Geçmişimizden kurtulmalı ve herkesi bağışlamalıyız. Kendimizi sevmeyi öğrenmeye istekli olmalıyız. Bedenimizde “ hastalık “ denen şeyin yaratıcısı biziz.
İçinde bulunduğumuz olayları yaratıyor, sonra da bunlardan duyduğumuz sıkıntı, üzüntü ve düş kırıklığı için bir başkasını suçluyoruz; böyle yapmakla gücümüzü de başkasına kaptırmış oluyoruz.
Bilinçaltımız inanmayı seçtiğimiz her şeyi kabul eder.
Çoğumuzun kim olduğumuz konusunda saçma düşünceleri ve hayatın nasıl yaşanması gerektiği konusunda çok, çok katı kuralları var.
Çok küçük yaşlardayken, kendimiz ve yaşam hakkında neler hissedeceğimizi çevremizdeki yetişkinlerin tepkilerinden öğreniriz. Büyüdüğümüzde, çocukluğumuzdaki yaşamımızın duygusal ortamını yeniden yaratma eğilimi gösteririz.
Sorunumuz ne olursa olsun, yaşadıklarımız, iç dünyamızın dışarıya yansıyan sorunlarıdır.
Kırgınlık, Yargılama, Suçluluk ve Korku her şeyden çok sorun yaratır. Bu dört duygu hem bedenimiz, hem de yaşamımızdaki temel sorunların kaynağı oluyor. Bu duygular, yaşam deneyimlerimizin sorumluluğunu almak yerine, başkalarını suçlamaktan kaynaklanıyor. Evet yaşamımızdaki her şeyden yüzde yüz sorumlu olursak suçlayacak kimse kalmayacak değil mi?
Geçmiş yaşanmış ve bitmiş. Bunu değiştiremeyiz. Ama geçmiş hakkındaki düşüncelerimizi değiştirebiliriz. Bizi geçmişte biri incitti diye, şimdiki anda KENDİMİZİ CEZALANDIRMAK ne saçma.
Eğer her şeyin umutsuz, bizim de kurban olduğumuz inancını seçersek Evren bu inancımıza da “Evet” der.
Tüm hastalıklar affetmeme durumundan kaynaklanır. Ne zaman hasta oluyorsak, affetmemiz gereken kişinin kim olduğunu düşünmeliyiz.
Affetmeye en çok zorlandığımız kişi, BIRAKMAYA EN ÇOK GEREKSİNİM DUYDUĞUMUZ KİŞİDİR.
Kendimizi OLDUĞUMUZ GİBİ ONAYLADIĞIMIZ, sevdiğimiz ve kabul ettiğimiz zaman, her şey yoluna giriyor. Küçük mucizeler her yerde görülüyor.
Geçmiş değiştirilemez Gelecek, şimdiki düşüncelerimizle biçimlenir. Özgürlüğümüze kavuşmak için şart olan anne babamızın kendi anlayış, bilgi ve farkındalık çerçevesinde yapabildiklerinin en iyisini yaptıklarını anlamaktır. Birisini suçladığımızda, kendimiz için sorumluluk almıyoruz demektir.
Bize bunca kötülük yapan bu insanlar da sizin gibi çaresizlik hissediyorlardı. Kendilerine öğretilen şeyleri sizlere öğretmekten başka ellerinden ne gelirdi ki.
Anne babanızın çocukluğu hakkında ne kadar bilginiz var, özellikle on yaşından önceki dönemleri hakkında ? Eğer hala mümkünse öğrenmeye çalışın. Onların nasıl bir çocukluk yaşadığını öğrenirseniz, size niye öyle davranmış olduklarını daha kolaylıkla anlamış olacaksınız. Anlayış size şefkat kazandıracaktır. Eğer bilmiyorsanız ve öğrenme imkanınız yoksa çocukluklarının nasıl olabileceğini gözünüzde canlandırmaya çalışın. Ne tür bir çocukluk, böyle bir yetişkini yaratır ? Bu bilgiye kendi özgürlüğünüz için ihtiyacınız var. Onları özgürleştirmeden, kendinizi özgürleştiremezsiniz. Onları bağışlamadan, kendinizi bağışlayamazsınız. Onlardan mükemmellik bekliyorsanız, kendinizden de mükemmellik bekleyeceksiniz ve yaşamanız boyunca mutsuz bir insan olacaksınız.
Hepimiz, neler olursa olsun, küçük yaşta koşullandırıldığımız sınırlarımızı aşmak için buradayız. “ Onlar “ bize ne söylemiş olurlarsa olsunlar, kendi görkemimizin ve yüceliğimizin farkında olmak için buradayız. Sizin aşmak zorunda olduğunuz kendi olumsuz inançlarınız var, benim de aşmak zorunda olduğum kendi olumsuz inançlarım.
Hayatın sonsuzluğunda, bulunduğum noktada her şey mükemmel, bütün ve tam.
Geçmişin üzerimde gücü yok. Çünkü öğrenmeye ve değişmeye hazırım.
Geçmişe, beni bugün olduğum noktaya getiren gerekli bir süreç olarak bakıyorum.
Zihinsel evimin odalarını temizlemek için bulunduğum noktadan başlamaya hazırım.
Nereden başladığımın önemli olmadığını biliyorum. Bu nedenle en küçük şey ve en küçük odalardan başlıyorum. Böylece sonuçları çabucak görebileceğim.
Bu serüvenin içinde olmaktan heyecan duyuyorum.
Çünkü bu özel deneyimden bir daha asla geçmeyeceğimi biliyorum. Kendimi özgür bırakmaya hazırım.
Dünyamda her şey iyi ve güzel.
Sorun ne olursa olsun, kökeni bir düşünce kalıbında yatıyor ve DÜŞÜNCE KALIPLARI DEĞİŞTİRİLEBİLİR. Size doğru gelebilir, doğru gibi görünebilir ; tüm bu sorunlar hayatımızda sürekli mücadele ettiğimiz problemler. Ama karşılaştığımız sorun ne kadar zor olursa olsun, içsel bir düşünce kalıbının, dıştaki sonucundan başka bir şey değil. Hangi düşüncelerin sorunlarınızı yarattığını bilmiyorsanız şu anda doğru yerdesiniz. Çünkü bu kitap bunları bulmanıza yardımcı olmak amacıyla yazıldı. Hayatınızdaki sorunlara bakın. Ve kendinize sorun “ Hangi düşüncelerimle bu sorunu yaratıyorum? “. Kendinize sessizce oturup bu soruyu sorma olanağı tanırsanız, içsel zekânız size bu yanıtı gösterecektir.
Bazen kimse size dikkat etmediği için, görünmez olduğunuz duygusuna bile kapılıyorsunuz.
Sabah uyandığınızda, yağmur yağıyorsa “ Öff, ne kötü bir gün ! “ diyenlerden misiniz ? Kötü bir gün değil. Sadece ıslak bir gün. Yağmura uygun kıyafetler giyip, bakış açımızı değiştirdiğimizde birçok zevkli yağmurlu günler yaşayabiliriz. Eğer inancımız, yağmurlu günlerin kötü olduğuysa, yağmurlu günleri hep içimiz sıkılarak yaşayacağız. O anda olan şeyle akmak yerine, gün boyu akıntıya karşı kürek çekeceğiz. “ İyi “ ya da “ Kötü “ hava diye bir şey yok. Sadece bireysel tepkilerimiz var.
Düşünsel ve sözsel olarak ne tür mesajlar gönderiyorsak, aynı biçimde bize geri gelecektir.
Ağzınızdan çıkan sözün olumsuz sözcükler içerdiğini farkettiğiniz anda durun. Cümlenin yarısında olsa bile. Ya cümleyi olumlu bitirin ya da tamamlamaktan vazgeçin. Hatta “ İptal “ bile diyebilirsiniz.
Bir sorun olduğunda, yapmanız gereken bir şey yok, bilmeniz gereken bir şey var.
Değişime en çok direndiğiniz şeyler, değiştirmeye EN ÇOK İHTİYACINIZ olan şeylerdir.
Zihniniz istediğiniz şekilde kullanmayı seçeceğiniz bir araçtır.
Kendi düşüncelerinizin aciz bir kurbanı değil, efendisisiniz.
Farkında olmaktan kaçındığımız şey, ne kadar kötü olursa olsun geçmişten kopamamanın sadece bizi yaraladığıdır.
Kendimizi ve başkalarını affetmek bizi geçmişe bağımlılıktan kurtarır.
Ne tür bir iyileşme isteniyorsa istensin, tek çözüm daima SEVGİ’ dir. Sevgiye giden yol da affetmekten geçiyor. Bağışlamak tüm olumsuz duyguları yok ediyor. Affetmeyi başarmak için birçok yol var.
Affetmekte zorluk çektiğiniz kişi ya da olay hakkında minik şarkılar uydurun. Bu küçük nakaratları söylerken her şeyi daha hafife alarak yaklaştığınızı göreceksiniz.
Anne babalarımızı suçlamıyorum, çünkü hepimiz kurbanların kurbanıyız. Size kendi bilmedikleri şeyi öğretmeleri nasıl mümkün olabilirdi ki?
Çünkü bilinçli olarak değiştirmedikçe aile inançları hep bizimle kalır.
Kendi yetmezlik ve sınırlılık inancımız, bizi sınırlayan tek şey
Yaşlı insanların yüz ve bedenleri açık bir biçimde hayat boyu sürdürdükleri düşünce kalıplarını yansıtır.
Baş bölgesinde bir sorunumuz varsa bu genellikle “ bizde “ çok yanlış bir şey olduğu duygusunu taşıdığımız anlamına gelir.
Çocuk olayları değiştirme gücüne sahip olmamasının tepkisini, kulak ağrısı yaratarak gösterir. Sağırlık birlikte yaşamak zorunda olduğunuz bir kişiyi dinlemeye katlanamamanın göstergesidir.
Küçük çocukların gözlük taktıklarını gördüğümde, evlerinde görmek istemedikleri şeylerin olduğunu biliyorum. Görme yetilerini bulanıklaştırarak, kendilerince görmek istemedikleri şeylerin açıklığını ve netliğini bir derece azaltırlar.
BAŞ AĞRILARI, kendimizi yanlış, geçersiz, değersiz görmekten kaynaklanıyor. Bir daha başınız ağrıdığında kendinizi hangi konuda hatalı bularak yargıladığınıza dikkat edin. Kendinizi affedin. Baş ağrınızın geçtiğini göreceksiniz. Migren türü baş ağrıları, mükemmeliyetçi olan ve bu yüzden kendilerine çok baskı yapan kişiler tarafından yaratılıyor. Migrende yoğun olarak bastırılmış kızgınlık var. İlginçtir, migrenin başladığını farkeder etmez mastürbasyon yapıldığında, hemen her defasında migrenin geçtiği görülüyor. Cinsel rahatlama gerginliği ve ağrıyı yok ediyor.
Boynumuzla ilgili sorunlar,kendi bakış açımızın doğruluğu konusunda inatçı bir tutum sergilediğimiz anlamına geliyor.
Göğüs kanseri varsa, derin bir öfke ve kırgınlıkta vardır.
Kalp kriz yaratmaz. Krizi yaratan biziz.
Kalp hastalıkları olan kişiler asla mutlu kişiler değildir. Hayatın güzelliklerini görmek için zaman ayırmazlar. Bu değer bilmezlikle bir kalp krizi daha yaratırlar.
Sevgi, ülserin ilacı. Kendisini seven, kendisiyle barışık kişilerde asla ülser olmaz. İçinizdeki çocuğa karşı sevecen olun. Küçükken ihtiyacınız olan desteği ve teşviki şimdi kendinize verin.
Kadınlar yaşlanmaktan çok korkuyor. Çünkü gençliğin yüceltildiği bir toplumda yaşıyorlar. Yaşlanmak erkekler için kadınlar kadar zor değil. Hatta biraz gri saç onlara ayrı bir cazibe veriyor. Kadınlar yaşlanıyor, erkekler olgunlaşıyor ve saygı görüyorlar.
Bazı erkekler zevk aldıkları için değil, derinliklerinde duydukları değersizlik duygusunu aşmak, kendilerini kanıtlamak amacıyla birçok eşle olmayı seçiyor.
Kazalar, kızgınlık ifadesidir. Birikmiş öfkedir. Kazalar ayrıca otoriteye karşı çıkma arzusudur. O kadar kızarız ki, birisine vurmak isteriz, ama birisi bize vurur ( çarpar ).
Kendinden nefret, sadece kendiniz hakkındaki bir düşünceden nefret etmektir.
İçinde bulunduğumuz olayları yaratıyor, sonra da bunlardan duyduğumuz sıkıntı, üzüntü ve düş kırıklığı için bir başkasını suçluyoruz; böyle yapmakla gücümüzü de başkasına kaptırmış oluyoruz.
Bilinçaltımız inanmayı seçtiğimiz her şeyi kabul eder.
Çoğumuzun kim olduğumuz konusunda saçma düşünceleri ve hayatın nasıl yaşanması gerektiği konusunda çok, çok katı kuralları var.
Çok küçük yaşlardayken, kendimiz ve yaşam hakkında neler hissedeceğimizi çevremizdeki yetişkinlerin tepkilerinden öğreniriz. Büyüdüğümüzde, çocukluğumuzdaki yaşamımızın duygusal ortamını yeniden yaratma eğilimi gösteririz.
Sorunumuz ne olursa olsun, yaşadıklarımız, iç dünyamızın dışarıya yansıyan sorunlarıdır.
Kırgınlık, Yargılama, Suçluluk ve Korku her şeyden çok sorun yaratır. Bu dört duygu hem bedenimiz, hem de yaşamımızdaki temel sorunların kaynağı oluyor. Bu duygular, yaşam deneyimlerimizin sorumluluğunu almak yerine, başkalarını suçlamaktan kaynaklanıyor. Evet yaşamımızdaki her şeyden yüzde yüz sorumlu olursak suçlayacak kimse kalmayacak değil mi?
Geçmiş yaşanmış ve bitmiş. Bunu değiştiremeyiz. Ama geçmiş hakkındaki düşüncelerimizi değiştirebiliriz. Bizi geçmişte biri incitti diye, şimdiki anda KENDİMİZİ CEZALANDIRMAK ne saçma.
Eğer her şeyin umutsuz, bizim de kurban olduğumuz inancını seçersek Evren bu inancımıza da “Evet” der.
Tüm hastalıklar affetmeme durumundan kaynaklanır. Ne zaman hasta oluyorsak, affetmemiz gereken kişinin kim olduğunu düşünmeliyiz.
Affetmeye en çok zorlandığımız kişi, BIRAKMAYA EN ÇOK GEREKSİNİM DUYDUĞUMUZ KİŞİDİR.
Kendimizi OLDUĞUMUZ GİBİ ONAYLADIĞIMIZ, sevdiğimiz ve kabul ettiğimiz zaman, her şey yoluna giriyor. Küçük mucizeler her yerde görülüyor.
Geçmiş değiştirilemez Gelecek, şimdiki düşüncelerimizle biçimlenir. Özgürlüğümüze kavuşmak için şart olan anne babamızın kendi anlayış, bilgi ve farkındalık çerçevesinde yapabildiklerinin en iyisini yaptıklarını anlamaktır. Birisini suçladığımızda, kendimiz için sorumluluk almıyoruz demektir.
Bize bunca kötülük yapan bu insanlar da sizin gibi çaresizlik hissediyorlardı. Kendilerine öğretilen şeyleri sizlere öğretmekten başka ellerinden ne gelirdi ki.
Anne babanızın çocukluğu hakkında ne kadar bilginiz var, özellikle on yaşından önceki dönemleri hakkında ? Eğer hala mümkünse öğrenmeye çalışın. Onların nasıl bir çocukluk yaşadığını öğrenirseniz, size niye öyle davranmış olduklarını daha kolaylıkla anlamış olacaksınız. Anlayış size şefkat kazandıracaktır. Eğer bilmiyorsanız ve öğrenme imkanınız yoksa çocukluklarının nasıl olabileceğini gözünüzde canlandırmaya çalışın. Ne tür bir çocukluk, böyle bir yetişkini yaratır ? Bu bilgiye kendi özgürlüğünüz için ihtiyacınız var. Onları özgürleştirmeden, kendinizi özgürleştiremezsiniz. Onları bağışlamadan, kendinizi bağışlayamazsınız. Onlardan mükemmellik bekliyorsanız, kendinizden de mükemmellik bekleyeceksiniz ve yaşamanız boyunca mutsuz bir insan olacaksınız.
Hepimiz, neler olursa olsun, küçük yaşta koşullandırıldığımız sınırlarımızı aşmak için buradayız. “ Onlar “ bize ne söylemiş olurlarsa olsunlar, kendi görkemimizin ve yüceliğimizin farkında olmak için buradayız. Sizin aşmak zorunda olduğunuz kendi olumsuz inançlarınız var, benim de aşmak zorunda olduğum kendi olumsuz inançlarım.
Hayatın sonsuzluğunda, bulunduğum noktada her şey mükemmel, bütün ve tam.
Geçmişin üzerimde gücü yok. Çünkü öğrenmeye ve değişmeye hazırım.
Geçmişe, beni bugün olduğum noktaya getiren gerekli bir süreç olarak bakıyorum.
Zihinsel evimin odalarını temizlemek için bulunduğum noktadan başlamaya hazırım.
Nereden başladığımın önemli olmadığını biliyorum. Bu nedenle en küçük şey ve en küçük odalardan başlıyorum. Böylece sonuçları çabucak görebileceğim.
Bu serüvenin içinde olmaktan heyecan duyuyorum.
Çünkü bu özel deneyimden bir daha asla geçmeyeceğimi biliyorum. Kendimi özgür bırakmaya hazırım.
Dünyamda her şey iyi ve güzel.
Sorun ne olursa olsun, kökeni bir düşünce kalıbında yatıyor ve DÜŞÜNCE KALIPLARI DEĞİŞTİRİLEBİLİR. Size doğru gelebilir, doğru gibi görünebilir ; tüm bu sorunlar hayatımızda sürekli mücadele ettiğimiz problemler. Ama karşılaştığımız sorun ne kadar zor olursa olsun, içsel bir düşünce kalıbının, dıştaki sonucundan başka bir şey değil. Hangi düşüncelerin sorunlarınızı yarattığını bilmiyorsanız şu anda doğru yerdesiniz. Çünkü bu kitap bunları bulmanıza yardımcı olmak amacıyla yazıldı. Hayatınızdaki sorunlara bakın. Ve kendinize sorun “ Hangi düşüncelerimle bu sorunu yaratıyorum? “. Kendinize sessizce oturup bu soruyu sorma olanağı tanırsanız, içsel zekânız size bu yanıtı gösterecektir.
Bazen kimse size dikkat etmediği için, görünmez olduğunuz duygusuna bile kapılıyorsunuz.
Sabah uyandığınızda, yağmur yağıyorsa “ Öff, ne kötü bir gün ! “ diyenlerden misiniz ? Kötü bir gün değil. Sadece ıslak bir gün. Yağmura uygun kıyafetler giyip, bakış açımızı değiştirdiğimizde birçok zevkli yağmurlu günler yaşayabiliriz. Eğer inancımız, yağmurlu günlerin kötü olduğuysa, yağmurlu günleri hep içimiz sıkılarak yaşayacağız. O anda olan şeyle akmak yerine, gün boyu akıntıya karşı kürek çekeceğiz. “ İyi “ ya da “ Kötü “ hava diye bir şey yok. Sadece bireysel tepkilerimiz var.
Düşünsel ve sözsel olarak ne tür mesajlar gönderiyorsak, aynı biçimde bize geri gelecektir.
Ağzınızdan çıkan sözün olumsuz sözcükler içerdiğini farkettiğiniz anda durun. Cümlenin yarısında olsa bile. Ya cümleyi olumlu bitirin ya da tamamlamaktan vazgeçin. Hatta “ İptal “ bile diyebilirsiniz.
Bir sorun olduğunda, yapmanız gereken bir şey yok, bilmeniz gereken bir şey var.
Değişime en çok direndiğiniz şeyler, değiştirmeye EN ÇOK İHTİYACINIZ olan şeylerdir.
Zihniniz istediğiniz şekilde kullanmayı seçeceğiniz bir araçtır.
Kendi düşüncelerinizin aciz bir kurbanı değil, efendisisiniz.
Farkında olmaktan kaçındığımız şey, ne kadar kötü olursa olsun geçmişten kopamamanın sadece bizi yaraladığıdır.
Kendimizi ve başkalarını affetmek bizi geçmişe bağımlılıktan kurtarır.
Ne tür bir iyileşme isteniyorsa istensin, tek çözüm daima SEVGİ’ dir. Sevgiye giden yol da affetmekten geçiyor. Bağışlamak tüm olumsuz duyguları yok ediyor. Affetmeyi başarmak için birçok yol var.
Affetmekte zorluk çektiğiniz kişi ya da olay hakkında minik şarkılar uydurun. Bu küçük nakaratları söylerken her şeyi daha hafife alarak yaklaştığınızı göreceksiniz.
Anne babalarımızı suçlamıyorum, çünkü hepimiz kurbanların kurbanıyız. Size kendi bilmedikleri şeyi öğretmeleri nasıl mümkün olabilirdi ki?
Çünkü bilinçli olarak değiştirmedikçe aile inançları hep bizimle kalır.
Kendi yetmezlik ve sınırlılık inancımız, bizi sınırlayan tek şey
Yaşlı insanların yüz ve bedenleri açık bir biçimde hayat boyu sürdürdükleri düşünce kalıplarını yansıtır.
Baş bölgesinde bir sorunumuz varsa bu genellikle “ bizde “ çok yanlış bir şey olduğu duygusunu taşıdığımız anlamına gelir.
Çocuk olayları değiştirme gücüne sahip olmamasının tepkisini, kulak ağrısı yaratarak gösterir. Sağırlık birlikte yaşamak zorunda olduğunuz bir kişiyi dinlemeye katlanamamanın göstergesidir.
Küçük çocukların gözlük taktıklarını gördüğümde, evlerinde görmek istemedikleri şeylerin olduğunu biliyorum. Görme yetilerini bulanıklaştırarak, kendilerince görmek istemedikleri şeylerin açıklığını ve netliğini bir derece azaltırlar.
BAŞ AĞRILARI, kendimizi yanlış, geçersiz, değersiz görmekten kaynaklanıyor. Bir daha başınız ağrıdığında kendinizi hangi konuda hatalı bularak yargıladığınıza dikkat edin. Kendinizi affedin. Baş ağrınızın geçtiğini göreceksiniz. Migren türü baş ağrıları, mükemmeliyetçi olan ve bu yüzden kendilerine çok baskı yapan kişiler tarafından yaratılıyor. Migrende yoğun olarak bastırılmış kızgınlık var. İlginçtir, migrenin başladığını farkeder etmez mastürbasyon yapıldığında, hemen her defasında migrenin geçtiği görülüyor. Cinsel rahatlama gerginliği ve ağrıyı yok ediyor.
Boynumuzla ilgili sorunlar,kendi bakış açımızın doğruluğu konusunda inatçı bir tutum sergilediğimiz anlamına geliyor.
Göğüs kanseri varsa, derin bir öfke ve kırgınlıkta vardır.
Kalp kriz yaratmaz. Krizi yaratan biziz.
Kalp hastalıkları olan kişiler asla mutlu kişiler değildir. Hayatın güzelliklerini görmek için zaman ayırmazlar. Bu değer bilmezlikle bir kalp krizi daha yaratırlar.
Sevgi, ülserin ilacı. Kendisini seven, kendisiyle barışık kişilerde asla ülser olmaz. İçinizdeki çocuğa karşı sevecen olun. Küçükken ihtiyacınız olan desteği ve teşviki şimdi kendinize verin.
Kadınlar yaşlanmaktan çok korkuyor. Çünkü gençliğin yüceltildiği bir toplumda yaşıyorlar. Yaşlanmak erkekler için kadınlar kadar zor değil. Hatta biraz gri saç onlara ayrı bir cazibe veriyor. Kadınlar yaşlanıyor, erkekler olgunlaşıyor ve saygı görüyorlar.
Bazı erkekler zevk aldıkları için değil, derinliklerinde duydukları değersizlik duygusunu aşmak, kendilerini kanıtlamak amacıyla birçok eşle olmayı seçiyor.
Kazalar, kızgınlık ifadesidir. Birikmiş öfkedir. Kazalar ayrıca otoriteye karşı çıkma arzusudur. O kadar kızarız ki, birisine vurmak isteriz, ama birisi bize vurur ( çarpar ).
Kendinden nefret, sadece kendiniz hakkındaki bir düşünceden nefret etmektir.
Neye direnç gösterirseniz varlığını sürdürür..Carl Jung
Yaşam gerçekten çok Basit. Ne Ekersek, Onu Biçiyoruz.
Kendi hakkımızda düşündüklerimiz, kendi
gerçeklerimiz oluyor. Aklımızda oluşturduğumuz her düşünce geleceğimizi
yaratıyor. Her birimiz düşünce ve duygularımızla, kendi yaşam
deneyimlerimizin . Düşüncelerimiz ve sözcüklerimizle deneyimlerimizi biz
oluşturuyoruz.
İçinde bulunduğumuz olayların ortaya
çıkmasına katkıda bulunuyor, sonra da bunlardan duyduğumuz sıkıntı,
üzüntü ve düşkırıklığı için bir başkasını suçluyoruz; böyle yapmakla
gücümüzü de başkasına kaptırmış oluyoruz. Hiçbir kişi, hiçbir şey,
hiçbir koşul bizim üzerimizde bir güce sahip değil, çünki aklımızla
düşünce oluşturan yalnızca “Biz” iz. Deneyimlerimizi, gerçekliğimizi ve
bunda yer alan tüm kişileri yaratan biziz.
Düşüncelerimizde barış, uyum, denge
yarattığımızda bunları kendi yaşamımızda da bulacağız. Bu cümlelerden
hangisi size doğru geliyor? İnsanlar hep beni kullanıyor, zarar veriyor.
İnsanlar hep yardımcı olmaya çalışıyor. Bu iki düşünce ve inanç
yaşamımızda çok farklı deneyimler yaratacaktır. Kendimiz ve hayat
hakkındaki inançlarımız, bizim gerçekliğimizi oluşturuyor.