"İnsanları uyandırmak gerek. Şeyleri algılama biçimlerini altüst etmek. İnsanları kızdıracak, kabul edilmez imgeler yaratmak lazım. Pek güvenilir olmayan, tuhaf bir dünyada yaşadıklarını, sandıkları gibi bir dünyada bulunmadıklarını anlamalarını sağlamak."
Malraux bu anı kitabını, ressamın ölümünden
kısa bir süre sonra Picasso’nun eşinin isteği üzerine kaleme aldı.
Obsidiyen Kafa’da, sanat dünyasının en büyük isimlerinden birinin özel
bir portresini okurken, Malraux ile Picasso arasında gerçekleşen,
sanatın önemine dair samimi bir sohbete de tanık olacaksınız.
Bu sohbette Picasso ile Malraux, Malraux’un ortaya attığı bir kavram olan Düşsel Müze’den ve burada yer alacak her bir eseri neden seçtiklerinden söz ediyorlar. Bu değerli kitap, insanın kendi müzesini düşünmesine olanak sağlıyor.
Bir dönem Fransa Kültür Bakanlığı görevinde bulunmasının yanı sıra, bir filozof ve bir romancı da olan Malraux, bu kitapla Picasso’nun yaratıcı zihninin labirentlerinde dolaşıyor. "Aynadan geçen bulutlar donup kaldı; obsidiyen, onların külrengi fonlarında ışıyordu. Sel gibi yağan yağmurun, dev vitraya sürüklediği bir kâğıdın sesi geldi dışarıdan. Fırtınanın bahçeden kovduğu yerliler içeri girdi; uyuşuk kalabalık aynadan geçti. Ölen yerliler, kasvetli simgelere kayıtsız, önceleri dinozorların üzerine yağan yağmurla birlikte, ölü yerlilerin kutsal iminin önünden geçiyordu."