08 Ağustos 2016

Andre Malraux - Obsidiyen Kafa Bir Picasso

"İnsanları uyandırmak gerek. Şeyleri algılama biçimlerini altüst etmek. İnsanları kızdıracak, kabul edilmez imgeler yaratmak lazım. Pek güvenilir olmayan, tuhaf bir dünyada yaşadıklarını, sandıkları gibi bir dünyada bulunmadıklarını anlamalarını sağlamak."

*

Malraux bu anı kitabını, ressamın ölümünden kısa bir süre sonra Picasso’nun eşinin isteği üzerine kaleme aldı. Obsidiyen Kafa’da, sanat dünyasının en büyük isimlerinden birinin özel bir portresini okurken, Malraux ile Picasso arasında gerçekleşen, sanatın önemine dair samimi bir sohbete de tanık olacaksınız.
Bu sohbette Picasso ile Malraux, Malraux’un ortaya attığı bir kavram olan Düşsel Müze’den ve burada yer alacak her bir eseri neden seçtiklerinden söz ediyorlar. Bu değerli kitap, insanın kendi müzesini düşünmesine olanak sağlıyor.
Bir dönem Fransa Kültür Bakanlığı görevinde bulunmasının yanı sıra, bir filozof ve bir romancı da olan Malraux, bu kitapla Picasso’nun yaratıcı zihninin labirentlerinde dolaşıyor. "Aynadan geçen bulutlar donup kaldı; obsidiyen, onların külrengi fonlarında ışıyordu. Sel gibi yağan yağmurun, dev vitraya sürüklediği bir kâğıdın sesi geldi dışarıdan. Fırtınanın bahçeden kovduğu yerliler içeri girdi; uyuşuk kalabalık aynadan geçti. Ölen yerliler, kasvetli simgelere kayıtsız, önceleri dinozorların üzerine yağan yağmurla birlikte, ölü yerlilerin kutsal iminin önünden geçiyordu."


Michel Foucault "Darbe Devlet Aklının Olumlanmasıdır."

Darbe, kamu hukukunu aşan şeydir. Excessus iuris communis, der Naudé. Ya da kamu hukukuna aykırı olağanüstü bir edimdir – bu edim kendi içinde hiçbir düzene ya da adalet biçimine uymaz. Acaba bu yönüyle darbe devlet aklına yabancı bir şey midir? Devlet aklı açısından bir istisna mı teşkil eder? Kesinlikle hayır. Çünkü devlet aklının kendisi –ve sanırım bu iyi anlaşılması gereken temel bir noktadır– hiç bir şekilde bir yasallık veya meşruluk sistemiyle türdeş değildir. Devlet aklı nedir? Örneğin Chemnitz söyle der: devlet aklı, “ne türden olurlarsa olsunlar, kamusal, özel, temel bütün yasaların” dışında kalmaya izin veren bir şeydir. Devlet aklı “yasalar uyarınca komuta etmemelidir”, yeri geldiğinde “yasalara komuta etmelidir ve bu yasalar cumhuriyetin o anki haline uymalıdır.” Yani darbe, devlet aklına nazaran bir kopuş teşkil etmez. Tersine, devlet aklının genel biçimine, genel ufkuna tam olarak yakışan bir öğe, bir olay, bir yapıp etme biçimidir, yani yasaları aşan ya da yasalara tabi olmayan bir şeydir.

Peki darbe meselesini bu denli özgül hale getiren ve onu devlet aklının tezahürlerinden yalnızca biri olmaktan çıkaran şey nedir? Doğası gereği yasalar karşısında boyun eğmeyen devlet aklı, temel işleyişi içerisinde kamusal, özel, temel yasaların dışında kalan devlet aklı, olağan halinde yasalara saygı gösterir. Pozitif, ahlaki, doğal, ilahi yasalar kendisinden daha güçlü oldukları için onların önünde eğildiği anlamına gelmez bu; devlet ancak istediği ölçüde, yasaları kendi oyununun bir parçası gibi gördüğü ölçüde, onlara saygı gösterir. Devlet aklı zaten bu yasalara nazaran temeldir, ancak olağan oyunu içinde onları kullanır, çünkü bunu gerekli ya da faydalı görür. Ancak devlet aklının artık bu yasaları kullanamayacağı, zira acil bir olay, bir zaruret nedeniyle bu yasalardan kurtulması gereken anlar vardır. Ne adına olur bu? Devletin selameti adına. Devletin kendisine dair ortaya koyduğu bu zaruret, devlet aklını o ana kadar tanıdığı ve kendi oyununda kullandığı medeni, ahlaki, doğal kanunları çiğnemeye sevk eder. Devletin kendisinin zaruri oluşu, aciliyeti, selamet ihtiyacı bu doğal yasaların oyununu dışlar ve yalnızca devletin kendisiyle zaruret ve selamet açısından kurduğu bir ilişkiyi üretir. Devlet kendisi üzerinde hızlı ve kuralsız bir biçimde, beklemeden, aciliyet ve zaruret içinde, dramatik bir biçimde eylemde bulunur: Darbe işte budur. Darbe, birilerinin başka birileri aleyhine devleti ele geçirmesi değildir. Darbe, devletin kendi kendisini ortaya koymasıdır. Devlet aklının olumlanmasıdır – devleti kurtarmak için ne gerekiyorsa yapılması gerektiğini, devletin her durumda kurtarılması gerektiğini olumlayan devlet aklının olumlanması. O halde darbe, devlet aklının olumlanması ve devletin kendi kendisini ortaya koymasıdır.