09 Temmuz 2016
Güneşi Uyandıralım - José Mauro de Vasconcelos
Maksim Gorki - Arkadaş
Eckhart Tolle - Hayatla Bütünleşmek
Ruhsal öğretiler eğitmeni ve yazar Eckhart Tolle'ün derinlikli ama uygulaması bir o kadar kolay öğretileri tümdünyada sayısız insana içsel huzurlarını ve hayatlarının daha büyük mutluluklarını bulmada yardımcı olmuştur. Eckhart'ın öğretilerinin özünde, insan evriminde sonraki aşama olarak gördüğü, bilincin dönüşümü yatar. Bu uyanışın olmazsa olmazı, ego temelli bilinç durumunuz aşmak, onun ötesine geçmektir. Sadece kişisel mutluluğun değil, ayrıca gezegenimize yayılan şiddetli çatışmayı sonlandırmanın ön koşulu budur.
DÜNÜ VE YARINI UNUTUP BUGÜNDE YAŞAYACAKSINIZ
İçsel amacınız uyanmak. İşte bu kadar basit. Bu amacı gezegendeki bütün insanlarla paylaşıyorsunuz. İçsel amacınız, evrenin ve bütünün önemli bir parçası. Sizi siz yapan ve insanlığı birleştiren tek güç. Dışsal amacınız ise zamanla değişebilir. İnsandan insana farklılık gösterebilir. Dışsal amacınıza ulaşmanın temelinde içsel amacınızı bulmak ve onunla uyum içinde yaşamak yatar. Gerçek başarının sırrı budur.
John Steinbeck - Sardalye Sokağı
Konserveciliğin zirveye ulaştığı 1930'lar Amerikası'nda fabrika işçilerinin yanı sıra sanatçılar, bilim insanları, fahişeler ve serserilerin bir arada yaşadığı bir dünyadır Sardalye Sokağı. Memleketi California'daki bu küçük sokağın tüm renkliliğini, canlılığını, yaşanılan çelişkileri ve kavgaları okurla buluşturan John Steinbeck, gerçek hayattan esinlenerek unutulmaz karakterler yaratır.
Renkli tiplemelerin ve olayların süslediği hikayede, çalışmayı, düzenli bir hayat sürmeyi, sıradanlaşmayı inatla reddeden Mack'in başını çektiği aylak takımı sistemin dışında yaşamanın, sömürü çarklarına başkaldırmanın, dayanışmanın, ihtiyaç duyulan kadarıyla yetinmenin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Jiddu Krishnamurti - Sen Dünyasın
Orhan Seyfi Orhon "Aşk, o bir masal, yalanmış meğer"
Annemle Hasbihal
Anne, zannetme ki günler geçti de değişti evvelki huyum gitgideBir hırçın çocuğum, değişmez huyum
Seneler geçse de ben yine buyum
Senden umuyorum teselli yine
Bugün şefkatine, muhabbetine zanneder misin ki yok ihtiyacım?
Belki eskisinden daha muhtacım
Dünyanın tükenmez kederlerinden kalbim kırılsa da böyle derinden
Hayatım büsbütün ye'se kapılmaz
Teselli bulurum içimde biraz, o derin sevgini hatırlarım da
Her gece hıçkıran dudaklarımda hasretle anılan senin adın var
Anne, hayatımda bir tek kadın var.
Beni aldatmadı, sevdi daima
Gittikçe ruhumu saran bu humma başka sevgilerden yadigar anne!
Sevmeyen sevenden bahtiyar anne!
Sorma ki başımdan çok şey geçti mi?
Ah...eğer anlatsam sergüzeştimi, nasıl terkedildim
Nasıl atıldım
Anne aldatıldım, aldatıldım
Belki her zamankinden fazla severken, bir lahza bahtiyar olayım derken
Bilmezsin kaç gece böyle ağladım
Şimdi tecrübem var artık anladım
Aşk, o bir masal, yalanmış meğer
Seven bir kalp için sığınılacak yer
Yalnız o kucakmış, yalnız o dizmiş
İnsanlar ne kadar merhametsizmiş
Arif Damar - Büyük Hüner
Ben ille varım dersen
Bu dünyada yaşadığın şu kadar yıl,
Bilirsin,
İnsanları sevmek büyük hüner
Arthur Rimbaud - Yola Çıkış
Yeterince oldu. Kentin uğultuları, akşamleyin ve güneşte, ve her zaman.
Yeterince yaşandı. Yaşamın durakları.
- Ey uğultular ve Gizli Görüntüler!
Yola çıkış, yeni sevgi ve yeni görüntüler içinde.
Pablo Neruda - Unutmak Yok & Halk
HALK
Halkım ben,
hani şu sayılamayan,
hani şu çok halk.
Soluğumun öyle bir gücü var ki
sessizliği deler geçerim, dinlemem,
filiz verir, boy atarım,
zifiri karanlık demem.
Zulüm, acı, ölüm, şu bu
bir anda gizlerse de tohumu,
ölmüş gibi görünürse de halk,
döner gelir elbet bir gün nisan ayı,
kavuşur baharına toprak,
kızgın eller dağıtır atar ağır havayı.
Ölümün içinden yeşerir yaşamak.
Ali Poyrazoğlu - Dört Kişi
Dedim ya, çok sevdim ve Abdellatif Laabi’nin yine çok sevdiğim bir kısa öyküsü geldi aklıma. Konusu farklı ama ortam benzer... Tercüme etmeye çalışacağım:
“Sofrayı kurdum, misafirlerim geç kaldılar. Daveti mi unuttular, yolda adresi mi kaybettiler acaba? Başlarına bir kötülük mü geldi? Saatlerdir bekliyorum, ‘kulağım kapıya dayalı’. Davetliler kaç kişi olacak, bilmiyorum; kışlık mı, yazlık mı giyecekler; kapıda hangi dilde selam verecekler? Sofram hazır. Gerektiği ve gerekmediği kadar bekleyeceğim artık. Ve bunun bir sanrı olduğunu anlarsam, inat edeceğim. Nadir dostluklar, çocuk kitapları gibi kolay okunan açık yüzler, yumuşacık aksanı olan diller ve kuskus tanelerine kadar her şeyi paylaşan ağızlar yaratacağım hayalimde. Sofram hazır. Aşkla, bütün kültürümü döktüm üstüne. Müzik, beklerken sıkıntımı hafifletiyor, yahnimi yumuşatıyor, zeytinlerimi parlatıyor, baharatımın kokusunu salıveriyor. Nihayet, kapıda sesler duyuyorum. Kalkıp, açmak için kapıya yöneliyorum. Ama kapı havaya uçuyor birden. Misafirlerim bunlar olabilir mi? Yüzü olmayan adamlar giriyor içeriye, ellerinde silah. Bana dönüp bakmıyorlar bile. Masaya ateş ediyorlar, parça parça edene kadar ve tek kelime etmeden çıkıp gidiyorlar. Müzik susuyor. Olsun, yapacak tek şey var, ortalığı toplayıp, masayı yeniden donatmak.”
Abdellatif Laabi