Tam
şu anda hayatın bence en üzücü tarafı, bilimin bilgiyi biriktirme
hızının, toplumun bilgelik edinme hızından daha fazla olmasıdır.
Benim için yazmak, basitçe parmaklarımın arasında düşünmek.
Bilgisayarlardan değil, onların eksikliğinden korkuyorum.
Bilim Kurgu yazarları kaçınılmaz olanı öngörür ve sorunlar ve elim olaylar belki kaçınılmaz ise de, çözümler değildir.
Bilimin tarihi herhangi bir kişinin sahip olabileceği küçük sezgileri gerektiren tümüyle devrimsel bir ilerlemedir ancak şu var ki onu yalnızca tek bir kişi başarır.
Bilimsel çalışmalarda insanı en çok heyecanlandıran şey, ‘Buldum, buldum’ cümlesi değil, ‘Allah Allah, burada çok saçma (komik, tuhaf vs.) bir şey görüyorum’ cümlesidir.
Doğru olanı yaparken, ahlaki hislerinizin yolunuza çıkmasına hiçbir zaman izin vermeyin.
Düzgün okunduğunda, Kutsal Kitap ateizm için en büyük güçtür.
Evren içindeki maddelere kıyasla öyle muazzamdır ki, tek bir kum tanesini barındıran, yirmi mil uzunluğunda, yirmi mil eninde ve yirmi mil yüksekliğinde bir binayla kıyaslanabilir.
Hayat, satrancın aksine şahmattan sonra da devam eder.
Hayat zevkli, ölüm huzurludur. Sıkıntılı olan aradaki geçiştir.
Herşeyi bildiğini düşünen bu insanlar, bizler (araştıranlar) için büyük bir baş belâsıdır.
İnsanlar dünyaın düz olduğuna inandıkları zamanlarda haksızdılar. Dünyanın küre şeklinde olduğunu düşündüklerinde de haksızdılar. Fakat eğer dünyanın küre şeklinde olduğuna inanmanın, düz olduğuna inanmak kadar yanlış olduğunu düşünüyorsanız, sizin bakış açınız, bu ikisinin toplamından daha yanlıştır.
Yaşamın tümü nükleik asittir; kalanı yorumdur.
Eğer bir ateist olmasaydım, insanları bazı kuru laflara bakarak yargılayan bir tanrı yerine, yaşamlarındaki samimiyete bakarak yargılayan bir tanrıya inanırdım. Bence o, sürekli olarak “tanrı, tanrı, tanrı” diye konuşan ve yaptığı her iş “yanlış, yanlış, yanlış” olan bir TV ilahiyatçısı yerine, dürüst ve samimi bir ateisti tercih ederdi.
Eğer doktor bana altı dakikalık ömrümün kaldığını söyleseydi, biraz daha hızlı yazardım!
Daima daktilomun başında yazı yazarken başım klavyeye düşüp, burnum iki tuşun arasına girerek ölmek istemiştim, ama bu mümkün olmayacak gibi görünüyor.
Nefes almakla aynı sebep yüzünden yazıyorum. Yazmasaydım ölürdüm!
Her ne olursa olsun, yorulmak bilmeden denemeye devam ediyorum ve daima devam edeceğim. Ancak biliyorum ki Dünya’yı tek başıma kurtaramam, hatta elle tutulur bir değişikliğe bile yol açamam. Fakat tüm bunlara rağmen günlerimi hiç çaba sarfetmeden geçirerek kendime de mahçup olamam.
Fakat artık dünyanın ne olduğunu biliyordu: Özgürlüğün sınırsızlığıyla kuşatılmış bir hapishane.
Benim için yazmak, basitçe parmaklarımın arasında düşünmek.
Bilgisayarlardan değil, onların eksikliğinden korkuyorum.
Bilim Kurgu yazarları kaçınılmaz olanı öngörür ve sorunlar ve elim olaylar belki kaçınılmaz ise de, çözümler değildir.
Bilimin tarihi herhangi bir kişinin sahip olabileceği küçük sezgileri gerektiren tümüyle devrimsel bir ilerlemedir ancak şu var ki onu yalnızca tek bir kişi başarır.
Bilimsel çalışmalarda insanı en çok heyecanlandıran şey, ‘Buldum, buldum’ cümlesi değil, ‘Allah Allah, burada çok saçma (komik, tuhaf vs.) bir şey görüyorum’ cümlesidir.
Doğru olanı yaparken, ahlaki hislerinizin yolunuza çıkmasına hiçbir zaman izin vermeyin.
Düzgün okunduğunda, Kutsal Kitap ateizm için en büyük güçtür.
Evren içindeki maddelere kıyasla öyle muazzamdır ki, tek bir kum tanesini barındıran, yirmi mil uzunluğunda, yirmi mil eninde ve yirmi mil yüksekliğinde bir binayla kıyaslanabilir.
Hayat, satrancın aksine şahmattan sonra da devam eder.
Hayat zevkli, ölüm huzurludur. Sıkıntılı olan aradaki geçiştir.
Herşeyi bildiğini düşünen bu insanlar, bizler (araştıranlar) için büyük bir baş belâsıdır.
İnsanlar dünyaın düz olduğuna inandıkları zamanlarda haksızdılar. Dünyanın küre şeklinde olduğunu düşündüklerinde de haksızdılar. Fakat eğer dünyanın küre şeklinde olduğuna inanmanın, düz olduğuna inanmak kadar yanlış olduğunu düşünüyorsanız, sizin bakış açınız, bu ikisinin toplamından daha yanlıştır.
Yaşamın tümü nükleik asittir; kalanı yorumdur.
Eğer bir ateist olmasaydım, insanları bazı kuru laflara bakarak yargılayan bir tanrı yerine, yaşamlarındaki samimiyete bakarak yargılayan bir tanrıya inanırdım. Bence o, sürekli olarak “tanrı, tanrı, tanrı” diye konuşan ve yaptığı her iş “yanlış, yanlış, yanlış” olan bir TV ilahiyatçısı yerine, dürüst ve samimi bir ateisti tercih ederdi.
Eğer doktor bana altı dakikalık ömrümün kaldığını söyleseydi, biraz daha hızlı yazardım!
Daima daktilomun başında yazı yazarken başım klavyeye düşüp, burnum iki tuşun arasına girerek ölmek istemiştim, ama bu mümkün olmayacak gibi görünüyor.
Nefes almakla aynı sebep yüzünden yazıyorum. Yazmasaydım ölürdüm!
Her ne olursa olsun, yorulmak bilmeden denemeye devam ediyorum ve daima devam edeceğim. Ancak biliyorum ki Dünya’yı tek başıma kurtaramam, hatta elle tutulur bir değişikliğe bile yol açamam. Fakat tüm bunlara rağmen günlerimi hiç çaba sarfetmeden geçirerek kendime de mahçup olamam.
Fakat artık dünyanın ne olduğunu biliyordu: Özgürlüğün sınırsızlığıyla kuşatılmış bir hapishane.