17 Ocak 2018

Robert M. Pirsig - Değerlerin sorgulanması


Sokrates öncesi filozoflar hep, çevrelerindebuldukları dış dünyadan evrensel bir Ölümsüz İlke yaratmaya çalıştılar. Ortak çabaları onları, Kozmolojistler diye adlandırılabilecek bir grupta birleştirdi. Böyle bir ilkenin varlığını hepsi onaylıyordu,ama bu ilkenin ne olduğu konusundaki görüş ayrılıkları çözülmez bir haldeydi. Herakleitos’un yandaşları Ölümsüz İlke ’nin değişim ve hareket olduğunda diretiyorlardı. Ama Parmenides’in yandaşı Zeno, birdizi paradoks ile, hareket ve değişimin yanılsama olduğunu kanıtlıyordu. Gerçeklik hareketsiz olmalıydı. Kozmolojistlerin tartışmalarının çözümü yepyeni bir yönden, Phaedrus’un ilk hümanistler olarak gördüğü bir gruptan geldi. Bunlar öğretmendi, ama öğretmeye çalıştıkları şey ilkeler değil insanın inançlarıydı. Hedefleri tek ve mutlak bir hakikat değil, insanın yüceltilmesiydi. Tüm ilkeler, tüm hakikatler görecedir diyorlardı. “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” Bunlar ünlü “bilge” öğretmenler, antik Yunan’ın Sofistleriydi. Phaedrus’a göre, sofistlerle kozmolojistler arasındaki çatışmanın ışığı Platon’un Diyaloglar'ına yepyeni bir boyut katar. Sokrates salt boşluktaki yüce idealleri anlatmaz. O, hakikatin mutlak olduğunu düşünenler, görece olduğunu düşünenler arasındaki savaşın içindedir. Bu savaşta tüm gücüyle savaşır. Sofistler düşmandır. Şimdi Platon’un sofistlere duyduğu nefret anlaşılır duruma geldi. O ve Sokrates, kozmolojistlerin Ölümsüz İlke’sini sofistlerin yozlaşması olarak niteledikleri şeye karşı savunmaktadırlar. Hakikat. Bilgi. Birilerinin onun hakkında ne düşündüğünden bağımsız olanşey. Uğruna Sokrates’in can verdiği ideal. Dünya tarihinde ilk kezyalnızca Yunanistan’ın sahip olduğu ideal. Bu hâlâ çok nazik bir şeydir. Tümüyle yok olabilir. Platon’un sofistleri hor görmesinin ve sonuna dek lanetlemesinin nedeni, onların aşağılık ve ahlaksız kişiler olmaları değildir -Yunanistan’da onun görmezden geldiği, açıkçadaha aşağılık ve ahlaksız kişiler vardır. Onları lanetlemesinin nedeni insanoğlunun, hakikat idealini kavrama yolundaki yeni başlangıcını tehdit etmeleridir. Tüm olanların aslı budur. Sokrates’in şehit olmasının ve Platon’un bunu izleyen eşsiz düzyazılarının sonuçları, bildiğimiz Batılı insanın tüm dünyasından başka bir şey değildir. Eğer hakikat idealinin, Rönesans tarafından yeniden keşfedilmeden ölmesine göz yumulsaydı bugün tarih öncesi insandan çok ilerde olmamızın olanağı yoktu. Bilim ve teknoloji ideaları ve insanoğlunun diğer sistematik düzenlenmiş çabaları onun üzerinde odaklanır. O hepsinin çekirdeğidir.Ve nihayet Phaedrus, Nitelikle ilgili olarak söylediklerinin tümbunlara karşıt olduğunu anlar. Sofistleri daha çok onaylamaktadır.“İnsan her şeyin ölçüsüdür.” Evet, Nitelik hakkında söylediği budur. İnsan, öznel idealistlerin sandığı gibi her şeyin kaynağı değildir. Ama nesnel idealistlerin ve materyalistlerin sandığı gibi herşeyin edilgin bir gözlemcisi de değildir. Dünyayı yaratan Nitelik, insanla onun deneyimi arasındaki ilişki olarak doğar. İnsan her şeyin yaratılmasına katılan bir varlıktır. Her şeyin ölçüsü bu uyuyor. Ve onlar retorik öğretiyorlardı bu da uyuyor. Sofistler hakkında onun söylediği ile Platon’un söylediği arasında tek uymayan şey onların erdem'i öğretmeyi iş edinmeleri. Tüm anlatılanlar bunun, onların öğretilerinin merkezini oluşturduğunu gösteriyor; ama tüm ahlaki düşüncelerin göreliliğini öğretiyorsanız erdemi nasıl öğreteceksiniz? Erdem, hiçbir şey ifade etmese bile ahlaksal bir değişmezliği ifade eder. Neyin iyi olduğu konusundaki görüşü günden güne değişen bir adam ancak geniş görüşlülüğünden ötürü beğeni kazanabilir;erdeminden ötürü değil. En azından, Phaedrus’un bu sözcüğü anladığı kadarıyla böyledir. Ve retorikten erdemi nasıl alacaklar? Bu, hiçbir yerde açıklanmamış. Bir şeyler yitik.