30 Eylül 2020

Sevgi Soysal - Yenişehir’de Bir Öğle Vakti

Korkma, aydınlığı bir ucundan da olsa görenlerin işi değil korkmak. Karanlıktaki çocuklar korkar. Biz ne çocuğuz, ne de her yer karanlık. 

30 Eylül 1936’da İstanbul’da doğdu. Aslen Selanikli mimar-bürokrat bir babayla Alman bir annenin, altı çocuğundan üçüncüsü olarak büyüyen Sevgi Yenen, 1952’de Ankara Kız Lisesi’ni bitirdi. Bir süre Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde arkeoloji okudu. 1956 yılında şair ve çevirmen Özdemir Nutku ile evlendi, birlikte Almanya’ya gittiler. Göttingen Üniversite-si’nde arkeoloji ve tiyatro derslerini izledi (1956-57). 1958’de Türkiye’ye döndü ve Korkut adını verdikleri bir oğlu oldu. Ankara’da Alman Kültür Merkezi ve İrtibat Bürosu’nda ve Ankara Radyosu’nda çalıştı (1960-61). Bu dönemde, toplum karşısında bireyin tedirginliğini öne çıkaran “yeni gerçekçilik” akımından izler taşıyan öykü ve yazıları Dost, Yelken, Ataç, Yeditepe ve Değişim dergilerinde yayımlandı (1960-64). 1961’de Ankara Meydan Sahnesi’nde Haldun Dormen’in yönettiği “Zafer Madalyası” adlı oyunda tek kadın rolünü oynadı. İlk öykü kitabı Tutkulu Perçem, 1962 yılında yayımlandı. 1965’te “Zafer Madalyası” oyununda tanıştığı Başar Sabuncu ile evlendi. Aynı yıl TRT’de program uzmanı olarak çalışmaya başladı. 1965-69 yılları arasında Papirüs ve Yeni Dergi’de öyküleri yayımlandı. Bu arada tezini vererek arkeoloji diplomasını aldı. 1968’de teyzesi Rosel’in kişiliğinden yola çıkarak, birbirine bağlı öykülerden oluşan Tante Rosa’yı yazdı. 1970’te kadın-erkek ilişkisi ve evlilik temasını işlediği ilk romanı Yürümek’le TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü’nü kazandı.

12 Mart, Sevgi Soysal’ın hayatı ve yazarlığı üzerinde derin izler bırakan bir dö-nem oldu. Yürümek, müstehcenlik gerekçesiyle toplatıldı ve Sevgi Soysal, kısa bir tutukluluk sürecinin ardından TRT’den ayrılmak zorunda kaldı. Anayasa Profesörü Mümtaz Soysal’la, Soysal’ın komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklu kaldığı Mamak Cezaevi’nde evlendi. Siyasal nedenlerle tekrar tutuklandı ve sekiz ay Yıldırım Bölge’de, iki buçuk ay da sürgüne gönderildiği Adana’da kaldı. Cezaevinde yazdığı Yenişehir’de Bir Öğle Vakti adlı romanıyla 1974 yılında Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazandı. Kızları Defne Aralık 1973’te, Funda ise Mart 1975’te doğdu. Adana’da sürgünde bulunan bir kadının başından geçen olaylar etrafında 12 Mart’ı eleştirdiği romanı Şafak, 1975’te yayımlandı. Bu dönemde Anka Haber Ajansı ve İşçi Kültür Derneği’nin kuruluşunda rol aldı. Politika gazetesinde tefrika edilen cezaevi anıları Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu başlığıyla kitaplaştırıldı (1976).Yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle 1975 sonbaharında bir göğsü alındı. Hastalık izlenimlerini ve 12 Mart sonrası değişimi anlatan öykülerini topladığı Barış Adlı Çocuk, 1976’da yayımlandı. Eylül 1976’da bir ameliyat daha geçirdi ve tedavi için eşiyle birlikte Londra’ya gitti. Üzerinde çalıştığı son romanı Hoş Geldin Ölüm’ü tamamlayamadan, 22 Kasım 1976’da İstanbul’da öldü. Yeni Ortam, Yenigün ve Politika gazetelerine yazdığı yazılar Bakmak (1977) ve Türkiye’nin Kalbi, Kabul Günleri(2014) adlı kitaplarda toplandı. TRT’de çalıştığı dönemde yazdığı oyun, makale ve yazılardan oluşan Venüslü Kadınların Serüvenleri ise 2017’de yayımlandı.Sevgi Soysal’ın kırk yıllık bu kısa yaşamından geriye kalan eserlerinin yeniden yayımlanması, 12 Mart dönemine hapsedilemeyecek yazarlığına hak ettiği değeri vermek olacaktır.

Yenişehir’de Bir Öğle Vakti

Senin gibi, sorunlara sadece okuyarak yaklaşanlar katıdır. Olaylar karşısında gerekli uyum ve değişim gücü genellikle yoktur onlarda. Çünkü aslında suçlu ve korkaktırlar. Kim ki bir şeyi gizlemek ister, duvar çekmeye meraklı olur. ...Kendilerini değiştirememe korkusu, onlara sözde her şeyi bir çırpıda değiştirme ataklığı verir. Bazen teoriyi, korkaklık ve suçluluklarını gizleyecek bir duvar gibi kullanırlar (s.161).

 Yenişehir’de Bir Öğle Vakti’nde Değişim Umudu...İkili bir yaşamı sürdürmekten yorulmak. Giderek birbirinden kopan, yabancılaşan iki parçaya bölünmekten korkmak, parçaları umutsuzca, boşa bir çabayla yamamaya çalışmak ...Parçalanan kişiliğini, gereksiz kum torbalarını atarak daha ileriye götüremediği, yeniden bütünleyemediği için. Ali ile Ali’nin düzenini yaşamak. Birkaç saat için. Sonra, ayrıldıktan sonra, eve dönmek, sıcak köpüklü banyo yapmak, anası babasıyla operaya gitmek, bazen pantolon giymek. Sonra operaya giderken saçlarını yaptırmak. Anasıyla birlikte terziye gitmek. Bir öyle, bir böyle, berbere gidip pedikür yaptırmak ansızın, öyle kafasına yerleştirilmiş olduğu için; sonra yine, bütün bunlara boş vererek, saçlarını arkadan bağlayıvermek. Çat burada, çat kapı arkasında, bir süpürge yaşamı sürdürmek (s.199).