Yıl 1931... Amerikan Koleji’nin güzel kızıydı, Belkıs... Mabeynci
Remzi Bey’in torunu, Kaymakam Sefer Bey’in kızıydı. Babasının ölümünün
ardından annesi Nafia Hanım evlenmemiş; kendini oğlu Orhan’a ve Belkıs’a
adamıştı. Belkıs, eğitiminin ardından Felemenk Bahrisefit Bankası’nın
İstanbul Şubesi’nde çalışmaya başlamıştı. Belkıs’ın bir aşkı vardı;
‘Valentino Vahit’... Genç adam, ünlü aktör Rudolf Valentino’ya çok
benzediği için ‘Valentino Vahit’ olarak tanınan Harbiye öğrencisiydi.
Vahit, Bursa’ya yedek subay olarak atandığı zaman evlenmeye karar
verdiler ama hem Belkıs’ın annesi Nafia Hanım hem de Vahit’in babası
Eminönü Belediye Zabıta Komiseri Emin Bey, bu evliliğe karşı çıktı. Ve
iki genç için kötü günler başladı. Bu arada Vahit, 35 yaşlarında bir
adamın sevgilisiyle ilgilendiğini duyunca, İstanbul’a gelir. Gece yarısı
Kıbrıslı Yalısı’nın korusunda buluşmak üzere randevulaşır iki
sevgili... Çaresizlik içinde kıvranan genç subay, beylik tabancasıyla
sevgilisinin kalbine iki el ateş eder. Sonra da kendisini vurur. İşte o
olaydan sonra bu tepe, ‘Sevda Tepesi’ olarak anılmaya başlar.
Bu iki sevgilinin mezarı halen Sevda Tepesi'nin yanındaki Kandilli Mezarlığı'ndadır.