Nietzsche'nin, medeni toplumlarımızda
çocuklara önerilen sahte erdemler ile acı acı alay etmeyi iyi
becerdiğini kabul etmek gerekir: Hicvi, kendisinin hocası olan Fransız
ahlakçılarının hicvini geçer: La Rochefoucauld, Vauvenargues bazen
Chamfort ve özellikle Voltaire ve Stendhal. Sertlik bakımından hicvi,
yanlış tanıdığı Flaubert'in sertliğine eşittir. İnsanların sonuncusu,
düşüş yönünde olan bir evrimin sonunda, iyi insanın en son
kişileştirilmesidir. Nietzsche bize bu "sahte cesur insanın" portresini
çizmek için Rochefoucauld'un kullandığı çizgileri kullanır. Bu "küçük
insanlarda" hiçbir erkeksi erdem, bir kahramanda bulunması gereken
hiçbir kaliteyi bulamayız.
Bu "küçük insanların" arasında çok fazla yalan mevcuttur ve yine bu küçük insanların arasında içtenlikli komedyenler çok azdır. Bu sahte erdemli insanların en büyük bölümü kendilerini, onlara boyun eğen insanlardan üstün gören insanlardan oluşur. Boyun eğen insanlar kendi "iyilikleri" ve ruh sağlıkları için boyun eğerler!
"Hizmet ediyorum, hizmet ediyorsun, hizmet ediyoruz, işte bu yönetenlerin iki yüzlü ezgisidir. Ve ilk sahibi, ilk hizmetkâr olanların vay haline.
Dürüsttürler, başkalarına karşı yumuşak başlıdırlar, kum taneleri birbirlerine karşı da dürüst ve yumuşak başlıdırlar.
Kimsenin onlara bir kötülük yapmaması için, başkalarına karşı çok ince davranır ve iyilik yaparlar.
Güçten ve canlılıktan yoksun oldukları için hizmet severlerdir. Sonuç olarak korkaklığa erdem derler."
"Ahlakın Soykütüğü Üzerine"de Nietzsche bize kaynağı hınç olan bu aktarmaların analizini verir.
Bu "küçük insanların" arasında çok fazla yalan mevcuttur ve yine bu küçük insanların arasında içtenlikli komedyenler çok azdır. Bu sahte erdemli insanların en büyük bölümü kendilerini, onlara boyun eğen insanlardan üstün gören insanlardan oluşur. Boyun eğen insanlar kendi "iyilikleri" ve ruh sağlıkları için boyun eğerler!
"Hizmet ediyorum, hizmet ediyorsun, hizmet ediyoruz, işte bu yönetenlerin iki yüzlü ezgisidir. Ve ilk sahibi, ilk hizmetkâr olanların vay haline.
Dürüsttürler, başkalarına karşı yumuşak başlıdırlar, kum taneleri birbirlerine karşı da dürüst ve yumuşak başlıdırlar.
Kimsenin onlara bir kötülük yapmaması için, başkalarına karşı çok ince davranır ve iyilik yaparlar.
Güçten ve canlılıktan yoksun oldukları için hizmet severlerdir. Sonuç olarak korkaklığa erdem derler."
"Ahlakın Soykütüğü Üzerine"de Nietzsche bize kaynağı hınç olan bu aktarmaların analizini verir.
"Oysa soylu doğan kişi tamamen güven
içinde ve kendisine karşı dürüst bir şekilde yaşar, hınç dolu insan ise
kendisine karşı ne dürüst, ne saf, ne de açık yüreklidir. Karanlık bir
ruha sahiptir ve gizli köşeleri, gizli kapıları sever; gizli olan her
şey onun hoşuna gider, çünkü güvenliğini burada bulur. Hınç dolu
insanlardan oluşan ırk, herhangi bir soylu ırktan daha dikkatli
olacaktır. Ayrıca dikkate o kadar fazla bir önem verecektir ki, onu var
olmanın ilk koşulu olarak görecektir."