-İnsan sevdiği şey gibi oluyor. Ya da insan kendi gibi olan şeyi seviyor.
-Gerçek bir insan olabilmek için limitler koymak, çizgiler çekmek ve hayır diyebilmek gerekir. Herkese belli belirsiz sempati göstermek, aynı zamanda bir insanı gerçekten iyi anlayabilmeyi de engelleyen bir
şeydir.
-Çiçeği olmayan bir gezegenden birileri gelse, etrafımız çiçeklerle çevrili olduğu için sevinçten deliriyor olmamız gerektiğini düşünürlerdi herhalde.
-Aşk cinsellikten doğar, ama sevme sürecinde onu aşar cinsellik insanı çok büyük aldanışlara sürükleyen çok karanlık bir güçtür. Bize, anlamadığımız çoğu zaman da istemediğimiz her türlü şeyi yaptırır. Bu sevgiden yola çıkarak, başka insanları gerçekten anlayabileceğimiz, kölece içgüdülerden kurtulabileceğimiz bir dünyaya açılmak bence zor bir iş. Bütün o şeytanlıklar vs. saplantılarımızdan kaynaklanır, bu da aşılması gereken bir şeydir.
-Din dogmalarının, dinsel imgelerle kuralların büyük ölçüde gücünü yitirdiği, metafiziğe karşı çıkan, bilimsel bir çağda yaşıyoruz. Aynı zamanda hem Aydınlanmanın hem Romantizmin hem de Liberal geleneğin mirasçılarıyız. İçinde bulunduğumuz ikilemin ögeleri bunlardır.
-Din dogmalarının, dinsel imgelerle kuralların büyük ölçüde gücünü yitirdiği, metafiziğe karşı çıkan, bilimsel bir çağda yaşıyoruz. Aynı zamanda hem Aydınlanmanın hem Romantizmin hem de Liberal geleneğin mirasçılarıyız. İçinde bulunduğumuz ikilemin ögeleri bunlardır.
1997 yılında Murdoch’a Alzhemeir teşhisi koyulmuştur. Hastalığını
farkında olan Murdoch bu durumu ‘çok kötü, sessiz ve karanlık bir yerde
olmak’, cümlesiyle tanımlamıştır.