03 Eylül 2021

Edvard E. Cummings Seçme şiirler


maggie ve milly ve molly ve may
plaja gittiler (bir gün eğlenmeye)

maggie şarkı söylerken bir kabuk buldu
öyle tatlıydı ki dertlerini unuttu

milly kıyıya vurmuş bir yıldızı kurtardı
beş cansız parmak idi ışınları

ve molly’yi kovaladı korkunç bir şey
yarıştı yanında köpükler savurarak: ve

may eve döndü bir taşla, düz ve yuvarlak
dünya kadar küçük ve yalnızmış gibi büyük

Çünkü neyi yitirirsek (örneğin bir sen ya da ben)
denizde bulduğumuz her zaman kendimizdir


Falan Filanım Benim

Bir tanem iki tanem falan filanım benim
lucy halam geçen büyük

harpte bilse bir şey değil
üşenmez anlatırdı da
niye niçin ve neden

döğüştüğümüzü,
hemşiranım bizim

isabel ben diyim yüz
sen de bin
çorap ördü bir o kadar
kazak başlık boyun atkısı

eldivenler falan filan anneciğim
yatar kalkar dua eder benim için
öleyim filan diye
kahramanca tabii, peder bey bizim
bir avaze anlatırdı ne rütbeymiş
şahadet durur muymuş eski hali olsa
ah, o ara ben

deniz filan sırılsıklam
uzanmışım çamurlara falan
filan
(düşünüyorum,
falan
filan,
Gülüşlerini ama
Gözlerini dizlerini falan filanını senin


Müge ve Mine ve Menekşe ve Mayıs

müge ve mine ve menekşe ve mayıs
indiler kumsala(bir gün oynamaya)

ve müge bir istiridye kabuğu buldu şarkı söyleyen
öyle sevimliydi ki anımsamıyordu dertlerini ve

mine arkadaş oldu karaya vurmuş bir yıldızla
ordaydı denizyıldızı beş yorgun parmağıyla;

ve menekşeyi korkunç bir şey kovaladı
kaçtı kıyıya üfleyerek hava kabarcıklarını:ve

mayıs döndü eve her yanı düzgün bir kaya ile
dünya gibi küçücük yalnızlık gibi kocaman

Yitirdiğimiz ne olursa olsun(bir sen ya da bir ben gibi)
denizde bulduklarımız hep kendimiziz değil mi


Şarkısını Söylerim Olaf'ın Kutlu ve Görkemli 


şarkısını söylerim Olaf'ın kutlu ve görkemli
onun sımsıcacık yüreği irkildi savaşta :
bilinçli bir savaş-karşıtı o

onun çokbisevilen albayı(sırım gibi
westpoint'li çok sıkı eğitilmiş)
ele aldı yoldan çıkmış Olaf'ı tez elden;
ama - sevinçten uçan bir gedikli
güruhu(önce vurarak kafasına
onun)buzlu sularda süründürdülerse de
o umarsızlığı ki başkaları vurdularsa da
fırçalarla daha yeni kullanılmış
bu çamurlu tuvalet taşlarında,
aynı türden enteller uyarırken
sadakatini körleştirici aletlerle -
Olaf(herkesin gözünde
bir ceset ve istemeyen tek çul bile
üzerinde Tanrı'nın ona sunduğundan başka)
karşılık veriyor, bıkıp usanmadan
"Öpmeyeceğim sizin ..ktirici bayrağınızı"

gümüş kuş derhal ciddileşti
(fırladı telaşla tıraş olmaya)

ama - her sınıftan subaylar
(özlem dolu bir ulusun gökgözlü gururu)
bitkin avlarını sövüp tekmelediyse de
cılkı çıkıncaya dek kendi cırlak
sesleriyle ve postalları daha beter olana dek,
ve kışkırttılarsa da birincisınıfustaerleri
makatına şeytanlıkla sataşsınlar
diye ellerinde ustalıkla kullandıkları
ateşte kızdırılmış kasaturalarla-
Olaf(bir zamanlar dizleri olan şeyler üzerinde)
neredeyse durmaksızın yineliyordu
"epeyce mok var Ben yemeyeceğim"

başkanımız, iddia eder bütünüyle
kendisine bildirildiği üzere
o korkakorospuçocuğunun
bir zindana tıkıldığını, orada öldüğünü

İsa'yı(Rahmeti sonsuz olan)
görmek için yakarırım : ve Olaf'ı da

özellikle daha çok çünkü
istatistikler yalanlamadıkça o
daha yiğitti benden : daha sarışındı sizlerden.


Kim Bilir Ya Ay 

kim bilir ya ay
bir balonsa,şahane bir şehirden gelen
gökteki-güzel insanlarla dolu?
(ve ya sen ve ben girseydik

içine onun,ya onlar
alsaydı beni ve alsaydı seni balonlarına,
işte o zaman
biz çıkardık daha yükseklere tüm o güzel insanlarla

evlerden ve çan kulelerinden ve bulutlardan:
giderdik süzülerek
uzaklara ta uzaklara süzülerek şahane
bir şehre hiç kimsenin uğramadığı,orada

her daim
mevsim
Bahardır)ve herkes

âşıktır ve çiçekler toplar kendi kendilerini


Seçme Sözler


Murathan Mungan

Bizi İleri Taşıyan ve Geri Götüren Şeyleri Ayırt Edin...Buddha

 Korku ve insan, korku ve insan talihi, insanın insana hücumu, o hiç yere düşmanlık. Fakat neyi anlatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana, hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz...A.Hamdi Tanpınar

Benim için hayat sürekli bir öğrenme süreci, öğrenmekse derin bir tutkudur. Bilgiçlik taslamak ya da kuru kuru bilmek için değil, sahiden bilme, anlama isteği ile her yaşta yeni bir şeyler öğrenmenin sevinci yaşamım boyunca hiç terk etmedi beni... Murathan Mungan

 Biliyor musun, selviyle süsenin hürriyeti neden dillere düştü, neden yollara yayıldı? Süsenin on dili vardır, ama gene de susmaktadır; selvinin yüz eli vardır, gene de eli kısadır, bir yere uzanmaz...Hayyam

Düşüncenin doğasında iletilmek vardır: yazılmak, konuşulmak, gerçekleştirilmek. Düşünce çimen gibidir. Işığı arar, kalabalıkları sever, melezlenmek için can atar, üzerine basıldıkça daha iyi büyür...Ursula K. Le Guin

 Hayatın saldırılarına karşı bir savunmadır edebiyat...Cesare Pavese

 Dünyada insan olmaktan daha büyük sorumluluk yoktur. Ve sanıyorum ki, siz de buna inanırsınız...Leo Buscaglia
Her insanda her an, biri Tanrı’ya, öbürü Şeytan’a yönelmiş aynı zamanlı iki istek vardır. Tanrı’yı yardıma çağırış veya ruhanilik, her aşamada bir yükselme isteğidir; Şeytanı çağırış veya hayvanilik ise bir alçalma sevincidir...Charles Baudelaire

 Mutluluk bir insanın kendisi ile yaşadığı hayat arasındaki basit uyumdan öte ne olabilir ki? ..Albert Camus

Sizi gülümsetebilen insanların peşine takılın, çünkü sadece bir gülümseme karanlık bir günü aydınlatabilir...Moliere

Herhangi bir şeyle ilgili, kendi zihnimizin dışında nasıl bir bilgimiz olabilirdi ki? Her şey zihinde olup biter. Ve zihinlerde olan her şey gerçekte de olur...George Orwell

 Kendini olduğundan az göstermek, alçakgönüllülük değil, budalalıktır; kendine değerinden az paha biçmek korkaklıktır, pısırıklıktır. Kendini olduğundan fazla göstermek de, çoğu kez gururdan değil budalalıktandır..Michel de Montaigne

  Kendine buyruk veremeyen, baş eğecektir...Friedrich Nietzche

 Dil düşüncenin tenidir...Hegel

Cahit Külebi - Sonbahar Geliyor

 

Sonbahar geliyor serçe
Yuvanı ne yapacaksın?
Ayva çiçek açmadan önce.
Meyvelerin içi geçecek
Rüzgâr başka çeşit esecek
Yağmurlarla ıslanacaksın.

Halbuki ne kadar sıcaksın 
 

Murathan Mungan - Öteki Mithosu


göze alırsanız eğer
kırılır
dağılır aynadan
sandığınız resimler
sözcükler kalır geriye
cam kırıklarına saklanmış
az ışıklı odalarda sözcükler
Ayna: anlam ve görüntü için sırlanmış kiler
bulur çıkarırsınız bir yerlerden
daha bulurken kararırsınız
çok önce öğrenmiştiniz: Bedel
özlenir ve kalır geriye
gerekenler

Sonra bir gün
Sizin için bir gün
Tehlikesiz, eski bir harita gibi
uyuttuğunuz aynaların tozunu silerken
elinize batar
bir zamanlar yaranızı kanatmış sözcükler
olaylar silinmiş, adlar unutulmuş, belirsiz bir geometride
yerini bir türlü bulamaz kişiler, ilişkiler
yalnızca bir duygu
dipdiri bir acı çok eski tarihli bir çağrışıma eşlik eder
bu nedir ki, yıllar sonra, telâşsız bir gün, ömrümüzün durulmuş
bir mevsiminde, içinizin kazınmış yerlerinden
ölümcül bir ağrı ansızın geri teper

Eğilip bakrsınız aynaya
Siz çoktan gitmişsiniz
Yerinizde sözcükler
Böyle zamanlarda sözcükler
Bütün bir hayatın yerine ikâme eder

Sözcükler.Tutmamış ömürlerin teyel yerleri
camlatılmış kelebekler, kurutulmuş akrepler gibi
başkalarına kaldınız
bir zamanlar sanmıştınız ki hayat
kitaplardan ve sözcüklerden geçer
kendinizi eskiten oyunlara daldınız
örneğin uzun tutulmuş bir önsöz yüzünden
kitaba geç kaldınız
Ki 'hayatınız' su içinde birkaç roman eder
Sözcükler.Büyülenmiş, içi doldurulmuş, bekletilmiş, kullanılmış,
anlamı çoğaltılmış, yani sizin
yerinizi bekler, diye
öğrendiğiniz
Bütün sözcükler yaşamı çaldı sizden
Aynadaki sandığınız şimdi bütün hayatınızı temellük eder

Bilirsiniz
aynalarla konuşur çok odalı evlerde büyüyenler
düşün yerine ayna
anların, durumların, duyguların yerine
sözcükler
masalın en iyi yani yeniden söylenebilmesidir
söylendikçe büyülenirler
birleşir nehirler, dağlar yer değiştirir, tılsım ve tehlike
çığ ve lâv, kılıç ve ipek, coğrafya ve tarih yeniden keşfedilir
ışığın kırılma yerlerinden geçerken
sırlanır yüzlerin kuytu yerleri
gümüş bir alaşımdır ilk imge: sınır ve melankoli
yani bütünlük ve binbir gece
ışıksız aynanın yalnız
olduğunu böyle öğrenirler
bir gün bir ışık sızar bir kapı aralığından
giz ve ihanet ödeşir
düş erir.masal biter.büyü tutmaz sözcükler
Görülmüştürler.
erken parçalanır çok odalı evlerde büyüyenler

Ya da böyle sağlamlaşırlar belki
her parçası kuzey yıldızıyken dağılmış aynanın
yola düşüp, yoldan çıkıp
hiçbir şeyi unutmadan, her şeyi yeniden öğrenirler
aynayı, mithosu ve ötekini
yeniden düşünmeye
erken gecikenler

ayna, mithos ve öteki
özgeçmişin vazgeçilmez elementleri
Ayna.Anayurdu ayna hepimizin.İçinden çıkıp kavuştuk dile
ve eyleme geçtik, ve kendimizi sınadık
ağır taşlar koyduk kişiliğimizin köşelerine
yani kendi kanunlarımızı varlığımızın yerçekimine
bilmeden ve böylelikle bütün yolcuları yasakladık kendimize
kırılmıştı sözcükler, parçalanmıştı ayna
anladık imgemizin yalnızca bir kovuk olduğunu
ve bunu öğrenmenin göçünde
dağıldık kuzey yıldızlarına
Şimdi uzak yollardan ve uzun maceralardan sonra yeniden
dönüyoruz
ülkemize, kimliğimize; imgemizi orada bıraktık
imge oyunlarını da
bırakarak yaşlandık birçok şeyi
Bırakmayı kabullendiğimiz günden beri.
ağır yalnızlıklardan geçtik, ödeştik kendimizle
bir uçtan bir uca savrulurken onca şey harcadık hiç
düşünmeden
oysa hâlâ ayrıntılar ve ayrımlar arasındaki
yollar kapalı bize

olgunlaşmakla göze aldığınız birşeydir bu, ya da düpedüz
yaşanmakla, umudun bazı çeşitlerinden boşanmakla, gelecek
için bunca zaman taşıdığınız birçok yükü atmakla
adına ne derseniz deyin, göze aldığınız birşeydir bu
yani başlar bir gün
sizin için bir gün
geç kalmış yüksek sesli soruların dönemi
sürçmeye başlar Dil sandığınız tekerlemeler
gündeme gelir yeniden
değişik çağlardan ödünç alınmış bilmeceler
gizini çözersiniz
kendiniz için kurduğunuz bütün Serüvenin
yaşlanmayan ve gerçekleşmeyen portrenizin
tozu alınmamış her şey yalnızca geçmişi yineler

sfenksi kendini sorulamış bunca yıl
tek kişilik korosu yanıtlamış
paradoksları kullanmayı hayatı anlamanın yolu sanmış
okuduklarından artıp, okuduklarına kalmış
göze aldığınız birşeydir bu
aynada portre, mithosda serüven, ötekinde giz
saklı dururken
yolculuklar taşımaz sizi hiçbir yere
Bunu çok önceleri öğrenmeliydiniz

oysa oturduğunuzda soruların başına, kaç saatiniz vardı?
ölecek ve yetecek
kaç saatiniz?
Zaman'ın saydam sırrı portreyi aynadan ayırmaktaydı
Başlangıçtı.
kazılarda eksilmiş bir kabartma gibiyidi imgeniz
sözcükler örselenmiş, aynalar pantimento
çıkmaz sokaklardı adresiniz.sığındığınız kalelerde birer birer
eksildiniz.
Çekip gidiniz buralardan.Her yaşın uçurtmaları vardır
birinin ipini çekiniz
şimdi gözlerinizin ermediği bir yerden yeni bir ufkun başladığını göreceksiniz

çok yaşar, çabuk ölür, ilk tuttuğu sipere tüm bir hayatın kalesini
inşa edenler
ayna silinir, mithos biter, gider öteki
kitaplar yalnızca ölümü erteler
yaşam çıplak.siz giyinik.Utanırsınız
kuşandığınız kavramlar kullanılmaz silâhlar gibi sizi terkeder
Öteki: çoktan eskimiş bir metafor, Dostoyevski'yi
ve onu izleyen sonrakileri anımsamak neye yarar şimdi?
Geçmiş bizi bırakıp gitti
O kadar çok şey öğrendik ki,
kendimiz için bile bir klişeyiz artık
En çok buna katlanamıyoruz
Farkındayız.Ve çürüyoruz.
Hepimiz artık gençliğin bizi terkeden kuşağındayız
Eğer göze alıyorsanız bu kadarı da size yeter
yedi renk, taze su, parlak ışık
her zaman yeniden okunacak bir kitap bulunur
öğrenilecek yeni sözcükler

durduğunuz yerde, her yere aynı mesafeden bakıyorsunuz
buraya geldiyseniz eğer, daha ne istiyorsunuz?