07 Haziran 2024

Feynman Tekniği İle Her Konuyu Öğrenmek Mümkün

 

 Feynman Tekniği İle Her Konuyu Öğrenmek Mümkün

Feynman Tekniği İle Her Konuyu Öğrenmek Mümkün

“Eğer bir şeyi basitçe açıklayamıyorsan, onu yeterince iyi anlamamışsın demektir.” sözünün gerçekten Albert Einstein’a ait olup olmadığı bilinmese de doğru bir gözlemi ortaya koymaktadır. Aynı zamanda, cümleyi biraz değiştirdiğimizde oldukça kullanışlı bir öğrenme yöntemini karşımıza çıkarmaktadır:

“Bir şeyi iyi anlamak istiyorsanız, onu basitçe açıklamaya çalışın.”

Bir kavramı basit terimlerle açıklamaya çalıştığınızda, o kavramın hangi noktalarını iyi bir şekilde anladığınızı görebilirsiniz. Aynı zamanda kavrayamadığınız noktaları da anında tespit etmeniz mümkündür; çünkü basit terimler yerine, kendinize ait olmayan cümleler ya da karmaşık terminolojiyi kullanmaya başladığınız yerler olacaktır.

İşte bu, Feynman Tekniği'nin ana fikrini oluşturmaktadır.

20. yüzyılın seyrini değiştiren fizikçilerden biri olmasının yanı sıra, karmaşık fikirleri basit ve sezgisel yollarla başkalarına aktarabildiği için “Büyük Açıklayıcı” olarak da anılan Nobel Ödüllü Richard Feynman, bu tekniğe adını vermiştir.

Richard Feynman henüz 15 yaşındayken kendi kendine trigonometri, ileri cebir, sonsuz seriler, analitik geometri, diferansiyel kalkülüs ve integral kalkülüs öğrenmiştir. Üniversiteye başlamadan önce, kendi formüllerini kullanarak yarı türev gibi matematiksel konularda çalışmalar yapmıştır. İlgi duyduğu konular ise matematikle sınırlı değildir; şiirler ve kitaplar yazmış, birçok enstrümanı ustalıkla çalmayı öğrenmiştir. Kavramları basitçe tanımlama alışkanlığı sayesinde geleneksel düşünme kalıplarını kırmış ve başarıya ulaşmıştır.


Feynman Tekniği Nasıl Kullanılır?

Feynman iki tip bilgiden bahsetmektedir: Bir şeyin yalnızca adını bilmek ve bir şeyi bilmek. İlki bir şeyin ismini, yani insanların onu ne şekilde adlandırdığını bilmektir. İkincisi ise bir şeyi gerçekten bilmeye, onu anlamaya çalışmaktır. Derslerinden birinde, Feynman bu farkı şöyle özetlemektedir:

“Şu kuşu görüyor musunuz? Bu kahverengi boğazlı bir ardıç kuşu. Almanya’da Hazelfungel denir ve Çinliler onu chung ling olarak adlandırır. Tüm bu isimleri bilseniz bile, kuş hakkında hiçbir şey bilmezsiniz. Sadece insanlar hakkında, kuşa ne dedikleri hakkında bir şeyler bilirsiniz. Oysa ardıç kuşu şarkı söylüyor, yavrularına uçmayı öğretiyor ve yaz boyunca ülke genelinde millerce uçuyor. Üstelik hiç kimse göç yolunu nasıl bulduğunu bilmiyor.”

 
Feynman’ın öğrenme tekniği basittir: Bir kavramı kısaca ve basit bir şekilde açıklayabilecek hale geldiğinizde, konu üzerinde uzmanlaşmış olursunuz. Feynman Tekniği’ni dört basit adımda uygulayabilirsiniz.

1. Bir Çocuğa Öğretiyormuş Gibi Düşünün

Boş bir kağıda, öğrenmek istediğiniz konuyu yazın. Belirlediğiniz konu ne kadar spesifik olursa, öğrenme süreciniz o kadar verimli olacaktır. Ardından, konu hakkında bildiğiniz tüm kavramları, belirli kelime bilgisine sahip bir çocuğa anlatıyormuş gibi yazmaya çalışın. Anlamadığımız kavramları, karmaşık terimlerin arkasına saklayarak kendimizi kandırma eğilimindeyizdir. Bir çocuğun anlayabileceği sadelikte yazmaya çalıştığımızda, fikirleri ve onlar arasındaki ilişkileri basitleştirmek zorunda kalırız. Bu alıştırmayı yaparken bazı kavramları basitleştirmek, diğerlerine göre daha kolay gelecektir. Bunlar, anladığınız kavramlardır. Sizi zorlayan kavramlar ise bilgi dağarcığınızdaki boşlukları ifade etmektedir.

2. Gözden Geçirin

 
Bilgi dağarcığınızdaki boşluklarla karşılaştığınız ölçüde tam manasıyla öğrenmeye başlayabilirsiniz. Eksiklerinizin farkına vardıktan sonra, çeşitli kaynaklara başvurmalı ve kendi cümlelerinizle, oldukça basit notlar çıkarmalısınız.

3. Düzenleyin ve Basitleştirin

Not çıkarmayı bitirdikten sonra, herhangi bir cümleyi ödünç almadığınızdan emin olmak için kullandığınız kaynaklar ile notlarınızı karşılaştırın. Notlarınızı; akışı olan bütün bir anlatı haline getirin. Yazdıklarınızı yüksek sesle okuyun. Hala kafa karıştırıcı geliyorsa, konu üzerinde çalışmanız gerekmektedir.

4. Bir Başkasına Aktarın

Ne kadar öğrendiğinizi gerçekten görmenin en iyi yolu, bilgilerinizi birine aktarmayı denemekten geçmektedir. İdeal dinleyiciniz, elbette konu hakkında bilgi dağarcığı sınırlı olan biri, yani bir çocuk olacaktır. Nihai testiniz, anladığınız karmaşık bir konuyu, en temel şekilde karşınızdaki insana aktarabilmektir.

Feynman Tekniği, öğrenme materyallerini gerçekten özümsemek için bir fırsat sağlamaktadır. Kavramları hızla kavrayabildiğiniz için akademik performansınız gelişme gösterecektir. Feynman Tekniği’ni sürekli uygulayarak, kitaplarla geçirdiğiniz sürenin etkisini artıracak iyi öğrenme alışkanlıkları geliştirebilirsiniz.

Kaynakça:
    Gleick, J. (2014). Genius: The Life and Science of Richard Feynman. Erscheinungsort nicht ermittelbar: Open Road Media.
    Lee, S. (2016). The Feynman Technique Helps You Study Faster and Retain More Information. https://lifehacker.com/the-feynman-technique-helps-you-study-faster-and-retain- 1790501936 adresinden erişildi.
    Vyas, K. (2019). Learn Like an Engineer: The Feynman Technique. https://interestingengineering.com/learn-like-an-engineer-the-feynman-technique adresinden erişildi.
 

Richard Feynman 

 

Dale Carnegie - Nasıl Arkadaş Kazanır ve Diğer İnsanları Etkilersiniz

Kimseyi eleştirmeyin, yargılamayın ve şikayet etmeyin

Bir başkasını eleştirmek faydasızdır, çünkü eleştirilenin kendisini ve haklılığını savunmasını doğurur. Eleştirmek tehlikelidir, çünkü eleştirilenin onurunu incitir, kendisini kötü hissetmesini sağlar. Bir şeyleri eleştirerek, durumun daha iyileşmesini sağlamak mümkün değildir. 

Taktiri hak edenlere bunu gösterin

İnsanların en önemli motivasyon kaynaklarından birisi taktir görmek ve kendini önemli hissetmektir. Büyük eserlerin, yapıtların ya da şahsiyetlerin oluşmasında en büyük rolü bu ihtiyaç oynamıştır/oynamaktadır. İnsanlar bu ihtiyaçlarını giderebilenlerin elinde hamur gibidirler. Hak ettiği için övülen ve taktir edilen şahıs bunu hiçbir zaman unutmaz.

Başkalarının içinde istek uyandırın

Bir bireyin istekleri diğer bireyleri ilgilendirmez. Her birey kendi istekleri ekseninde hayatına şekil verir. Bu sebepten dolayı insanları etkilemenin en kolay yolu onların istekleri hakkında konuşmaktır. Her bireysel hareketin temelinde bir istek yatar. İnsanları herekete geçirmek için içlerinde bu isteği uyandırmak yeterlidir.

Başkalarıyla ilgilenin

Baskalarıyla ilgilenenlere insanlar arası ilişkilerde her türlü kapı açıktır. İlgi çekmek için uğraş veren bir bireyin iki senede kazanamadığı arkadaşlıkları, başkalarıyla ilgilenen birisi iki ay içinde elde edebilir. Dost ve arkadaşlığın temelinde bu samimi ilgi yatar.

Gülümseyin

Gülümseme iyi niyetin göstergesidir. Gülümseme onu görenlerin gününü güzelleştirir. Gülümseme “size kanım kaynadı, beni mutlu ediyorsunuz, sizi gördüğüme sevindim” demektir.

Herkes için kendi isminin en hoş ve önemli kelime olduğunu unutmayın

İnsanları kazanmanın en kolay yollarından birisi, isimlerini hatırlamak ve onur duymalarını sağlamaktır. İsimler insanları özelleştirir. İsimlerle birlikte gönderilen mesajlar daha başka anlam kazanirlar.

Alain Badiou - Gerçek Yaşam

Alain Badiou: Günümüzde Genç Olmak: Anlam ve Anlamsızlık

Gerçekleri ortaya koyarak işe başlayalım: Ben yetmiş dokuz yaşındayım. Hal böyleyken gençlikten söz etmeye beni hangi şeytan dürttü? Üstelik de gençlere gençlikten söz etmek gibi bir şeyi neden dert edindim? Gençlik deneyimlerinden söz etmesi gerekenler aslında gençler değil midir? Hayatın tehlikelerini bilen, gençlere böyle bir dünya bırakırken kendilerini korumalarını ve sakin kalmalarını öğütleyen yaşlı biri olarak bilgelik dersleri vermeye mi geldim?

Umarım durumun bunun tersi olduğunu göreceksinizdir. Gençlere hayatın sunabilecekleri konusunda, dünyayı kesinlikle değiştirme zorunluluğunun gerekçeleri konusunda hitap etmeye geldiğim ve bu gerekçelerin de, bizzat bu nedenle risk almayı gerektirdiğini söylemek istediğim umarım görülür.

Fakat oldukça uzak bir geçmişten, felsefeyle ilgili pek bilinen bir olgudan yola çıkarak söze başlayacağım: Bütün filozofların babası olan Sokrates “gençleri yoldan çıkarma” temel suçlamasıyla ölüme mahkûm edildi. Felsefenin bilinen ilk alımlanışı çok ciddi bir suçlama biçimindedir: Felsefe gençleri doğru yoldan saptırır. Dolayısıyla, bu bakış açısını benimsersem, basitçe şunu söyleyebilirim: Benim amacım gençleri yoldan çıkarmaktır.

Fakat, gençleri yoldan çıkarma temel suçlamasıyla Sokrates’i mahkûm etmiş yargıçların zihniyetini de dahil ederek soruyorum, “yoldan çıkarma” ne demektir? Bu, parayla ilişkili bir anlamda “yoldan çıkarma” olamaz. Bugün gazetelerin söz ettiği anlamda bir “skandal,” örneğin herhangi bir devlet kurumundaki konumlarını kullanarak zenginleşen insanlar da kastedilmiyordun Yargıçların Sokrates’i suçladıkları şey elbette bu değildir. Tam tersine, Sokrates’in rakiplerine -ki bunlara sofist deniyordu- yönelik eleştirilerinden birinin tam da para almaları olduğunu hatırlayalım. O, deyim yerindeyse, gençliği verdiği devrimci derslerle karşılıksız olarak doğru yoldan saptırırken, sofistler verdikleri dersler karşılığında -ki bunlar oportünizm dersleriydi- yüklü paralar alıyorlardı. Demek ki “gençliği yoldan çıkarmak” Sokrates’in anladığı anlamda elbette bir para meselesi değildi.

Ahlaki bir yozlaşma, yoldan çıkarma da sözkonusu değildi; gazetelerde sözü edilen türden cinsellikle az çok ilgili olaylar hiç değildi. Tersine, Sokrates’te, Sokrates’in bakış açısını aktaran -yoksa uyduruyor muydu?- Platon’da özellikle yüce bir aşk anlayışı görülebilir; aşkı cinsellikten ayırmasa da, bir tür öznel yükseliş adına ondan adım adım koparan bir anlayıştır bu. Kuşkusuz ki bu yükseliş ancak güzel becerilerle temas içinde mümkün olabilir, hatta böyle olmalıdır. Fakat bu temas sadece cinsel tahrike indirgenemez, çünkü Sokrates’in Güzel ideası diye adlandırdığı şeye erişmenin maddi dayanak noktası bu temastır. Dolayısıyla aşk, sonuçta, sadece cinsellikten değil, düşünceye tabi cinsellikli aşk diye adlandırılabilecek şeyden doğan yeni bir düşüncenin yaratılmasıdır. Düşünceye tabi bu aşk, entelektüel ve tinsel benlik inşasının bir bileşenidir.

Sonuç olarak, bir filozofun gençliği yoldan çıkarması ne bir para ne de haz meselesidir. Peki, iktidar yoluyla mı doğru yoldan saptırır? Cinsellik, para ve iktidar bir tür üçlemedir; yozlaşmanın, doğru yoldan sapmanın üçlemesi. Sokrates’in gençliği doğru yoldan saptırdığını söylemek, iktidar elde etmek için sözün ayartıcılığını kullandığını söylemek olur. Filozof güç ve otorite elde etme amacıyla gençleri kullanmış demektir. Gençler onun ihtirasına hizmet etmiş olurlar. Bu bakış açısıyla, gençlerin bu varsayımsal doğru yoldan saptırılması, Nietzsche’yle birlikte güç istenci diye adlandırılabilecek olan şeye gençlerin naifliği dahil etmek anlamına gelecektir.

Fakat bir kez daha söylüyorum: Tam tersi! Özellikle Sokrates, Platon’un bakış açısıyla, iktidarın yozlaştırıcı karakterini açık ve net bir şekilde teşhir eder. Yozlaştıran, doğru yoldan saptıran iktidardır, felsefe değil. Platon’da zorbalığın, iktidar arzusunun şiddetli bir eleştirisi sözkonusudur ki buna eklenecek hiçbir şey yoktur, bir anlamda bu konudaki son sözü söylemiştir. Hatta tersi yönde bir kanaat vardır: Filozofun siyasete katkısı hiç de güç istenci değil, çıkarsızlıktır.

Türkçesi: Işık Ergüden

 Çağdaş kapitalizm gençlere, kimi zaman iç içe geçen iki seçenek sunar: Gününü gün et ve/veya düzenin basamaklarında hızla yükselmeye çalış! 

Yaşayan önemli filozoflardan ve eylem insanlarından Alain Badiou, Gerçek Yaşam - Gençliği Yoldan Çıkarmaya Yönelik Bir Çağrı’da derlenen konuşmalarında, her iki seçeneğin de yaşamın gerçekliğini örten bir yanılsama olduğunun altını çiziyor. Tıpkı yüzyıllar önce Sokrates’in yaptığı gibi, sadece yaşı değil ruhu her daim genç olanlara eleştirel ve özgür düşüncenin kanallarından geçerek hayatın ve hazzın gerçeğine erişmenin ipuçlarını sunarken, sistemin çizdiği sınırları da aşmaya davet ediyor. 

Orta yaşlıların tahakkümü altındaki çağdaş toplumlarımızda adı var kendi yok gençler ile toplumsal hayattan dışlanan yaşlı kuşağın ittifakının devrimci potansiyelleri üzerinde dururken, “ebedi ergen” kalmaya mahkûm oğlanlar ile gençliğini yaşamadan kadınlığa hızla adım attırılan kızlara, düzenin tuzaklarından kurtulup kendini var etmenin, isyanın, aşkın ve şiirin kapılarını aralıyor. 

Her yaştan “gençler” için felsefenin kılavuzluğunda eşsiz bir yoldan çıkma çağrısı...

 (Tanitim Bülteninden)

Ruj Lekesi - Greil Marcus

 
'Saçmalık bu!' Bilgi dediğimiz, yükseklerden bakan düzenbaz miyopların 'sorumsuzca çöplenelim, yedikçe şişelim ve sonuçta karşımıza çıkan bilgi heveslisi gençler üzerinden ego'larımızı tatmin edelim' diye önümüze sürdükleri leziz tatlarla dolu bir mönüden başka nedir ki? Dadacılar avangart sanat tarihinden, Sex Pistols rock tarihinden, Paris Komünü ise sosyalist mücadeleler tarihinden izler taşıyan birer akım; Sitüasyonist Enternasyonal hareket de kolej mezunu radikallerimizin kendi imgelerini düşürerek avundukları yalın bir ayna değil midir? Karl Marx'ın Katharistlerle, Hasan Sabbah'ın Slits'le, kendini işçi sınıfının davasına adayan sevgili Rosa Luxemburg'un aşka, Adorno'nun Lettrist Enternasyonal'le ne gibi bir alakası olabilir? Çağlar 'gerisinde, üstünde, altında, yanında kalmak için' değil midir? 'Zamansız bir âlemde devinip duran çağları önüne ve içine almanın' ne gereği var? Bilgi diye sunulagelmiş çöplüğün içinde ziyafete dalan domuzcuklar gibi haz duyarak gevşemek varken bu zevzeklik de ne oluyor? Tarih kelamın 'ol!' buyruğuyla gelen şiddetle mi başlar, yoksa Slits'in bir konser esnasında kanlı âdet bezlerini hayranlarının suratına fırlatmasıyla mı? 12. yüzyılda Balkanlar'da doğan bir sapkınlığın Alman İşçi Konseylerini kucaklayıp Strasbourg'u dolaştıktan sonra Das Kapital'den aldığı feyzle Johny Rotten'ın gırtlağında patlaması nasıl bir tarih ola ki? Nasıl olur da Kronstadt direnişlerinin nefesi Lora Logic'in dudaklarında ahenkle çınlamaya başlar?
 “Efendim, sütunları kaldırtacağınız söylentileri çalkalanıyor şehirde. Acımalısınız bize, bize acımalısınız. Çünkü biz, sizin tebanız, o sütunlar üzre var oluyoruz”.

Greil Marcus hiç acımıyor. Sahih bir efendiye yaraşanı yapıyor! Yüzlerce yıldır en katıksız umutlarımızı istismar eden işaret levhalarının bulunduğu sütunları yerle bir ettiği gibi, bu levhaları da eriten alevler püskürerek kendi bildiği tarihi yazıyor. Bu tarih, efendinin köleleştirdiği tebasına döktüğü timsah gözyaşlarını hiç kaale almıyor. Bu tarih, ne aşağıdan yazılıyor ne yukarıdan. Yalnızca içten, yalnızca gönülden. Ne aşağı kalıyor ne yukarı. Ne teba ne efendi!

Bize düşense, hiç değilse Sex Pistols ile Slits’in birer kasetini ele geçirdikten sonra kitabı açmak; ama açmadan önce, kitabı şarap şişesinden çekilen okkalı bir yudum eşliğinde ve mutlaka bir tutam Hayyam ile çalkalamak oluyor. Evvelki gün içinizde bir midyenin barındırdığı kadar olsun can olmadığını hissetmiş olsanız bile, yarın uyandığınızda bir şarkı mırıldanmaya başlayacağınıza emin olabilirsiniz.

 (Arka Kapak)