“Bu kadın için,” diyor sözlerini kaçırmadan dinleyişimi gören Arkadian
Porphyritch, “okumak her türlü niyetten ve kazanılmış her partiden
arınmak anlamına geliyor; amacı en beklenmedik zamanda duyulan, nereden
geldiği bilinmeyen, kitabın ötesinde bir yerlerden, yazarın ötesinden,
yazının uzlaşmasının ötesinden gelen bir sesi yakalamak: Söylenmemişten,
dünyanın kendi hakkında dile getirmediğinden ve henüz bunu
söyleyebilecek sözlere sahip olmadığından. Adama gelince, o yazılı
sayfanın ardında hiçbir şey bulunmadığını kanıtlamak istiyor; dünya
yalnızca bir hile, bir yapmacıklık, bir yanlış anlama, bir palavra
olarak var. Böyle olmasaydı biz kanıtlamak istediği için gerekli
araçları sağlayabilirdik ona; biz derken farklı ülkelerde, farklı
rejimlerde aynı işi yapanlardan söz ediyorum, çünkü işbirliği yapmayı
hepimiz önerdik ona. O bunu reddetmiyordu, hatta tam tersi oluyordu. Ama
oyunumuzu kabul eden o muydu, yoksa biz mi onun oyununda piyon
oluyorduk? Ya söz konusu adam yalnızca delinin teki idiyse? Gizi bir tek
ben çözebilirdim: Ajanlarımız aracılığıyla onu kaçırttım, buraya
getirttim, bir hafta tek kişilik hücrede tuttum, sonra da bizzat
sorguladım. Onunki delilik değildi; belki yalnızca umutsuzluktu; kadınla
bahsi bir süredir yitirmişti; kazanan kadın olmuştu; meraklı ve doymak
bilmeyen okuyuşuyla en utanç verici taklidin içine gizlenmiş gerçekleri
ve gerçek olduğunu iddia eden sözler içine gizlenmiş halis düzmeceleri
bulmayı başarıyordu. Bizim gözbağcıya ne kalıyordu bu durumda? Kendisini
kadına bağlayan son bağı da koparmamak uğruna, kitap adları, yazar
adları, takma adlar, diller, çeviriler, baskılar, kapaklar, başlıklar,
bölümler, başlangıçlar, sonuçlar arasına karışıklık ekiyordu ki, kadın
onun varlığının işaretlerini fark etsin, onun yanıt almayı umut etmeyen
selamını alsın. ‘Sınırlarımı anladım,’ dedi bana, ‘Okuma sırasında
kudretimin yetmediği bir şey gerçekleşiyor.’ Bunun en güçlü polisin bile
aşamayacağı bir sınır olduğunu söyleyebilirdim. Okumayı
engelleyebiliriz: Ama okumayı yasaklayan kararnamede asla okunmasını
istemeyeceğimiz gerçeğe ilişkin bir şeyler okunacaktır...”
“Italo Calvino’nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanını okumaya başlamak üzeresin. Rahatla. Toparlan. Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin. Seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin” cümlesiyle başlayan, Calvino’nun yazarlık dehasını konuşturduğu, Calvino’nun Calvino’yu okuduğu, okurluk ve yazarlık üzerine bir başyapıt olan Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, ilk kez özgün dilinden apılan çevirisiyle Türkçede…