19 Ekim 2015

İçimdeki Tanrı

Karmaşanın İçinde Bütünü Görebilmek
Billur gibi akan bir nehirde gerçek olan ne? Ona bakarken duyduğun huzur mu? Yoksa içindeki canlıların verdiği hayat mücadelesi mi?

Sahip olduğun duyguların senin üzerinde yarattığı baskıdan dolayı bütünü görmen mümkün olmaz. Olayların içindeyken yaşadığın duygular sana karmaşık gelebilir. Olayların dışına çıktığında bütünün güzelliğinin, mükemmelliğinin farkına varırsın. O zaman yapman gereken, yaşam döngüsü içinde karşılaştığın olaylarda, duygunun tüm olayı sarıp sarmalamasına, deneyimden alman gerekeni gölgelemesine izin vermemendir. Bunu yapmaya çalışırken acele etme. Unutma ki zorlamayla, aşırı kontrolle yaptığın her şey yolundaki engelleri arttırır.

Bütünü görebilmek için öncelikle kendinin eksik olduğunu kabul edeceksin. Bunu yaptığında seni sımsıkı saran zincirlerinin gevşediğini, nefes aldığını hissedersin. Evet, sen varlıksal olarak mükemmelsin, senin gibi diğer insanoğulları da varlıksal olarak mükemmel. Fakat beşer olan sen eksik, mükemmel olmak için çabalıyor..

Duygularınızı ne kadar yoğun yaşarsanız, nefsinizi o kadar çok beslersiniz. Duyguyu iyi ya da kötü duygu olarak ayırmıyoruz. İnsan olmanın şartlarından biri de duygu sahibi olmaksa, duyguyu yok etmen mümkün olamaz. Duyguların sana yön vermesin, sen duygularını, nefsini terbiye etmek için kullan.

Bilgiyi İçselleştirmek
Bilinçaltındaki bir bilginin su yüzüne çıkması için gerekli olan senin o bilgiye ihtiyaç duymandır. Bilgi dağarcığın tahmin ettiğinden daha fazla bilgiyle doludur. Bir bilgiye ihtiyaç duyduğunda, ona yoğunlaşıp araştırdığında, bilinçaltındaki bilginin titreşimi de açığa çıkmaya başlar. Sen bunu sezgi, fikir olarak algılarsın. Sezgi ve fikirlerine ne kadar kulak verirsen, edinmek istediğin bilgiyi, senin için en doğru şekliyle fiziksel algına yerleştirirsin.

Bir bilginin doğruluğunu sezgilerin ve fikirlerinle teyit edebilirsin ama unutma ki bazen aldığın bilginin dünya hayatında uygulanma zamanı gelmemiş olabilir. Bu bilgi sanma ki uçup gider, alt belleğine yerleşir ve zamanı gelince ortaya çıkar. Karşılaştığın hiçbir bilgiyi saçma diye elinin tersiyle itme.

İçselleştiremediğin bilgiyi asla doğru bilgiymiş gibi bir başkasına sunma. Edindiğin bilginin demlenmesine izin ver.

Bilgi İnsanla Can Bulur
Taşlara, kağıtlara yazılan bilgi insan onu yaşamadıkça can bulmaz.

Sizde can bulması gereken bilginin kırıntıları muhakkak şuur alanınızda mevcuttur. Siz onu geliştirip yaşamakla yükümlüsünüz. Gereksinim duyduğunuz, ihtiyacınız olan her bilginin tohumları şuur alanınıza atılmıştır, onları beslemek büyütmek sizin insiyatifinize bırakılmıştır.

Nasıl dünya yaşantınızda bilimin gelişmesi için somut adımlar atıp, deneme yanılma yoluyla en doğru çözümü bulmaya çalışıyorsanız, mana aleminizde de gelişiminiz için, geçmişten gününüze getirdiğiniz bilgilerinizi, içsel sezgilerinizi de kullanarak, sizin için en doğru hale getirmeniz gerekir. Bilginin sizde can bulması için onu yaşamanız gerekir. Emek harcamadan alınan bilginin hiçbir kıymeti yoktur.

Yaşadığın hayatta, karşılaştığın her olay, her canlı, ihtiyacın olan bilgiyi canlandırman için gelen yardımlardır. Buna bu şekilde bakabilmeyi dene.
 

Şükrü Erbaş "Bir güzel ülkenin, o iyi insanların - Kötülük simgesi olarak kalacaksınız."

Ne yaparsanız çaresiz 

Kendinizden sonraya kalmayacaksınız 
Zaman yenecek sizi 
O telaşsız bilge, o silahsız güç 
Silecek yüzünüzden kibrinizi 
Hükmünüz ömrünüzle sınırlı olacak 
Öldüğünüz gün unutulacaksınız 
Yıkıntılar kalacak ardınızda yalnız 
Yaşarken, korkunun ağır gölgesiyle 
Örtüp sakladığınız 
Sindirip susturduğunuz 

İncinmiş onurlar, bunalmış öfkeler 
Düşler ve acılardan oluşmuş 
Yıkıntılar kalacak. 
Babasız çocuklar irkilecek evlerde 
Oğulsuz anneler, erkeksiz kadınlar, 
Açık yaralardan bir ayaz gibi 
Geçtikçe adınız acılı konuşmalarda 
Soğuk bir ürperti gezinecek 
Evlerin camlarında 
Mezarlara hapislere uzanan 
Yaralı tarihinde bir ince düşüncenin 
Bir güzel ülkenin, o iyi insanların - Kötülük simgesi olarak kalacaksınız. 

José Mujica "Asıl özgürlük yaşamak için kazandığın zamandır."


Gereksiz ihtiyaçlardan oluşan koca bir dağ yarattık. Bir şeyler satın alıp sonra çöpe atıyoruz. 
 
Aslında boşa harcadığımız şey hayatlarımız. 
 
Bir şey satın aldığımda veya siz aldığınızda ödemeyi parayla yapmıyoruz. Ödemeyi yaşamımızdan, para kazanmak için harcadığımız zamanla yapıyoruz. Aradaki fark ise şu; hayatı satın alamazsınız.

Hayat geçip gider... Ve hayatınızı boşa harcayıp özgürlüğünüzü kaybetmek korkunç bir şeydir.

Ben insanların geceleri yatacak bir saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada, başkalarının 500 metrekarelik malikanelerde yaşamasını anlamıyorum.

Evsizler için ev, suyu olmayanlar için su lazım, ekmek lazım. Sen böyle bir dünyada özel uçağım olsun, oraya buraya gideyim diyorsun. Eğer herkes daha fazlasını isterse, bir gün kimseye bir şey kalmayacak...

Küresel ısınmadan bahsediyoruz ama doğaya saldırmaya ve çöp üretmeye devam ediyoruz.

 Eski ruhani tanrımızı kendi ellerimizle kurban ettik ve artık market tanrının tapınağındayız.

Bu yeni tanrı; ekonomimizi, politikamızı, alışkanlıklarımızı, yaşamlarımızı düzenliyor ve bizlere faiz oranları ve kredi kartları ile mutluluğun yeni adresini veriyor.

 Öyle anlaşılıyor ki bizler, yalnız tüketme için yaratılıyoruz ve artık tüketemediğimiz zaman derin hayal kırıklığına uğrayarak kendimizi yok ediyoruz.

Bana fakir denmesi yanlış, ben tutumlu bir insanım.

Asıl fakirler sürekli yaşamdan talepleri olan ve elde ettikleriyle yetinmeyen insanlardır.

Ben elimde hafif bir bavulla dolaşıyorum. Bu bana istediğim yaşamı sürdürmek için yeterli zamanı veriyor. Asıl özgürlük yaşamak için kazandığın zamandır.

Bildiğim kadarıyla para ve zenginlik diğer dünyaya götürülemiyor. 
 
Yaşama bayılıyorum, onu satın alamazsınız ve elinizden gidiyor. 
 
Ülkemi ve halkımı çok seviyorum. Ben gidince geriye onlar kalacak ve mücadeleye devam edecekler. 
 
Parayı çok sevenlerin sanayi ve ticaretle ilgilenmesini ve bunun vergisini ödemeleri gerektiğini düşünüyorum. 
 
Siyaset para biriktirmek için değildir. Halka hizmet ederek kendini mutlu hissetmek içindir. Basit olmaktır ve halk gibi olmaktır, sıradan bir vatandaş gibi olmaktır. Halkın büyük çoğunluğu gibi yaşamaya çalışıyorum çünkü karar veren halktır. 
 
Çoğunluğun daha iyi yaşadığı gün belki biz de daha iyi yaşarız ve daha fazla harcarız. 
 
Hayatta en güzel şey özgürlüktür. Sevdiğimiz şeyleri yapabilmek için, özgür olmak daha fazla vakte sahip olmak demektir. 
 
Yoğun bir hayatım büyük bir evim ve hizmetçilerim olursa bunlara dikkat etmek için çok çalışırım. Bu nedenle de daha az özgür olurum. Benim işlerime dikkat etmesi için başkasını görevlendirirsem bu kez de onun vaktini çalmış olurum. Bu nedenle hayatta hafif olmak, bagajsız olmak daha fakir olmak değildir, özgür olmaktır.

Anton Çehov " İçinde yaşadığınız dünya ile içinizde yaşattığınız dünya arasında kurabildiğiniz bağ kadar mutlu olursunuz."

Yaratamadığın şeyleri yok etmek sadece barbarlıkla açıklanabilir.

Birileri arkanızdan konuşuyorsa, onlardan öndesiniz demektir.

Gözlerime bakıp da yapılan sahte bir gülücük yerine, yüzüme karşı gösterilen gerçek bir nefreti tercih ederim.

 İnsanlar; eğlenebildikleriyle arkadaş, anlatabildikleriyle dost, ağlayabildikleriyle kardeş olurlar.

 Mutluyken görmezden geldiğin şeyler, mutsuzken canını yakar; çünkü insan hatalarını mutluyken değil hep mutsuzken anlar.

 Eğer sen kusursuz olsaydın, başkalarının kusurlarını bulup çıkarmaya bu kadar meraklı olmazdın.

 Anlamaya çalışma. Hayat böyledir işte...Hep o kıyamadıklarınız kıyar size.

Sen sevdiğin için sakın utanma, bil ki utanması gereken sevildiğini bildiği halde sevmesini bilmeyendir aslında.

Sana bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haber, henüz ölmedi; kötü haber; hala yaşıyoruz.

Mutlak bir mutluluk yoktur. Her mutluluk kendi içinde bir zehir taşır ya da dışarıdan gelen bir zehirle zehirlenir.

Şeytan herhalde meleklerin bilmedikleri bir şey olan yalnızlığı istediği için Tanrı'ya ihanet etmişti.

Kendinden başka kimseye benim diyemezsin, çünkü sadece yanındadır.

Bu zamanda mutlu birini görmek insanın garibine gidiyor. Beyaz fil görmek, mutlu birini görmekten daha kolay.

Hayata karşı ilk küskünlüğümüz; yanımızda sandığımız kişileri, karşımızda görmemizle başlar.

İnsan yakınlarını, onları kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anki kadar hiçbir zaman sevemiyor.

Eğer bir insanı gerçekten unutmak istiyorsan onunla yaşadıklarını değil, onun sana yaşattıklarını hatırla.