeyi bilirler. Sizin üzerinizde kullanırlar. Politikacılar geleneksel olarak üç şeyin arkasına saklanmışlardır: Bayrak, Kutsal Kitap ve çocuklar. Ancak bir sebebi var. Bunun bir sebebi var. Eğitimin rezil oluşunun bir sebebi var. Asla düzelmemesi ile aynı sebep. Asla düzelmeyecek. Boşuna beklemeyin. Elde ettiğinizle mutlu olun. Çünkü bu ülkenin Sahipleri bunu istemezler. Gerçek sahiplerinden bahsediyorum: Büyük ve Zengin. Gerçek Sahipleri: Her şeyi denetleyen ve her şeye karar veren büyük ve zengin iş hissedarları.

    Politikacıları unutun. Onlar önemsiz. Politikacılar size seçim hakkı tanındığı fikrini sürdürmek için varlar. Hakkınız yok. Seçim hakkınız yok. Sahipleriniz var. Size sahipler. Her şeye sahipler. Bütün önemli topraklara. Kolektif şirketleri denetliyorlar ve sahipleriler.

    Uzun zamandır senato, meclis, hükumet binaları ve belediyelerin sahipleriler. Hakimler arka ceplerinde. Bütün büyük medya ve haber şirketlerinin sahipleriler. Her sene milyarlarca doları lobileşmek için kullanıyorlar. Onlar tek bir şey istemiyorlar. Eleştirel düşünen vatandaş istemiyorlar. İyi derecede bilgilendirilmiş ve eğitim görmüş insanlar istemiyorlar. Çünkü onların çıkarlarına aykırı.

    Biliyor musunuz, mutfak masasının etrafında 30 sene önce batan bir sistemin onları nasıl becerdiğini.

    Dünyanın dört bir tarafındaki askeri mezarlıklar tanrının yanlarında olduğuna inandırılmış, beyni yıkanmış ölü askerlerle doludur.

    Çocukları okutmak önemli değildir. Okumak isteyen çocuk okur. Okumayı öğrenmek isteyen çocuk okumayı öğrenir. Öğretilmesi asıl önemli olan şey, çocukların okuduklarını sorgulamasıdır. Çocuklara her şeyi sorgulamaları gerektiği öğretilmeli. Okudukları her şeyi, duydukları her şeyi sorgulamaları. Çocuklara otoriteyi sorgulamaları gerektiği öğretilmeli. Ebeveynler çocuklara otoriteyi sorgulamayı asla öğretmezler. Çünkü ebeveynlerin kendileri zaten otorite figürleridir.

    Erkekler bu dünyalıdır. Kadınlar da bu dünyalıdır. Onlarla olun.

    Din, yaptığınız her şeyi, her günün her dakikasında izleyen gökyüzünde yaşayan görünmez bir insan olduğuna insanları gerçekten inandırmıştır. Ve bu görünmez adamın yapmanızı istemediği on maddelik özel bir listesi vardır. Ve eğer bu listedekilerden herhangi birisini yaparsanız, sizi yaşamanız ve acı çekip yanmanız ve boğulmanız ve çığlık atmanız ve sonsuza ve "zamanın sonuna kadar" ağlamanız için göndereceği özel bir yeri vardır, içi ateşle ve dumanla ve yanmayla ve işkenceyle ve ızdırapla doludur... Fakat O sizi sever!

Yeniden Doğuş - Furuğ Ferruhzad


 - İbrahim Golestan'a -
Tüm varlığım karanlık bir ayettir benim
seni
kendinde tekrarlayarak
yeşermenin ve çiçeklenmenin
sonsuz gündoğumuna götürecek

ben bu âyette senin için ah çektim, ah!
ben bu âyetle
ağaçla ve suyla ve ateşle bütünleştirdim seni

hayat belki
bir kadının her gün filesiyle geçtiği uzun bir caddedir
hayat belki
bir adamın kendini dala astığı iptir
hayat belki
okuldan dönen bir çocuktur
hayat belki
iki sevişme arası rehavetinde
yakılan bir sigaradır
ya da
yoldan geçen bir başkasına
şapkasını kaldırarak anlamsız bir gülümseyişle
"günaydın" diyen adamın
şaşkınca karşıya geçişidir

hayat, bakışlarımın
senin gözbebeklerinde
kendini paramparça ettiği
o tutuklu andır belki
ve bakışım kendisini,
aydınlığın ve karanlığın idrakiyle
karıştıracağım duygusu içindedir

yalnızlık boyutlarındaki bir odada
tek aşklık kalbim,
kendi mutluluğunun yalın bahanelerine
saksıdaki çiçeklerin güzelce soluşuna
eviınizin bahçesine senin diktiğin fidana
ve bir tek pencere için öten kanaryaların şarkısına
bakıyor.

ah!
bana düşen budur
bana düşen budur
bana düşen
bir perdenin asılışının benden aldığı gökyüzüdür
bana düşen terk edilmiş bir merdivenden inmek
ve yalnızlık içinde çürümekte olan bir şeye ulaşmaktır
bana düşen hatıralar bahçesinde hüzünle dolaşmaktır
ve "ellerini seviyorum"
diyen sesin kederinde ölınektir

ellerimi bahçeye dikiyoruın
yeşereceğim biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın
arasına yumurtlayacaklar

küpeler takacağım kulaklarıma
kıpkırınızı kirazlardan
ve tırnaklarıma yıldızçiçeği yaprakları yapıştıracağım
çocukları bir zamanlar bana aşık
bir sokak var orada
aynı dağınık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla
o çocuklar,
bir gece rüzgarın alıp götürdüğü
o küçük kızın masuın tebessümünü
düşünüyorlar hâlâ

bir sokak var
kalbimin
çocukluğumun mahallelerinden çaldığı

zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu
ve bir oylumla gebe bırakmak
zamanın kuru çizgisini
bir aynaya misafir gidip dönen
bilinçli imgenin oylumuyla

ve işte böyledir
biri ölür
ve geride kalır biri
hiçbir avcı
çukura dökülen sığ derede
inci avlayamaz

hüzünlü, küçük bir peri tanıyorum ben
okyanusta yaşayan
ve yüreğini ahşap neyinde
usul usul çalan
hüzünlü, küçük bir peri
geceleri bir buseyle ölen
gün ağarırken bir buseyle
yeniden doğacak olan.


 Çeviri : Makbule Aras
  Yeryüzü Ayetleri, S. 85-87

Adanmışlık - Patti Smith

Musalar’ı yani esin perilerini göstermek istediği için, “çünkü öylece yaşayıp gidemeyiz”e inandığı için yazıyor

Neden yazıyorum? Parmağım, bir pikap iğnesi misali, boş havada izini sürüyor bu sorunun. Gençliğimden beri var olan, eğlenceyi, dostları ve aşk vadisini terk ettiren, kelimeler kuşanmış bir muamma, dışarıdan gelen bir ritim.
Neden yazıyoruz? Hep bir ağızdan haykırıyor koro.
Çünkü öylece yaşayıp gidemeyiz.

Adanmışlık’ın yazıldığı gibi kalmasına müsaade ettim. Onu sen yazdın, dedim kendi kendime, şimdi Pilatus gibi elini eteğini çekemezsin. Bunların felsefi, hatta psikolojik kaygılar olduğuna hükmettim. Belki Adanmışlık yalnızca ne ise odur, dünya görüşüyle kısıtlanmamıştır. Veya belki izi sürülmez havadan türetilmiş bir metafordur.

“O gamsız balona, dünyaya inanıyorum”

Adanmışık bir inancın ürünü: Patti Smith’in “O gamsız balon” dediği dünyaya inanmışlığının…

Adanmışlık’ı bir suç olarak ele alırsak, ilerlediğim sürece açıklamalar yazarak ardımda kazara kanıt bırakmışım.

Bir dolu baştan çıkarıcı unsur dediği parçaları, o soğuk, müdanasız kış görüntülerini birbirine bağlamak için gerekli “adanmışlık” duygusu ise kendi tanımıyla, “Buzdan yanardağın kenarına tırmanıyorum; ısı, kadın kalbi olan adanmışlık kuyusundan ediniliyor.

Patti Smith, Fransa seyahatinde Paul Valéry’nin mezarını ziyaret için gittiği Sète’te, atları çok seven genç bir kızın mezarına yazılmış DEVOUEMENT yazısını görüyor, yanındakine bu ne demek diye sorduğunda “Adanmışlık” cevabını alıyor. Ve bu genç kızın mezarındaki yazı aynı zamanda kitaba ismini veriyor...sanatatak.com