16 Temmuz 2013

Marx 'Paris Komünü yenilgisinde küçük burjuvazinin rolü üzerine'

Tarih hiçbir zaman bu kadar lümpen bir ahmaklar grubuna toplu olarak şahit olmamıştır. Paris’li esnaf, Komün’ü savunmak için caddelerinde barikat kuran Komünistlere saldırmış, caddenin yeniden normalleşmesine, barikatın açılmasına, Komün’ün yıkılmasına yardımcı olmuşlardır. Bunu günlük kârları için yapmışlardır. Ancak unuttukları bir şey vardı ki barikat yıkılınca caddeye girenler onun müşterileri değil alacaklılarıydı ve burjuvalar çoğunu ağır senetlere zorladılar, bir kısmının da kapısına mühür vurdular. Küçük burjuvazinin müşterisi bizzat o barikatı kuranlardı. Bunu acı bir deneyimle öğrendiler.

Marx

"Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder."Selwyn Duk

 




Nietzsche "Küçük insanlar"


Nietzsche'nin, medeni toplumlarımızda çocuklara önerilen sahte erdemler ile acı acı alay etmeyi iyi becerdiğini kabul etmek gerekir: Hicvi, kendisinin hocası olan Fransız ahlakçılarının hicvini geçer: La Rochefoucauld, Vauvenargues bazen Chamfort ve özellikle Voltaire ve Stendhal. Sertlik bakımından hicvi, yanlış tanıdığı Flaubert'in sertliğine eşittir. İnsanların sonuncusu, düşüş yönünde olan bir evrimin sonunda, iyi insanın en son kişileştirilmesidir. Nietzsche bize bu "sahte cesur insanın" portresini çizmek için Rochefoucauld'un kullandığı çizgileri kullanır. Bu "küçük insanlarda" hiçbir erkeksi erdem, bir kahramanda bulunması gereken hiçbir kaliteyi bulamayız.

Bu "küçük insanların" arasında çok fazla yalan mevcuttur ve yine bu küçük insanların arasında içtenlikli komedyenler çok azdır. Bu sahte erdemli insanların en büyük bölümü kendilerini, onlara boyun eğen insanlardan üstün gören insanlardan oluşur. Boyun eğen insanlar kendi "iyilikleri" ve ruh sağlıkları için boyun eğerler!

"Hizmet ediyorum, hizmet ediyorsun, hizmet ediyoruz, işte bu yönetenlerin iki yüzlü ezgisidir. Ve ilk sahibi, ilk hizmetkâr olanların vay haline.

Dürüsttürler, başkalarına karşı yumuşak başlıdırlar, kum taneleri birbirlerine karşı da dürüst ve yumuşak başlıdırlar.

Kimsenin onlara bir kötülük yapmaması için, başkalarına karşı çok ince davranır ve iyilik yaparlar.

Güçten ve canlılıktan yoksun oldukları için hizmet severlerdir. Sonuç olarak korkaklığa erdem derler."


"Ahlakın Soykütüğü Üzerine"de Nietzsche bize kaynağı hınç olan bu aktarmaların analizini verir.
 
 "Oysa soylu doğan kişi tamamen güven içinde ve kendisine karşı dürüst bir şekilde yaşar, hınç dolu insan ise kendisine karşı ne dürüst, ne saf, ne de açık yüreklidir. Karanlık bir ruha sahiptir ve gizli köşeleri, gizli kapıları sever; gizli olan her şey onun hoşuna gider, çünkü güvenliğini burada bulur. Hınç dolu insanlardan oluşan ırk, herhangi bir soylu ırktan daha dikkatli olacaktır. Ayrıca dikkate o kadar fazla bir önem verecektir ki, onu var olmanın ilk koşulu olarak görecektir."
 

İlber Ortaylı "Cami olmaktan çıkan camiler"

Falan mahallelerdeki camilerin depo yapıldığı söyleniyor ama Menderes'in imar çalışmaları sırasında rölöveleri ve albümleri bile çıkarılmadan tarihe gömülen Mimar Sinan mescitlerinden, Beyazıt' ta yıkılan Kemankeş Kara Mustafa Paşa Camii ve Medresesi' nden bahseden Müslüman yok. Topkapı' daki Kara Ahmet Paşa' nın Mimar Sinan eseri zarif sebilinden ( ki bence istisnai bir Rönasans tipi fontanaydı, inşaat makineleriyle yıkılışını gözümle gördüm) bahseden Müslüman da yok. Bu memleketin tahribi şu veya bu grubun işi değildir. Yaptığımız toptan bir kepazeliktir.

Prof. Dr. İlber Ortaylı