08 Şubat 2021

Ayşe Emel Mesci "Çekin Elinizi Baleden"

 Ayşe Emel Mesci Türkiye Dans Sporları Federasyonu (TDSF) açacağını duyurduğu “bale antrenörlüğü” (!) kursunu Bale Sanatçıları Derneği’nin başlattığı “bale spor değildir” protesto kampanyası üzerine “ertelemiş”. Yani “yanlış yaptım, bu işten vazgeçtim” dememiş, “daha uygun bir zaman kolluyorum” mesajını vermiş.

Merak ettim, TDSF’nin bağlı olduğu World Dance Sport Federation sitesine bir göz attım. Türkçeye “Dans Sporları” diye çok genel bir ifadeyle çevirdikleri terimin İngilizcesi de Fransızcası da “Sportif Dans”, “Spor Türü Dans” olarak karşılanabilir ancak. Dünyada çokça yapılan dans yarışmaları konseptinden yola çıkılarak kurulmuş ve Latin danslarıyla salon danslarını (toplam 10 dal) içeren bir “spor federasyonu”. Tırnak içinde yazıyorum çünkü bir sporun en önemli tanınma ölçütü olan olimpiyatlara kabul edilmeyi henüz başaramamış. 2020 Tokyo Olimpiyatları (2021’de gerçekleşir umarım) kapsamında da yok, 2024 Paris Olimpiyatları kapsamında da...

Ama sinema tarihinde bu sporun unutulmaz bir yeri var: Jane Fonda’nın yıldızının parladığı “Atları da Vururlar” filmi, çiftlerin kazanmak için durmaksızın dans etmesi gerektiği bir dans maratonu üzerinden kapitalist düzeni yerden yere vuran bir Sydney Pollack klasiğiydi.
BALE SPOR DEĞİLDİR

Benim sanat hayatım beş yaşında bale ile başladı. İlk hocam sevgili Yıldız Alpar’dı. Altı yaşındayken o sırada Beşiktaş’ta bulunan konservatuvarın giriş imtihanını kazanmıştım. Evin Ilgar, Madam Olga, Rezzan Abidinoğlu ve ne yazık ki artık hayatta olmayan Gönül Yaltırık’tan ders aldım. Dokuz yıl süren bir eğitimin ardından koreograf olarak mezun oldum. Aynı dönemde konservatuvarın tiyatro bölümüne de devam ediyordum ve sanat hayatımdaki yolumu seçmiştim. Ama 9 yılımı verdiğim ilk göz ağrımı, baleyi hiç unutmadım, sahnede de o eğitimde edindiğim bilgilerden çok yararlandım. Günümüzde bale eğitimi daha uzun sürüyor ve mutlaka çocuk yaşlarda başlıyor. Bu bir zorunluluk. Çünkü bale sanatının gerektirdiği esnek ve özel kas yapısı ancak küçük yaşlardan itibaren çalışılırsa şekilleniyor. Öyle bir haftalık, iki haftalık kurslarla yapılacak bir şey değil bale; insanlar bu sanata bir ömür veriyorlar.

TDSF Başkanı olan Tolga Han, işlettiği özel dans stüdyolarından bildiğimiz, televizyon eğlencelerinde “Tolga Han ve dans grubu” diye gördüğümüz bir isim. O stüdyolarda insanlara parasıyla öğretilen danslar (Latin, flamenco, tango, vb.) bugün başkanlığını yaptığı federasyonun yarışma dalları, herhalde stüdyolar da dans sporları kulübü olmuş. Buna niye gerek duyulmuş bilemiyorum, tartışmak da istemiyorum. Ama “bale antrenörü” gibi saçma sapan bir terim üretilince o zaman Tolga Han Bey’e bir hatırlatma yapmak gerekiyor haliyle.

Bize balede “karakter dansları” başlığı altında Slav, Macar, İspanyol danslarını, ayrıca Anadolu halk danslarını öğretmişlerdi. Anadolu halk dansları hocamız Fikret Değerli’ydi. Baleyi kendi adımlarımızla buluşturma çabasından yıllar sonra tiyatroda oyunlar sahnelerken çok yararlandım.

Bale, yıllar yılı sporcuları aratmayan bir fiziksel emek sarf edilen, ama sonuçta dansı ve koreografiyi üst düzey bir estetikte buluşturan bir sanattır. Balenin antrenörü olmaz, hocası olur, koreografı olur. Bale spordur demeyin, bütün dünyayı kendinize güldürmeyin. Siz en iyisi çekin elinizi baleden, enerjinizi kendi spor dalınızı olimpiyatlara kabul ettirmek için harcayın.

Ayşe Emel Mesci