26 Nisan 2018

Marcus Aurelius "Kendisiyle uyum içinde yaşayan, evrenle uyum içinde yaşar"

Mutlu bir yaşam için çok az şey gerekir. Hepsi de içinizde, düşünme şeklinizde gizlidir.

 Öfkenin sonuçları nedenlerinden çok daha üzücüdür. 

Evreni daima tek bir canlı varlık olarak düşün, tek bir bedeni ve tek bir ruhu olan; ve sonra bütün varlıkların nasıl bu tek canlı varlığın kozmik bilinciyle ilişki içinde olduğunu gözle.
 
 Evrenin ne kadar küçük bir parçasını oluşturduğunu düşünmelisin. Sana verilen küçücük zamanın toplam zaman içindeki yerini düşün.

Saklanabileceğin tek kale, insanın tutkularından arınmış bir akılla yargılarını bilinçli olarak kullanabileceği kendi içindeki kaledir.

Kanunlar örümcek ağına benzerler, küçük sinekler ağa takılır kalır, büyük sinekler ağı deler geçer.

Bir insanın gözleri, onun karakterini hemen yansıtır, tıpkı sevilen birinin, sevgilisinin bakışlarından her şeyi okuması gibidir bu.

 İyi, samimi ve nazik insanlar karakterlerini, herkesin görebileceği biçimde yüzlerine yansıtır.

 Sana armağan edilen yaşama uyum sağla ve kaderin senin çevrene yerleştirdiği insanları samimiyetle sev.

 En iyi intikam, düşmanın gibi olmamaktır.

 Başka insanların yaptıklarını anlayamadığı için mutsuz olan bir insan yoktur, ama kendi ruhundaki dönüşümleri algılamayan bir insanın mutsuz olması kesindir.


 Önceden yaşananlar çoktan olup bitti, gelecek ise zaten belirsiz. Bu nedenle hepimizin yaşamı çok kısa, üzerinde bulunduğumuz dünyada çok küçük. Çok uzun süre devam ediyormuş gibi görünen ünler bile aslında ne kadar kısa sürüyor. 

Olaylara, sana düşüncelerini kabul ettirmek isteyen insanlara baktıkları açıdan bakmak değil, kendi gördüğün açıdan bak.
     
 Görevini yaparken sıcaktan veya soğuktan etkilenmenin, uykunun gelmiş olması ya da uykunu almış olman, diğer insanların senin hakkında iyi ya da kötü konuşması, ölmek üzere olman ya da başka bir şeyle ilgileniyor olman seni ilgilendirmez.  Ölmek de yaşamdaki amaçlarımızdan biridir. O yüzden sadece içinde bulunduğun zamandan faydalanmaya çalış.
     
    Beden savaşmaya devam ederken ruhun savaşı bırakması büyük bir utanç kaynağıdır.
     
    İçinde bulunduğun ortama uyum sağla. İçinde bulunduğun insanları gerçekten sev!

 Başına gelenleri ve senin yazgında bulunanları yalnızca sev. Bundan daha uygun ne olabilir?
     
    Yaptığın ve konuştuğun her şeye dikkat et. Aldığın kararların sonuçlarını önceden düşün. Sözcüklerin ne anlama geldiğini, amacının ne olduğunu asla unutma.
     
    Akıl, yüze uygun bir ifade, güzel bir görünüş verir. Fakat aklın bunu kendine verememesi ne kötü.
     
    Kendi içini kaz. Çünkü iyilik içinde, sen kazdıkça o fışkıracak.
    
    İnsanları sevmeyen birine, onun insanlara davrandığı gibi davranma.     

 
    İnsanın sanki o gün ölecekmiş gibi ve tembel ve yapmacık olmadan yaşaması gerekir.
     
    Her zaman ilk kararlarına bağlı kalmalısın. Eğer birisi sana senin hakkında konuşulduğunu söylerse bu durum sana zarar vermez. Çocuğunun hasta olduğunu görüyorsun ama onun tehlikede olmadığını biliyorsun.  Böylece ilk kararlarına bağlı kal, onlara kendiliğinden bir şey ekleme, eğer böyle yaparsan zarar görmezsin. Eğer kararlarına ille de bir şey ekleyeceksen dünyada yaşayıp her şeyi bilen bir insanın kararlarını ekle.
     
    İnsanlar birbirleri için var olduklarına göre ya onları eğitmeliyiz ya da onlara sabretmeliyiz.
     
    Artık iyi bir insan olmanın nasıl bir şey olduğunu tartışmak değil, iyi bir insan olma zamanı.
     
    Epiktetos şöyle dedi: "Önemsiz bir konudan söz etmiyoruz, akıllı mı aptal mı olacağımızı konuşuyoruz."
     
    Bir şey doğru değilse onu yapma, bir şey gerçek değilse onu söyleme.
     
 Elinde olmayan şeyler için üzülüyorsan seni üzen bu değil, onun hakkındaki düşüncendir. İstediğin zaman bu düşüncenden kurtulabilirsin. Eğer üzüldüğün şey senden kaynaklanıyorsa o zaman kendi hareketini düzeltebilirsin. Seni üzen şey istediğin şeyi yapmamaksa o iş yapmak için inat etmelisin. Eğer karşındaki engellerden dolayı bunu yapmıyorsan üzülmemelisin. Çünkü başarısızlığın nedeni akılsızlığın değil. Bu işi yapmadığın zaman hayatının anlamını kaybedeceğini düşünüyorsan sanki tüm amaçlarını gerçekleştirmiş bir insan gibi başarısızlığın nedenlerine de kızgınlık duymadan yaşamdan ayrılmalısın.

Durmadan dönüp duran yıldızları, sanki sen de onların arasında geziniyormuşsun gibi hayranlıkla seyret ve varlıkların içinde bulunduğu değişimi düşün, hiç durmaksızın birinden diğerine dönüşmelerini izle. Bu gibi olaylar üzerinde düşünerek, yeryüzündeki yaşamı tozlarından arındırırsın.

''Bir insanın yaşamı boyunca amacı, mutluluğa ulaşmak, sefalet ve mutsuzluktan uzak durmak, hareket özgürlüğü elde etmek ve ‘arzularının’ kölesi olmaktan kaçınmak, kendi kendine yetmek ve bağımsız olabilmek, diğer insanların parasal, toplumsal ya da duygusal desteklerine muhtaç olmamaktır.''

Şu birkaç gerçek dışında her şeyi boş ver: Yalnızca bulunduğumuz anda, şu kısacık zaman diliminde yaşayabiliriz; yaşamımızın geri kalan kısmı ya sona ermiş ve çoktan toprağa gömülmüştür ya da henüz bir belirsizlik perdesi arkasında gizlidir. Sürdüğümüz yaşam kısa, yeryüzündeki köşemiz ise küçüktür.

Üç bin yıl ya da bunun on katı bile yaşasan, hiç kimsenin yaşamakta olduğu yaşamdan başka bir yaşamı yitirmediğini, yitirmekte olduğu yaşamdan başka bir yaşam yaşamadığını aklından çıkarma; bu nedenle en uzun yaşamın da, en kısa yaşamın da sonu aynı yere varır. Çünkü şimdiki zaman herkes için aynıdır, bu nedenle geçmekte olan da aynıdır; yitirilen, bir andan başka bir şey değildir. ...İnsan yaşlı da ölse genç de ölse ölünce aynı şeyi yitirir; şimdiki zaman insanın yoksun kalabileceği yegâne şeydir. Çünkü sahip olduğu biricik şeydir...

Olan bitenler seni rahatsız ettiğinde ve soğukkanlılığını yitirdiğinde, hemen kendine dön ve seni kızdıran olay bittikten sonra kızgınlığını daha fazla sürdürme; çünkü derinde yatan uyumuna ne kadar fazla sığınırsan kendine o kadar egemen olursun.

Ulu bir bilge olman ama kimsenin bunu anlamamış olma olasılığı her zaman mümkündür.