Eşitlik
Uyuduk mu eşit oluruz
Ne tutku, ne gurur, ne umut
Üşüyorsan ısıtır seni.
Birçoğu ölüme benzetti,
Belki de rüya görmek, dedi Hamlet.
Ya Don Quijote ne demek istedi;
Ölsen ölünmüyor, yaşasan yaşanmıyor...M.Cevdet Anday
Uyuduk mu eşit oluruz
Ne tutku, ne gurur, ne umut
Üşüyorsan ısıtır seni.
Birçoğu ölüme benzetti,
Belki de rüya görmek, dedi Hamlet.
Ya Don Quijote ne demek istedi;
Ölsen ölünmüyor, yaşasan yaşanmıyor...M.Cevdet Anday
Vuslat
Bir uykuyu Cânanla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün İkbâlini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
Görmezler ufuklarda, şafak söktüğü anı,
Gördükleri rüya ezeli bahçedir aşka;
Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgârı başka.
Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez;
Gül solmayı; mehtab, azalıp bitmeyi bitmez...
Gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi..
Zenginler o cennette fakirlerle müsavi;
Sevdaları hülyalı havuzlarda serinler,
Sonsuz gibi, bir fıskiye ahengini dinler.
Bir ruh, o derin bahçede bir defa yaşarsa
Boynunda onun kolları, koynunda o varsa,
Dalmışsa onun saçlarının rayihasiyle,
Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle.
Yıldızları, boydan boya doğmuş gibi, varlık
Bir bucize halinde o gözlerdedir artık.
Kanmaz, en uzun buseye, öptükçe sonsuzdur
Zira, susatan sevk, o dudaklardaki tuzdur.
İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan...
Bir sır gibidir az çok ilah olduğumuzdan
Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler.
Bir gün nereden hangi tesadüfle gelirler?
Aşk, onları sevkettiği günlerde, kaderden
Rüzgar gibi bir şevk alır, oldukları yerden.
Geldikleri yol, ömrün ışıktan yoludur o;
Alemde bir akşam ne semavi koşudur o!
Dört atlı o gerdûne, gelirken dolu dizgin,
Sevmiş iki ruh ufku görürler daha engin,
Simaları her lahza parıldar bu zaferle;
Gök, her tarafından, donanır meşalelerle!
Bir uykuyu Cânanla beraber uyuyanlar,
Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar
Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda,
Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da
Bir an uyanılırsa leziz uykularından,
Baştanbaşa, her yer kesilir kapkara, zindan...
Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak...
Günden güne, hicranla bunalmış gibi, yanmak...
Ey tâli! Ölümden de beterdir bu karanlık!
Ey aşk! O gönüller sana maloldular artık!
Ey vuslat! O aşıkları efsununa rahmet!
Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!... Y.Kemal Beyatlı
Bir uykuyu Cânanla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün İkbâlini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
Görmezler ufuklarda, şafak söktüğü anı,
Gördükleri rüya ezeli bahçedir aşka;
Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgârı başka.
Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez;
Gül solmayı; mehtab, azalıp bitmeyi bitmez...
Gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi..
Zenginler o cennette fakirlerle müsavi;
Sevdaları hülyalı havuzlarda serinler,
Sonsuz gibi, bir fıskiye ahengini dinler.
Bir ruh, o derin bahçede bir defa yaşarsa
Boynunda onun kolları, koynunda o varsa,
Dalmışsa onun saçlarının rayihasiyle,
Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle.
Yıldızları, boydan boya doğmuş gibi, varlık
Bir bucize halinde o gözlerdedir artık.
Kanmaz, en uzun buseye, öptükçe sonsuzdur
Zira, susatan sevk, o dudaklardaki tuzdur.
İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan...
Bir sır gibidir az çok ilah olduğumuzdan
Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler.
Bir gün nereden hangi tesadüfle gelirler?
Aşk, onları sevkettiği günlerde, kaderden
Rüzgar gibi bir şevk alır, oldukları yerden.
Geldikleri yol, ömrün ışıktan yoludur o;
Alemde bir akşam ne semavi koşudur o!
Dört atlı o gerdûne, gelirken dolu dizgin,
Sevmiş iki ruh ufku görürler daha engin,
Simaları her lahza parıldar bu zaferle;
Gök, her tarafından, donanır meşalelerle!
Bir uykuyu Cânanla beraber uyuyanlar,
Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar
Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda,
Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da
Bir an uyanılırsa leziz uykularından,
Baştanbaşa, her yer kesilir kapkara, zindan...
Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak...
Günden güne, hicranla bunalmış gibi, yanmak...
Ey tâli! Ölümden de beterdir bu karanlık!
Ey aşk! O gönüller sana maloldular artık!
Ey vuslat! O aşıkları efsununa rahmet!
Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!... Y.Kemal Beyatlı
Martılar
Geçen yılki martılar ölmüş
Bu yılkiler yeni, yepyeni
Zamanın nerde olduğunu bilmiyoruz.
Belki onu denizden çekiyoruz
Saban güdüyoruz ay gibi
Yaşamı ve ölümü doğuran düş.
Geçen yılki martılar ölmüş
Denizlerin varsıl yüklemi
Ah düşünmeden biliyoruz.
Belki onu denizden çekiyoruz
Ağ değil ellerimizdeki
Daha derini, en derini...M. Cevdet Anday
Geçen yılki martılar ölmüş
Bu yılkiler yeni, yepyeni
Zamanın nerde olduğunu bilmiyoruz.
Belki onu denizden çekiyoruz
Saban güdüyoruz ay gibi
Yaşamı ve ölümü doğuran düş.
Geçen yılki martılar ölmüş
Denizlerin varsıl yüklemi
Ah düşünmeden biliyoruz.
Belki onu denizden çekiyoruz
Ağ değil ellerimizdeki
Daha derini, en derini...M. Cevdet Anday
Değişim
Gündüzler ve geceler vardır
Gündüzün ve geceleyin gördüğün
Karışır durur birbirine,
İpek böceği gibi ağır
Ve mırıldanarak gömüldün
Dut ağaçlarının dibine,
Beden kelebek olur kanatlanır,
VE neden sonra böyle bir gün
Üçarız toprağımızın üstünde...M. Cevdet Anday
Gündüzler ve geceler vardır
Gündüzün ve geceleyin gördüğün
Karışır durur birbirine,
İpek böceği gibi ağır
Ve mırıldanarak gömüldün
Dut ağaçlarının dibine,
Beden kelebek olur kanatlanır,
VE neden sonra böyle bir gün
Üçarız toprağımızın üstünde...M. Cevdet Anday
Güneşte
Çünkü saatler dardır, her şeyi almaz
Güneşte çözülür ve kayarlar bir yana.
Mısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk
Kaygılandırır dilsiz bahçivanı.
Sessiz kuşlar, bir keçi, ağır iğde ağaçları.
Bir araba geçti incelmiş yoldan
El salladı biri, belki tanıdık,
Belki değil, süreksizliğin eşanlamı.
Ve denizin yorgun çağındaydı çocuklar
Çığlıkları titretir balkondaki sarmaşığı
Çünkü dardır saatler, sığmaz biraraya
Dalgınlık, deniz ve sardunya.
Rüzgar alıp götürdü balıkçı teknelerini
Uzaktaki kılıçlara, ki bilmeyiz
Hangi derinlikte dölleyerek denizi
Gidiyorlar öyle ağırbaşlı, doğuya....M. Cevdet Anday
Çünkü saatler dardır, her şeyi almaz
Güneşte çözülür ve kayarlar bir yana.
Mısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk
Kaygılandırır dilsiz bahçivanı.
Sessiz kuşlar, bir keçi, ağır iğde ağaçları.
Bir araba geçti incelmiş yoldan
El salladı biri, belki tanıdık,
Belki değil, süreksizliğin eşanlamı.
Ve denizin yorgun çağındaydı çocuklar
Çığlıkları titretir balkondaki sarmaşığı
Çünkü dardır saatler, sığmaz biraraya
Dalgınlık, deniz ve sardunya.
Rüzgar alıp götürdü balıkçı teknelerini
Uzaktaki kılıçlara, ki bilmeyiz
Hangi derinlikte dölleyerek denizi
Gidiyorlar öyle ağırbaşlı, doğuya....M. Cevdet Anday
Defne İle Apollon
Eskiden çok eskiden yeryüzünde
Güzelliği dillere destan
Bir su perisi vardı adı Defne
Upuzun saçları altın sarısıydı
Dolaşırdı kuytu ormanlarda bütün gün
Defne ırmak tanrısının kızıydı
Babası Pene derdi ki, kızım
Sen bana bir damat borçlusun
Sen bana bir torun borçlusun
Defne dedi ki babacığım
Beni zorlama ne olursun
Bırak beni kız kalayım ne olursun
Sıram sıram boynu bükük yavuklu
Bekleyedursun bir yanda
Defne başıboş gönlü özgür
İnatçı, hırçın ve gururlu
Koşup durdu ormanda
"Benim geyiğim sen, kuzum sen
Benim biricik güvercinim sen
Kuzu kurttan korkar, geyik aslandan
Güvercin kartaldan kaçar
Ben sana acı vermek istemem
Ayaklarını kanatmasın çalılar
Yavaşla biraz düşeceksin
Geçtiğin keçi yolları dar
Dur hele kaçma benden
Sevgimdir seni kovalayan..."
Daha sözünü bitirmeden avcı
Korkak adımlarla uzaklaştı Defne
Kaçarken daha bir güzelleşti de
Ardında tir tir titreyen avcı
Tavşan kovalayan hırslı bir tazı
Gibi düştü Defne'nin peşine.
"Ben de yılmadan kovalayacağım
Büyülediğin kimmiş öğren
Ben ne bir dağlı ne bir çobanım
Oklarından sakınılmaz bir tanrıyım
Koca Zeus'tur babam
Geçmişi, bugünü, geleceği
Benimle bildi herkes, benimle bilir
Saz tellerine ben verdim seslerini
İlaçlar yaptım yabanıl otlardan
Ama bana çare değil şimdi hiçbiri
Kimden kaçıyorsun öyle sen
Asıl sensin benim avcım
Beni sen vurdun can evimden".
TAvşan koşuyor, durmadan koşuyordu
Ardında av köpeği ter içinde
Boynunu uzatmış, yetişmek üzere
Birinde umut vardı, birinde korku
Tavşan ensesinde nefesler duyuyordu
Çünkü ışık gibi saran tanrıyı
Sevinin kanatlarıydı.
Gücü kalmamıştı artık Defne'nin
Koşamıyordu kaçamıyordu
Sapsarı, yalvardı babasına
Pene'nin suları üstünde gezdirip gözlerini
"Cezasını çekiyorum güzelliğimin
Irmakların gücü de sen gibi tanrısalsa
Ne yap yap değiştir beni
Başka bir biçime koy baba".
Yalvarması daha bitmemişti ki
Bir gevşeklik sardı her yerini
Örtüldü göğüs yapraklarla
Kolları, saçları dal oluverdi.
Avcı kollarına aldığı zaman
Kalbi çarpıyordu Defne'nin
Taze yaprakların altından.
Yazık dedi tanrı çok yazık
Saramadan yitirdim seni
Bari benim ağacım ol da
Yaprakların çelek olsun kahramanlara
Ezgilerde, türkülerde anılsın bundan sonra
Yan yana adlarımız
Yazık dedi tanrı çok yazık...Melih Cevdet ANDAY
Eskiden çok eskiden yeryüzünde
Güzelliği dillere destan
Bir su perisi vardı adı Defne
Upuzun saçları altın sarısıydı
Dolaşırdı kuytu ormanlarda bütün gün
Defne ırmak tanrısının kızıydı
Babası Pene derdi ki, kızım
Sen bana bir damat borçlusun
Sen bana bir torun borçlusun
Defne dedi ki babacığım
Beni zorlama ne olursun
Bırak beni kız kalayım ne olursun
Sıram sıram boynu bükük yavuklu
Bekleyedursun bir yanda
Defne başıboş gönlü özgür
İnatçı, hırçın ve gururlu
Koşup durdu ormanda
"Benim geyiğim sen, kuzum sen
Benim biricik güvercinim sen
Kuzu kurttan korkar, geyik aslandan
Güvercin kartaldan kaçar
Ben sana acı vermek istemem
Ayaklarını kanatmasın çalılar
Yavaşla biraz düşeceksin
Geçtiğin keçi yolları dar
Dur hele kaçma benden
Sevgimdir seni kovalayan..."
Daha sözünü bitirmeden avcı
Korkak adımlarla uzaklaştı Defne
Kaçarken daha bir güzelleşti de
Ardında tir tir titreyen avcı
Tavşan kovalayan hırslı bir tazı
Gibi düştü Defne'nin peşine.
"Ben de yılmadan kovalayacağım
Büyülediğin kimmiş öğren
Ben ne bir dağlı ne bir çobanım
Oklarından sakınılmaz bir tanrıyım
Koca Zeus'tur babam
Geçmişi, bugünü, geleceği
Benimle bildi herkes, benimle bilir
Saz tellerine ben verdim seslerini
İlaçlar yaptım yabanıl otlardan
Ama bana çare değil şimdi hiçbiri
Kimden kaçıyorsun öyle sen
Asıl sensin benim avcım
Beni sen vurdun can evimden".
TAvşan koşuyor, durmadan koşuyordu
Ardında av köpeği ter içinde
Boynunu uzatmış, yetişmek üzere
Birinde umut vardı, birinde korku
Tavşan ensesinde nefesler duyuyordu
Çünkü ışık gibi saran tanrıyı
Sevinin kanatlarıydı.
Gücü kalmamıştı artık Defne'nin
Koşamıyordu kaçamıyordu
Sapsarı, yalvardı babasına
Pene'nin suları üstünde gezdirip gözlerini
"Cezasını çekiyorum güzelliğimin
Irmakların gücü de sen gibi tanrısalsa
Ne yap yap değiştir beni
Başka bir biçime koy baba".
Yalvarması daha bitmemişti ki
Bir gevşeklik sardı her yerini
Örtüldü göğüs yapraklarla
Kolları, saçları dal oluverdi.
Avcı kollarına aldığı zaman
Kalbi çarpıyordu Defne'nin
Taze yaprakların altından.
Yazık dedi tanrı çok yazık
Saramadan yitirdim seni
Bari benim ağacım ol da
Yaprakların çelek olsun kahramanlara
Ezgilerde, türkülerde anılsın bundan sonra
Yan yana adlarımız
Yazık dedi tanrı çok yazık...Melih Cevdet ANDAY