08 Nisan 2018

Dünyanın Dengesi


Sevinçlerle kederlerin görünürdeki simetrisinin kaynağı, kesinlikle hakkaniyetli bir şekilde dağıtılmış olmaları değildir: Bazı bireylerin başına gelen ve onları ötekilerin aldırmazlığını kendi eziklikleriyle telafi etmek zorunda bırakan adaletsizliktir. Fiiliyatının sonuçlarına maruz kalmak, ya da bundan korunmak; bütün insanların nasibi budur. Bu ayrım hiçbir ölçüt olmadan gerçekleşir: mukadderdir, saçma bir paylaşım ve garip bir ayıklamadır. Hiç kimse mutluluk veya mutsuzluğa mahkûm edilmekten yan çizemez; doğuştaki hükmün, sperma hücresinden mezara kadar geçerli olan ip cambazı mahkemesinin kararından da kaçamaz.

Bütün sevinçlerinin bedelini ödeyen, bütün zevklerinin kefaretini çeken, bütün unuttuklarının hesabını vermek zorunda olan kimseler vardır: Tek bir mutluluk ânı için bile borçlu kalmayacaklardır. Bir haz titreyişi binbir buruklukla taçlanıvermiştir onlar için; sanki, kabul gören yumuşaklıklara onların hiç hakkı yokmuş gibi; sanki feragatleri, dünyanın hayvanı dengesini tehlikeye sokuyormuş gibi… Bir manzaranın ortasında mutlu mu oldular? Elikulağında kederler içinde buna pişman olacaklardır. Tasarılarının ve düşlerinin içinde kibir mi duydular? Aşırı pozitif ıstıraplarla hizaya getirilerek, sanki bir ütopyadan uyanır gibi, çabucak kendilerine geleceklerdir.

O halde, ötekilerin bilinçsizliğinin bedelini ödeyen; sadece kendi mutluluklarının değil, tanımadıktan kişilerin mutluluklarının da kefaretini ödeyen fedailer vardır. Denge bu şekilde yeniden sağlanır: Sevinçlerle üzüntüler arasındaki orantı uyumlu bir hale gelir. Eğer karanlık bir evrensel ilke sizin kurbanlar sınıfına ait olacağınız hükmünü vermişse, içinizde sakladığınız cennet parçasını ömrünüz boyunca ayaklar altına alarak buna uyarsınız; bakışlarınızda ve düşlerinizde beliren azıcık atılım da, zamanın, maddenin ve insanların murdarlığı önünde kirlenecektir. Önünüzde, yükselecek basamak olarak bir gübre yığını; kürsü olarak da bir işkence âletleri takımı bulunacaktır. Ancak pul pul dökülen bir şöhrete ve sümüklü bir taca lâyık olacaksınızdır. Herkesten alacaklı olanların, bütün yolları mubah görenlerin yanında yürümeyi denemek mi? Ama tozlar ve küller bile, zamanın girişlerini ve rüyaların çıkışlarını tıkamak için önünüze dikilecektir. Hangi yöne doğru giderseniz gidin adımlarınız yere batacaktır, sesiniz: sadece çirkef ilâhilerini haykıracaktır; ve kendine acımadan başka bir şey bulunmayan yüreklerinize doğru eğilmiş kafalarınızın üzerinden, müthiş bir istihzanın sizin kadar az suçlu ve kutsanmış oyuncakları olan mutlu kişilerin soluğu şöyle bir geçecektir.
   
*
 
"Nerede tükettin ömrünü? Bir hareketin hatırası, bir tutkunun işa­reti, bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnet - geçmişinde bunların hiçbiri yok; hiçbir sayıklama senin ismini taşımıyor, seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor. iz bırakmadan kavıp gittin; senin rü­yan neydi peki? "Kökeninde aldatıcı ve yıkıma mahkum olmayan hiçbir 'yeni' ha­yat görmedim şimdiye kadar. Her insanın zaman ıçinde ilerleyip bunaltılı bir geviş getirmeyle kendini tecrit ettiğini, yenilenme ni­yetine de ümitlerinin beklenmedik yüz buruşturmasıyla karşılaşıp kendi içine düştüğünü gördüm ...
 Çürümenin Kitabı