28 Eylül 2020

Turgut Özakman - Romantika

Şirin, babasının eski defterindeki notları çözdüğünde yasak bir aşkın hikâyesiyle karşılaşır. Bir süre sonra şifreli olarak yazılmış notların arasında yaşamaya başlayan Şirin polisiye bir gerilim içinde bir yandan notlardaki şifreyi çözerken diğer yandan gerçek aşkın büyüsüyle sarsılır. 1960’larda başlayıp 1987’ye kadar gelen notların içinde, Ankara’nın sokaklarından parklarına, çarşılarından çay bahçelerine akan tertemiz bir aşkın ipuçları saklıdır.

Turgut Özakman, bir öğretmenle öğrencisinin yasak aşkını anlatırken, aşıkların arkasına eşsiz bir Ankara manzarası asıyor. Bu Ankara masalı Eskişehir Yolu’ndan Kızılay’a, Ankara Garı’ndan, Kavaklıdere’ye, Ulus Meydanı’ndan, Altın Park’a, Gölbaşı’ndan Papazınbağı’na, Gül Bahçesi’nden Karpiç’e, Ankara Palas’tan, Eymir Gölü’ne, Atatürk Orman Çiftliği’nden Kurtuluş Parkı’na kadar Ankara’nın her yerine ulaşıyor. Kitaptaki aşk öylesine sahici ki, okurken bile iki aşığın kenetlenmiş ellerinden Ankara’nın soğuk kış akşamlarını ısıtan bir sıcaklık yayıldığını hissedebiliyorsunuz.

Romantika’da aşk bazen şiire dökülüyor:

“dudakları daha kırmızıydı bugün
gözleri daha büyüktü
bir sunak kandili gibi yanıyordu yüzü
heyecandan
boynu
mercan bir gerdanlığı süslüyordu
ne güzelsin
diye fısıldadım
hayran hayran”

Kimi zaman ete kemiğe bürünüp tensel bir aşkın şiiri oluyor:

“göğüslerin iki bereketli
ve çiçekli meyve
dimdik ve kıvrak”

Kimi zaman da kavuşmayı müjdeliyor:

“yaz ortasında
buluştuk yeniden
içki içtik
konuşa konuşa
ve
nar yedik
birbirimizin avucundan”

Farklı kuşakların aşkı nasıl farklı algıladığının da vurgulandığı romanda Şirin’in arkadaşı “Biz (60’lılar) hiç olmazsa sevişmeyi biliyorduk, 70’liler savaşmayı. 80’liler bir tuhaf. Galiba ne savaşmayı biliyorlar, ne sevişmeyi” diyor.

Okur yorumlarında beğeninin dışında belirtilen ortak bir konu ise okuyanların büyük çoğunluğunun kitabı başladıkları gün bitirmesi. Bazıları ise ellerinden bırakamadıkları için tek seferde bitirdiklerini söylüyor.

Belki böylesi aşklara özlem duyduğumuzdan, belki Turgut Özakman’ın akıcı dilinden, belki de kitabın ancak polisiye bir metinde olabilecek şifreli metinleri nedeniyle kitap sürükleyicilikten de öte bir bağımlılık yaratıyor. Pek çok kitabıyla okurların beğenisini kazanan Turgut Özakman’ın saf ve tertemiz bir aşkın anlatıldığı bu romanını en az diğer kitapları kadar, belki onlardan daha fazla seveceksiniz.

“bin yıllık özlemle sarılmak istiyorum
rüyalarını bile kucaklamak için”                                 

 * * *

Sevene yılan bile dokunmaz. Bu büyük ve önemli sözü daha duymamış olabilirsin. Çünkü az önce uydurdum. Ama bir gün kalbi olan herkesin, bu sözü benimseyeceğine inanıyorum. 
 
 *

Turgut Özakman aşk romanlarına nasıl bakıyordu, kendi tarihsel romanlarını bir yasak aşk hikâyesinden daha üstün mü tutuyordu? Bu sorunun yanıtı da kitabın içinde yer alıyor:Romanda Doğan Hoca’nın yayınevi kuracağını duyan bir arkadaşı ona "Sakın aşk kitabı basma" diye bir uyarıda bulunur ve ekler: “Aşk romanı yazmak aptallıktır, yayımlamak ahmaklık.”

Doğan Hoca ise dostuna şu yanıtı verir “Aşk ilkellikten kurtulmak, bencillikten arınmak, kendine tapmaktan kurtulmak demektir. Bir insanın yalnız güzelliklerini değil, çirkinliklerini, kusurlarını, yanlışlarını da sevmek demektir. Ama kendinden başkasını sevmeyen, bedenini kutsayan, kafası yerine bilmem nesiyle düşünen birinin aşkı anlamasını, övmesini beklemenin, bir kurbağadan arya söylemesini istemek kadar gülünç olduğunu bilirim.”

*

Olayları özel bir yöntemle not etim. Aklını çalıştırırsan kolayca çözebilirsin. 
 
Her şey şu basit, çocukça, sefil işaretlerin içindeydi ve çözemiyorduk. Hani kolaydı baba?
 
 *
 
Bir gün 'aşk ihtilaldir' demiştiniz. Bu sözün anlamını şimdi anlıyorum. Aşk gelince, gerçekten yeni bir dünya kuruluyormuş. İçimde, varlığından haberli bile olmadığım yeni duygular keşfediyorum. Eskiden göl balığıydım. Şimdi akıntıya karşı yüzen bir sazanım. 

İşte aşk böyle anlatılıyor Romantika’da. Turgut Özakman’ın kaleminden çıkmış, bir çırpıda okunan büyüleyici bir aşkın hikâyesi. Romantika, her sayfasında sizi şaşırtacak, her sözcüğüyle içinizi tutuşturacak, şifrelerle korunan bir yasak aşkın romanı. Şifreler çözüldükçe Ankara’nın sokaklarına, parklarına, suyuna, havasına karışan tutkulu bir aşk ve birbirini her şeyden fazla seven iki aşık belirecek sayfalar arasında. “Bir aşk hem yasak, hem de temiz olabilir mi?” diyorsanız, Romantika’yı mutlaka okumalısınız. Yaşamın, aşkın, tutkunun, sadakat ve sevginin anlamını yeniden düşünecek belki de bir okurun yazdığı gibi “Üç saatte okuyup, üç yıldır aklımdan çıkaramadığım kitap” diyeceksiniz.

Ya aşk? "Aşk, doğal afete benzer kızım. İstemekle gerçekleşmez, kendiliğinden gelir." Bir şarkı duyduğunuzda Romantika’dan bir bölüm gelecek aklınıza: “Ben mi savunmasızdım, yoksa şarkı mı acımasızdı.” Gerçek aşkın anlamını düşünürken Romantika’nın sözcükleri koşacak yardımınıza: “Herkesin hayatta bir kez bir mucize yaşamak hakkı olduğuna inanıyorum. Benim payıma düşen mucize de sensin" ya da “İstiridye hayatında nasıl bir tek inci yapabiliyorsa, ben de ancak bir kez sevebilirim" diyecek size. “Aşk nedir?” diye sorulunca Romantika’dan bir dize gelecek dilinizin ucuna:

“nar yedik

birbirimizin avucundan"