23 Ağustos 2015

Rıfat Ilgaz - Heybeli


Fahir Onger'e
Nasıl sevmezsin Heybeli'yi,
Ne evim, ne bahçem var,
Ne iskelesinde sandalım.

Ne param var savuracak
Çamlarına, denizine, ay ışığına!
Ne asfaltına tırmanacak dermanım.
Rüzgârında payım var, olsa olsa
Bir nefeslik.

Ben insanların belki en yorgunu,
Denizin, güneşin özlemi bende,
Bende yaşamanın, çalışmanın özlemi.
Mevsimsiz sevmesini bilirim,
Vakitsiz düşünmesini,
Düşünüp düşünüp üzülmesini.
Gülüşüm, bakışım ayrı,
Belki üzgünüm biraz, yılgın değil,
Farkındayım olup bitenlerin.

Nasıl sevmezsin Heybeli'yi,
Herkesin bağı bahçesi ayrılmış,
Denizde kotrası yalısı.
Ayırmış ayıran hastanesinde
Bizim de yatağımızı.

               
Devam adlı şiir kitabından 1943
                Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)


Paulo Coelho - Veronika Ölmek İstiyor

 
“Paulo Coelho’nun ustalığı, herkese seslenebilmesinden kaynaklanıyor. Sevecen, ama etkili bir öğretmen. Kitapları tüm dünyada 100 milyon satmış olan Coelho’nun şaşırtıcı çekiciliğinin nedeni de bu olsa gerek.”

Veronika, her istediğine sahip görünen, renkli bir yaşam süren, yakışıklı erkeklerle gezip tozan genç bir kadın olmasına karşın, mutlu değildir. Yaşamında bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir. Başarısız bir intihar girişiminin ardından, kendine geldiği zaman bir akıl hastanesindedir. Üstelik çok kısa bir ömrü kaldığını öğrenir. Zaten ölmek isteyen Veronika bu süreçte, başka dünyaların insanlarını tanırken kendisini de keşfetmeye başlar…

Paulo Coelho’nun ülkemize yakın bir coğrafyada, Bosna ve Slovenya’da geçen Veronika Ölmek İstiyor adlı romanı, var oluşumuzun her dakikasına yaşam ile ölüm arasında bir seçim olarak yaklaşıyor. Toplumun alışılmış kalıplarının dışına çıkan, farklı düşünceleri yüzünden önyargıları göğüslemek zorunda kalan insanları anlatıyor.
 
 *
 
"Oysa müzik onu başka yerlere götürüyordu: Kafanı boşalt, herhangi bir şey düşünme, yalnızca var ol."

"Hepimiz şu ya da bu biçimde deliyiz zaten."

"Yaşamasını bilirseniz Tanrı da sizinle birlikte yaşar. Onun koyduğu riskleri göze alamazsanız, o Tanrı da uzak bir cennete çekilir ve yalnızca felsefi birtakım spekülasyonlara konu olur. Herkes biliyor bunu, ama hiç kimse ilk adımı atmıyor, belki de deli damgası yemekten korkuyorlar."

"Hiç bilemiyordu. Gene de herkesin kendi kendine sorduğu bir sorunun yanıtını da pek yakında alacağından pek hoşnuttu: Tanrı var mı?"

"Yaşamın, harekete geçmeden önce doğru ânı beklemekten ibaret olduğunu biliyordu Veronika. Sonunda öyle de oldu."

İçimdeki Tanrı " Ey İnsanoğlu "

21 Ekim 2009
İnsan şuurunun alabildiğince uzanan bir nehir gibi akan, çağlayan, durulan hayatının son dönemecinde yardım eli uzatılmıştır. Katı olan hiçbir şey bu yazılarda yer almamaktadır. Gönülden gönüle akan bir sevdadır bu. Kalbin hidayetine ermesi için gerekli olanı anlatır. İnsanoğlunun değişim süreci başlamıştır. İnsanoğlunun içine, kalbine olan yolculuktur bu.

Şuurların açılması için gerekli olan şey sevgidir. Sevgi enerjisi her canlı varlıkta, yaradandan ötürü var olan sonsuz bir denizdir. İnsanoğlu kalbinin derinliklerine sakladığı o engin denize artık ulaşmak zorundadır. Bilinen ve bildiği bütün hakikatlerin dışında olması gerekenle bütünleşmesi gerekmektedir.

Ahir zamanda olacak olan oldu, akacak olan aktı, şimdi uyanma zamanı…

Hiçbir inanç sistemi yoktur ki sevgiden bahsetmesin. İnsanoğlunun hamuru sevgi enerjisi ile yoğrulmuştur. Bunun için her bir insanoğlunun inandığı inanç sisteminin temeli sevgidir, kalp yoludur. İnanmak, dahil olmak istediğin inanç sistemini tam anlamıyla anlayabilmen için kalbinin derinliklerindeki sevgi denizine ulaşman gerekir. O zaman anlarsın madde aleminde senin için önemli olan şeylerin aslında hiç olduğunu…

Kurtuluşu başkasında arama, kurtuluş sende. Kendi kendini kurtaracaksın, başkası değil. Eğer kalbinin derinliklerindeki denize ulaşır, onu açığa çıkarır, o sevgi denizinde ruhunu yıkarsan madde aleminde olacak olanlar seni zerre kadar etkilemez. Olaylar karşısında sükunetle bekler, zamanında yapılması gerekeni bilir, ona göre hareket edersin. Bu yazılar sana yol göstermek içindir. Yazılar senin içinde gizli olandan farklı değildir.

Sakin ol, olması gereken olması gerektiği gibi olacak, sen yeter ki sakin ol. Olacakları değiştiremezsin. Ancak olacaklar karşısındaki duruşunu belirleyebilirsin. Yardım hep seninle, yaradılışından beri seninle, yukarısı hiçbir zaman seni yalnız bırakmadı…

Zaman kimsenin kimseye yardım edeceği zaman değil. Herkes kendi uyanışını kendi hazırlayacak. Artık insan görüntüsünde vazifeli varlıkların gelme zamanı bitti. Her insanoğlu kendinin vazifeli varlığı. Bir insanoğlunun aydınlanması yanında aynı tesir alanında bulunan diğerlerinin aydınlanmasında tetikleyici rol oynar; ama yalnızca o kadar. Gelişim, değişim insanoğlunun kendine aittir. Kimin değişime hazır olduğu belli değildir. Bu, bu zamanda tamamen onun özgür iradesine bırakılmıştır. Yani devre sonunda insanoğlu kaderini de şerrini de kendi yazacaktır; kendi kaderinden sorumludur.

Ey İnsanoğlu
Ey insanoğlu, bil ki gelmekte olduğun yol senin yolun, kalbinin yolu. Yeter ki dinlemesini bil, bulmasını bil. Aklını kalbinle bir et.

Kucakla bütün mahlukatı, önce kendini sonra bütün evreni.

Kulsun dediler
Yap dediler
Bilmediler ki
Kul da sensin
Kul olduğun da
Yeter ki kalpten görebil.

Gayba giden yolu bilir misin ne dikenlidir. O yoldaki dikenleri kim koydu bir düşün var mıdır senden başkası, bilen başkası. Gör, yeter ki gör kalp gözünle. Gör ki kuşlar uçsun kalbinden, uçsunlar ki arzı endam etsinler alemde.

Kucaklamasını bil herkesi, herşeyi. Gör onların arkasındaki güzellikleri. Bakan gözle bakma kalp gözünle gör. O zaman anlayacaksın sır zannettiğin gerçeği.

Küçük mü sanırsın kendini, noktayım mı dersin? Bilmez misin o noktalardır maddeyi oluşturan. Biri olmazsa  ne olur bir düşün, sağlam olur mu? Eksik olmaz mı? Hepiniz birbirinize bağlısınız, birbirinizden sorumlusunuz. Görmeyi (unuttuğunuz) öğrenin, delikleri kapatın. Siz aslında teksiniz. Görüneni değil arkasındakini görün.

Kusur arama, kusur sende
Suçlu arama, suç sende
Uçur nefsini gitsin bilmediğin yere.

Kalbinle Düşün
İnsanoğlu bildiklerinin bilmediklerinden fazla olduğunu zanneder. Onları yanılgıya düşüren şey mantıkları. Herşeyin mantıklı bir açıklaması olması gerektiğine inanıyorlar. Bu doğrudur. Fakat bunu yaparken beyinlerini devreye sokuyorlar. Soyut olan kavramlarda beyinle değil kalple düşünmek gerekir. Kalbinde hissetmek, düşünce enerjisini içine alıp, kalbinde oluşturacağı hissiyata bakıp onun dilini çözmek… Bu oldukça zor bir işlemdir ama her isteyen insan yapabilir.

Bunu yaparken düşündükleri şeyi mümkün olduğunca sadeleştirsinler.

Uygulama:
Mesela tek bir kelime. Bu kelimeyi düşünürken başka birşey düşünmemeye çalışsınlar. Bu kelimeyi kendilerince yeterli gördükleri süre düşündükten sonra o kelimeyi gözleri önüne getirsinler. Net olarak görebildiklerini düşünüyorlarsa ne renk olduğunu düşünsünler (bu yapılanların hepsi kelimenin dışında aklımıza başka düşüncelerin gelmemesi için) rengin onlarda uyandırdığı enerjetik duygu ile birlikte kelimeyi kalplerinin içine alsınlar. Bir süre enerjinin kalplerindeki yayılımını izlesinler. Enerjinin yoğunluğundan emin olduklarında, bütün vücutlarına yayılmasına izin versinler. Daha sonra bu enerjinin onlarda yarattığı etkiyi kağıda döksünler. O zaman öğrenmek istedikleri şeyi gerçek anlamda öğrenecekler.

İçlerinde yaşadıkları bu deneyimin onlarda oluşturduğu hissiyatı hiçbir dışarıdan alınan bilgi veremez.

Uyanmak İçin Özüne Dön
Sorduğun soruların hepsinin cevabı gelecek, gelmesi gereken gelmesi gerektiği gibi gelecek. Gelmesi gerektiği zamanda ve mekanda anlayabileceği kadarı, anladıkça artacak, çağlayacak, ta ki sevgi enerjisine dönüşene kadar. Bu enerji onun özüdür, ruhudur.

Kucakladığın benliklerinden sıyrıl, özüne kendine dön. Yapay beşeri hayatını bir kenara bırak. Bunu yapmak o kadar kolay değil ama bunu yapma kudreti her insanoğlunda mevcut. Yeter ki içini dinlesin, bunu dinlemeyi bilsin. Her insanoğlunun uyanışı aynı şekilde olmaz, olamaz. Hepsinin ihtiyacı aynı değil. Fiziksel yapıları bile aynı değil ki, ihtiyaçları aynı olsun. Sistem onların ihtiyaçlarının farklı olduğunu anlatabilmek için insanoğlunu farklı kıldı. Bu yüzden insanoğlunun ihitiyacı olanı bir formüle, bir kalıba indirgeyip veremeyiz. Herkesin uyanışı bu yüzden kendine, kimse kimseyi uyandıramaz.

Uyanışı isteyen, gönülden isteyen herkese yardım istediği kadar, alabileceği kadar gelecek. Bu yardım gökten mucizevi bir şekilde gelmeyecek. İnsanoğlu birbirine yardım edecek. Kendisinde eksik olanı bir başkası ile tamamlayacak. Büyük bir dayanışma, büyük bir sevgi enerjisi açığa çıkacak. Tabi uyanmak isteyenler için. Hiçbir şekilde zorlama olmayacak, eğer zorlama varsa işte anlayın ki orada bir yanlışlık var. Kalbinizin kabul etmediği hiçbir şeyi yapmayın. Danışacağınız kişi sizsiniz. Siz danıştıkça kalbiniz açılacak, adeta dillenecek. Uyanış yavaş yavaş başlayacak. Şunu unutmayın, sizin için uygun olan bir başkası için uygun değil. Kalıplara sokmayın…

Birbirinize ancak ilham verebilirsiniz, öğüt değil. Kitaplardan öğrenme zamanı bitti. Artık insanoğlu kendi kitabını okuyacak ve özüne, asıl olana, ruhuna dönecek. Zor, dikenli, sancılı bir süreç başlayacak. Kabukları atmak, onlardan kurtulmayı istemek kolay değil. Her isteyen bunu başarabilir. Özünde saklı olanı bulup çıkarabilir. Sistemin enerjisi herkesin üzerinde. Yardım isteyene gelecek; ne tip yardım isterse o tip gelecek. Özgür irade burada devreye giriyor. Kalbini iyi oku, suçlu arama… 

Kalbini Sıcak Tut
Kalbini sıcak tut. Hep sıcacık, yumuşacık olsun. Kendin de ısın, başkaları da ısınsın. Kalbini soğuk tutarsan kanın donar, ne kendine, ne başkalarına faydan olur. Sevgi ateşiyle ısıt. O öyle bir ateştir ki yakar kavurur. Bütününü sarar, mutluluğa dönüşür. Başka bir mutluluktur bu, dünyevi değil, başka bir kavrulmadır bu, dünyevi değil. Bunu yaşamadan anlayamazsın, bildiğin hiçbir duyguyla tarif edilemez. Ancak yaşanır, anlatılmaz.

Kalbini ısıtırsan, kalbinin üstünü örten zift tabakası yavaş yavaş erimeye başlar. O eridikçe özünü hissetmeye, gerçek seni anlamaya başlarsın. O zaman anlarsın ki sen zannettiğin sen olmadığını.

Gerçek seni hissettikçe sanki bir fenermişsin gibi ışıldadığını, etrafına ışık saçtığını hissedersin. Bu sevginin ışığıdır.

İnsanoğlu önce kendi içindeki feneri yakmalı, parıldamalı, ışıldamalı. Herkesin feneri kendine özel, aynı şekilde yanmaz. Herkes kendi fenerinin nasıl yanacağını özünde bilir. Senin fenerini yakan ateş başkasınınkini yakmaz. Birbirinize ancak ilham verebilirsiniz, öğüt değil. Bu yolda zorlama olmaz, kalp zorlamayla yola gelmez, onun anahtarı sevgidir, anlayıştır…

Kalbinizin derinliklerindeki güzellikleri fark ettikçe feneriniz etrafını daha fazla aydınlatacak, ta ki karanlıkta kalan hiçbir nokta kalmayana kadar.

TIK   İçimdeki Tanrı