Son Ada… Martılar, yasemin kokuları, çam
ormanları, renk renk balıklar ve mutlu insanlarla dolu anakaraya uzak
bir sığınak. En iyi korunan sır, yeryüzünün gizli cenneti.
Bu son insani köşe, son sığınak nasıl kaybedildi? Geri kazanmak mümkün mü?
Ünlü
edebiyatçı Zülfü Livaneli’nin en politik romanı olan Son Ada, ismini
bilmediğimiz bir adada yine ismini bilmediğimiz insanların ve bir
diktatörün ekseninde yaşananları anlatıyor. Livaneli, Türkiye’den ve
dünyadan tüm okurların aşina olduğu “diktatörlük” gerçeğine alegorik bir
anlatımla dikkat çekiyor.
Türk edebiyatının mihenk taşlarından Yaşar
Kemal’in Önsöz’de yer alan sözleriyle: “Zülfü bu romanda inanılmaz
ölçüler, olanaklar yaratmış. Her şey birbirine uyuyor. Edebiyatta
görkemli bir söz vardır, büyük kapıdan girmek. Bu, büyük bir eserin
yazarı demek. Zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir.”
2009 Orhan
Kemal Roman Armağanı’na layık görülen ve pek çok dile çevrilip dünya
çapında okunan Son Ada, Gezi direnişçilerini selamlayan yenilenmiş
finaliyle tekrar okur karşısına çıkıyor.
- - -
-Ülkenin yıllardır kanadığını, kutuplaştığını, insanların birbirine karşı kamplar halinde bölünüp kışkırtıldığını biliyorsun, değil mi?
-Dünyada kötülük daha örgütlü ve planlı, iyiliğin içinde zaten bir saflık var. Bu yüzden dünyanın her yerinde kötülük saflığı yeniyor.
-Şiir silahtan güçlüdür!
-İnsanoğlunun yaşadığı her kötü deneyim çakralarını kapatıyor, bu da negatif bir enerji yayılmasına sebep oluyordu. Kötülüğün sebebi buydu işte.
-İçinde yaşadığı koşullar ve iklim insanları değiştiriyor.
-Keşke o gece Poseidon açık denizin karanlıkları arasından kükrese, üstümüze gecenin bütün lanetli fırtınalarını salsa, o uğursuz karşılama törenini paramparça etseydi.
-Kişiliğinin bir noktasına sanki bir Ortaçağ sövalye zırhı geçirmişti, oradan ötesine geçmek mümkün olmuyordu.
-Şunu unutma ki Proust olmak ve Proustvari olmak arasında dağlar kadar fark vardır. Bu biçim, Marcel adlı Parisli yazarın o koşullar içinde bulduğu, kendine özgü bir biçimdir, kendi sesidir. Sende anlatıda kendi sesini bulmalısın. Yoksa yazdığın şey Proust'tan daha iyi olsa bile Proust taklidi olarak kalır.
-Tekrar insanlar mı olaylara göre değişir, yoksa olaylar mı insana göre oluşur diye sordum kendi kendime.
-Hayattan öğrendiğim bir şey var. Her yerde kötülük çok kuvvetli ve zor yeniliyor. İyilik daha zayıf kalıyor.
-Halk dediğin değişken bir şeydir dedi. Bugün böyle davranır, yarın tam tersini yapar. Teşvik ve tehdide bağlı.
-Biz insanlar evren hakkında düşünürüz, yargılara varırız ama evrenin bizim hakkımızda ne düşündüğünü hiç merak etmeyiz.
-Anne pelikan, yavrularının açlık çektiğini görürse, kendi etinden parça kopararak onları besler.
-İnsanoğlunun yaşadığı her kötü deneyim çakralarını kapatıyor, bu da negatif bir enerji yayılmasına sebep oluyordu. Kötülüğün sebebi buydu işte.
-İnsanoğlu ne garip diye düşündüm, en ummadığın kişide neler var.
-Kelimeleri güzelleştirerek ya da şiddetlendirerek, güzel tasvirlerle insan hallerini anlatmaya kalkma. Sen eylemi anlat, gerisini okur kafasında tamamlasın. Aristo'da böyle demişti.