02 Aralık 2014

Paulo Coelho - Aldatmak

Hemen her gün insanların ne kadar samimiyetsizleştiğini, ve bitmek bilmez sitemlerine tanıklık ederiz. 
 
Hiçbir şeyden memnun olmama, hayal kırıklığı, öfke ve üzüntüyle harmanlaşan duyguların günden güne arttığı artık kaçınılmazdır. 
 
Bunun nedeni hayatlarımızın otomatikleştiği mi yoksa beklentilerimizin tam olarak karşılanmaması mı? Ya da hayattan ne istediğimizi bilememek mi? 
Zaman insanı olduğundan farklı birine dönüştürmez. İnsanı olduğundan farklı birine dönüştüren tek şey sevgidir. 
 
Gökyüzündeyken hayata, kainata duyduğu sevginin her şeyden daha güçlü olduğunu fark eder...
 
*
 
... yaşadığım sokak, sokak lambaları, şu an içinde bulunduğum ev, salondaki mobilyalar, bir gün hepsi ortadan kaybolacak... tıpkı bedenim gibi. Ama bir şey var ki kâinatın ruhunda iz bırakacak: sevgim. Linda ayrıcalıklı bir yaşama sahip olduğunun bilincinde. Yine de her sabah yeni bir güne açtığı gözlerini hemen kapayası geliyor. Arkadaşları ilaç kullanmasını öneriyor. Oysa Linda'nın istediği hissizleşmek değil, yaşadığını hissetmek...

Çünkü yaşamak sevmektir. Paulo Coelho Aldatmak'ta diğer kitaplarından farklı olarak kışkırtıcı, tene dokunan ve tutku dolu bir hikâyeyle çıkıyor okurun karşısına. Her şeyin mümkünmüş gibi sunulduğu bir dünyada, imkânsız aşkın izini sürüyor. Ruhun kuytularında kaybolmaya çekinmeden... Ne de olsa bazen kim olduğumuzu bulmamız için kendimizi kaybetmemiz gerekir.........Arka kapak 
 
Özet
Dünya edebiyatının en çok okunan yazarlarından Paulo Coelho da bugüne kadar yayınladığı kitaplarından farklı bir çizgiye sahip “Aldatmak”ta bu konuya değiniyor. Modern şehir kadını Linda’nın kendini bulma yolculuğunu felsefik bir yaklaşımla ustaca anlatıyor yazar.

Linda 31 yaşında, dünyanın yaşaması en rahat metropollerinden Cenevre’de yaşayan iki çocuk annesi bir kadındır. Kendisine sırılsıklam aşık ve İsviçre’nin Bilan dergisi tarafından en zengin üç yüz kişisi arasında yer alan bir kocası var. Dünyanın en güvenli ülkesinde en iyi gazetelerden birinde gazetecidir. Bu yılın başına kadar çok az kişinin sahip olduğu kusursuz bir hayatı olduğunu düşünür ve hiçbir şeyi sorgulamaz. Yaşantısını olduğu gibi yaşamaya devam eder. Ta ki o röportajı yapana kadar. Bir yazar sohbet sırasında şöyle der: “Mutlu olmak hiç ilgimi çekmiyor. Aşk ve tutkuyla yaşamayı yeğlerim ki bu tehlikelidir çünkü karşımıza neler çıkacağını bilmeyiz.” Ertesi gün hayatından hiçbir risk olmadığını fark eder ve günlük rutin işlerini yaparken “Yani her şey bundan mı ibaret?” diye düşünür. Bundan sonra içini müthiş bir yoksunluk duygusu kaplar. Her gün mutsuz uyanmaya başlar. Fakat bir gün 16 yaşında iken aşık olduğu sevgilisi siyasetçi Jacob König ile karşılaşır. Jacob, kendisinden bir yaş küçük ve evlidir. Gazete için röportaj yapacaklardır. Fakat birden Linda röportaj sonrası Jacop’a yakınlaşır ve bu onu çok tahrik eder. Tekdüze giden hayatında yeni bir başlangıç yaptığını ve bu olağandışı olayın kuytularda kaybolan ruhunu tekrar geri getireceğini düşünür. Jacob da bu hamleye karşılık verir ve gizli gizli buluşmaya başlarlar. Bu dönemden sonra Linda, içinde gizli kalmış ne kadar arzu, istek, duygu varsa açığa çıkarır. Bu durum ona farklı duyguları katsa da “eşini aldatma” olgusu onu çok rahatsız eder. Jacob’a aşık olduğunu hatta onsuz yapamayacağını düşünür. İlerleyen günlerde Jacob’un karısını defalarca aldattığını öğrenir. Bu durum onu rahatsız eder. Ona sadece sıradan kaçamak yaptığı bir kadın olmadığını anlatacaktır. O sıralarda yoga dersi almaktadır. Yoga hocasının söylediği bir şey Linda’yı çok etkiler. “Işıktan bir zırhın bedenimizi sardığını hayal et. Her günümüzü bu zırhın bizleri tehlikelerden koruyacağına güvenerek geçirmeliyiz, böylece varoluşun iki yönlülüğüne bağlı kalmaktan kurtulacağız. Üzerinde sevincin ve acının değil, yalnızca derin bir huzurun bulunduğu orta yolu aramalıyız.” Linda ise bunu başaramadığını, zırhın görüntüsü zihninde binlerce parçaya ayrıldığını ve yerini Jacob’un karşısına çıkan, istisnasız her güzel kadından hoşlandığına dair duyduğu kesinliğe bıraktığını fark eder. Bu arada Marienne’den nefret etmeye başlar. Aklınca ondan intikam almak ister. Küçük bir servet ödeyerek kokain alır ve çalıştığı iş yerine bırakıp polise ihbar etmeyi amaçlar. Artık büyük bir açmazın içindedir. Jacob König, kâbuslarında, odasında ve yatağındadır. Zihninden çıkaramaz. Bu arada Kübalı bir şamanla bir dizi röportaj yapar. Çok beğenilir. Şaman Lİnda’ya “Ruhunun içinde aydınlık, karanlıktan fazla. Ama bunun işe yaraması için senin sonuna kadar gitmen gerekiyor.” der. Bu sözler Linda’yı çok etkiler fakat yine de Jacob’la buluşmaya devam eder.

Bir gün seçimlerden sonra bir kutlamada König çiftiyle karşılaşırlar. Madam König Linda ve eşine akşam yemeği teklif eder. Hotel des Armutes’in restoranını seçerler. Yemekte Marienne kıskançlık konusunu açar. Jacob ve Linda gerilir. Aralarındaki ilişkiden Marienne’in şüphelendiğini düşünürler. Marienne, kocasının evlilik dışı maceralarından haberi olduğunu ve bunu umursamadığını söyler. Yattığı kadınları küçümsemektedir. Linda dayanamaz, kocanla ilişkiye girseydim bu fark etmezdin, çünkü aptal değilim, der. Bu konuşmayla aldatılan eşler şüphelenmeye başlarlar. Ertesi gün Jacob, her şeyi mahvettiğini ve karısının artık doğruyu bildiğini söyleyen bir mesaj atar. Linda çok üzülür. Jacob sayesinde yitirdiği mutluğu geri kazandığını, yalnızlık çukurundan uzaklaştığını ama yemekten sonra bugünlerin ebediyen geride kaldığını düşünür. Fakat, yine de Jacob’un ofisine gitmekten geri kalmaz ve son kez beraber olurlar. Linda, kalbi paramparça da olsa ilişkiye son verme kararı alır. Çünkü ona elini uzatan tek kişi kocasıdır. Şüphelense de kocasının sevgisi şüphesine üstün gelmiştir. Kocasına karşı dürüst olmaya karar verir. Artık Jacob sayfası bitmiştir. Kocasıyla bir tatile çıkarlar. Tatilde eşinin teklifiyle paraşütle atlama deneyimi yaşar. Bu deneyim ona çok iyi gelir. Meseleleri artık çözdüğüne karar verir.

Şöyle düşünür: Zaman insanı olduğundan farklı birine dönüştürmez. İnsanı olduğundan farklı birine dönüştüren tek şey sevgidir. Gökyüzündeyken hayata, kainata duyduğu sevginin her şeyden daha güçlü olduğunu fark eder.

Bu kitap aslında sadece Cenevre’de yaşayan Linda’nın sorunu anlatmıyor, günümüz kadınlarının da açmaza düştüğü problemleri de usta bir dille yansıtıyor. Linda sonunda sevginin gücünü keşfediyor ve kendini bulmayı başarıyor. Dileğim tüm dünya kadınlarının başına…
Konusu
Dünya edebiyatının usta kalemlerinden biri olan Paulo Coelho Aldatmak romanı ile yine çok çarpıcı bir hikayeye imza atıyor.

Türk okurlar Paulo Coelho’yu Simyacı romanı ile tanırlar. Bir çok kitaba imza atan ünlü yazarın en çarpıcı romanı diyebiliriz. Felsefi sorguları kullanarak kitaplarını farklı klan Paulo Coelho Aldatmak romanında bu kez farklı bir konuya el adıyor. İnsanların tutkularına…

Kitapta Linda adındaki karakterin 30lu yaşlardan sonra arzularını ve tutkularını yeniden keşfetmesi ile yaşadıkları anlatılıyor Linda 31 yaşında mükemmel bir kocası, mükemmel çocukları, mükemmel bir eşi ve mükemmel bir hayatı olan bir kadındır. Bir kadının hayatta isteyeceği her şeye sahiptir. Bir gün karşısına eski sevgilisi çıkar ve o günden sonra Linda’nın hayatı tamamen değişir. Hayatının aslında ne kadar monoton ve sıradan olduğunu keşfediyor ve içinde gizli kalmış arzularını dışa vurmaya hazırlanıyor. Bunu yaparken de etik olmayan her şeyi deneme hazır. Yeter ki yeniden keşfettiği kendisini ve arzularını tatmin edebilsin.