Uyuklamayı bırakıp beyninizi harekete geçirmek için en parlak fikir yürüyüşe çıkmaktır.
1. Evdeki ya da işteki yükümlülüklerinizden sıyrılıp yazmaya geçiş yapmak için yürüyüşe çıkın. Eğer çalışamayacak kadar bitkin hissediyorsanız, televizyon seyretmeye teslim olmayıp yürümeyi tercih edin. Çevrenizdeki dünyayı gözlemleyin. Etrafınızdaki sesleri, renkleri ve kokuları zihninize not edin. Geri dönünce on dakikanızı ayırıp karşılaştıklarınızı defterinize not edin. Bir şiirde kendini bulacak kareler kaldı mı hafızanızda? Hikayeniz için kıvılcım oluşturacak bir etkileşim ya da bir konuşma parçası?
2. Kalabalık bir yerde oturup sırayla gelip geçen insanlar hakkında hikayenizi paylaşın. Elinde pazar sepeti olan o kısa boylu yaşlı kadın Amerika güzeli seçilmemiş miydi? Üzerinde ekoseli elbise olan adam zorlu bir kumarbaz değil miydi? Eğlence niyetine zihninizi serbest bırakın ve akla yatkın bir hikaye çıkarmak için çabalayın.
3. Eğer sildikleriniz yazdıklarınızdan fazlaysa tıkandığınız yerin etrafında dolaşın. Yürürken içinden çıkmaya çalıştığınız durum hakkında düşünün. Açık havaya çıkıp dolaşırken tekrar deneyin. Aklınıza aniden harika bir fikir gelebileceği için yanınızda bir kalem ve bir parça kağıt taşımayı ihmal etmeyin.
4. Oturduğu şehrin sokaklarını dolaştığı için bahane bulmaya çalışan bir karakterin kalem gibi sıradan bir şey satın almaya çıkmasıyla ilgili bir kısa hikaye ya da şiir yazın. Ana karakterin düşüncelerini manzaralar, sesler, tatlar ve desenler etki altına almış olsun. Çevresindekilerle etkileşime geçirmekten kaçınmayın, hatta zor duruma düşürmeyi deneyin. Hikaye sona erdiğinde olayların geçtiği yerin de ayrı bir karakter oluşturduğunu göreceksiniz.
5. Hikaye anlatmanın en eski yollarından biri yol hikayeleridir. Truva savaşları sonunda evine dönmesi 10 yılını alan Odyssey’in yolculuğunu, ya da Dublin sokaklarında dolanan Leopold Bloom u veya Clarissa Dalloway’in Londra’da oradan oraya savruluşunu düşünün.