23 Ağustos 2021

Dünya Fotoğrafçılık Günü

Sekans  "Önüme serilen bütün güzellikleri yakalamaya can atıyor­dum ki, nihayet bu özlemimi gidermeyi başardım." (Julia Margaret Cameron) 
 
 "Eğer hikayeyi sözcüklerle anlatabilseydim, yanımda sürekli bir fotoğraf makinesi taşımaya ihtiyaç duymazdım." (Lewis Hine)
 
"Sizin fotoğrafçılığınız, yaşadıklarınızın bir kaydıdır -ger­çekten gören herkes açısından geçerlidir bu durum. Başka insan­ların usulleriyle görüp onlardan etkilenebilir, hatta kendi yolu­nuzu bulmak için başkalarının yöntemlerini kullanabilirsiniz, ancak eninde sonunda kendinizi onlardan kurtaracaksınızdır. Nietzsche'nin, 'Schopenhauer'u yeni okudum, artık ondan kur­tulmalıyım: dediğinde kastetmiş olduğu şey budur. Nietzsche, başka insanların benimsedikleri usullerin, özellikle de köklü bir deneyimin itkisiyle benimsenmiş olanların, kendinizle görüşü­nüz arasına girmesine ses çıkarmadığınızda ne denli sinsice et­kisini gösterebileceğini iyi biliyordu." (Paul Strand) 
 
 "Dıştaki insanın, içinin bir resmi, yüzünün de bütün karak­ terinin ifadesi ve açığa vurulmuş hali olması, kendi başına gü­zel sayılabilecek bir varsayımdır, bu yüzden güvenle ileri sürülmeye devam edilebilir; insanların her zaman için, üne kavuşmuş birini görmeye istekli olmasından dolayıdır ki Fotoğraf ... me­rakımızı eksiksiz gidermeye yarayan bir imkan sağlar." (Schopenhauer) "Bir şeyi güzel halde tecrübe etmek, onu mecburen yanlış ya­şamak demektir." (Nietzsche)   
 
"Şimdi, saçma derecede ufak bir meblağ karşılığında yalnız­ ca dünyanın en ünlü yerlerini değil, aynı zamanda Avrupa'da göze çarpan hemen herkesi de tanımamız mümkündür. Her yer­ de fotoğrafçı olması harika bir durum. Manş'ı aşmanın zorluk­ larına katlanmamıza gerek kalmadan, hepimiz artık Alpler'i gördüğümüzü, Chamonix'i ve Mer de Glace'ı ezbere öğrendiği­mizi söyleyebiliyoruz . Aynı şekilde hepimiz And dağlarında dolaştık, Temerife'e çıktık, Japonya'ya gittik, Niagara ve Thou­sand Ada'ları'nı 'gördük', (cameklinlarda) asilsadelerimizle sa­vaşa katılmanın sevincinden deliye döndük, kudretli kişilerin meclislerinde oturduk, krallar, imparatorlar, kraliçeler, prima­ donnalar, balenin gözdeleri ve 'zarafet içindeki aktörler'le kucak kucağa büyüdük. Gördüğümüz,hayaletler bizi korkudan titret­medi, kralın huzuruna davet edildik ama reverans yapmadık; kı­sacası şu üç inçlik mercek, sefil ama güzel dünyamızın en şaşa­alı ve gösterişli hallerinin hepsini görmemizi sağlamaya yetti." ('D.P:, Once a Week'te köşe yazarı, Londra, 1 Haziran 1861) 
 
 "Atget'in [bomboş Paris sokaklarını] suç mahalleri gibi fotoğrafIadığını söylemek son derece yerinde olur. Bir suç mahal­li de boşaltılmış bir yerdir çünkü, kanıtların elde tutulmasını sağlamak amacıyla fotoğraflan çekilmiştir, Fotoğraflar, Atget'in elinden çıktığında, tarihsel olaylann standart kanıtları haline gelmekte ve gizli bir siyasal anlam yüklenmektedir." (W.lter Benj.min) 
 
 "Marsilya'ya gittim. Küçük bir aylıkla rahatlıkla geçindim ve keyifle çalıştım. Leica'yı daha yeni keşfetmiştim. O benim gözü­mün uzantısı oldu ve ele geçirdiğim andan itibaren onu hiçbir za­man yanımdan ayırmadım. Onunla, içim kıpır kıpır ve her gördü­ğüm şeye atılmaya hazır bir ruh halinde, kendimi ve 'hayat'ı tuza­ğa düşürmeye hayatı, yaşandığı gibi korumaya kararlı olarak bü­tün gün sokaklarda dolandım durdum. Bunca çırpınıp durmamın esas sebebi, gözlerimin önünde sereserpe uzanan bir durumun özünü yakalayıp, tek bir fotoğrafı" çerçevesi içine sığdırmaktı." (Henri Cartier-Bresson) 
 
  "Ben resmini yapmak istemediğim şeylerin fotoğrafını çeker, fotoğrafını çekemeyeceğim şeylerin resmini yaparım." (Man Ray) 
 
 "Fotoğraf makinesini yalan söylemeye zorlamak için oldukça ciddi bir çaba harcamak gerekir: Esasında fotoğraf makinesi dü­rüst bir araçtır; bu yüzden fotoğrafçı, doğaya, kendine 'sanatçı' diyen sanatçıların kasıntlIı küstahlıklarından ziyade araştırıcı, paylaşımcı bir bakışla yaklaşmaya çok daha yatkındır. Zaten çağdaş görüş, yeni hayat da," ister ahlak ister sanat alanında ol­sun, bütün sorunları dürüst bir yaklaşımla ele almayı gerektirir. Binaların kusurlu cepheleri, ahlakta yanlış standartlar ve her türden dalavere ve maskaralık çöpe atılacaktır." (Edward Weston) 
 
 "Ben çoğu çalışmamda her şeye hatta 'cansız' denen nesne­lere bir insan ruhuyla can katmaya çalışırım. Sonra da kademe kademe, bu son derece 'canlılık kazandırıcı' projeksiyonun niha­ yetinde, insan hayatının mekanikleşmesinin gittikçe hızlanması (ve insan faaliyetinin sürdüğü bütün. alanlarda bireyselliğin bastırılmasıyla sonuçlanan girişimler) karşısında, içimin en de­rinIerinde duyduğum korku ve tedirginlikten kaynaklandığının farklıkla vardığım bir noktaya gelirim beni korkuya ve tedirgin­liğe sürükleyen bu süreç aynı zamanda, askeri endüstriyel top­lumumuzun baskın açıklamalarını temsil eder. " .. Yaratıcı fotoğ­rafçı nesnelerin insani içeriğini ortaya çıkarır ve kendi etrafındaki insanlık dışı dünyaya insanlık katar." (Clarence John Laughlin)  
 
"Şimdi her şeyin fotoğrafını çekebilirsiniz." (Robert Frank) 
 
"Ben hep stüdyoda çalışmayı tercih ederim. Stüdyo, insanı çevresinden kopartır; bir anlamıyla ... kendisinin simgesi haline gelir. Bana gelen insanların genellikle bir doktora görünmek ya da bir faleıyı dinlemek isteyecekleri şekilde fotoğraflarını çektirnek amacıyla kapımı çaldıkları kanısını taşırım. Bu yüzden, onların niyetlerinin gerçekleşmesi bana bağlıdır. Ben de mecburen onlara bağlı olurum. Aksi takdirde ortada fotoğrafını çekecek bir şey bu­lamam. Konsantrasyon benden gelmeli, onlarında içine çekmeIidir. Bazen bu öyle bir çekim gücü doğurur ki, stüdyonun içindeki ses­leri bile duyamaz hale geliriz. Zaman durur. Onlarla kısa süren, yoğun bir mahremiyeti paylaşırız. Yine de bu aslında pek adilane olmayan bir paylaşımdır. Geçmişi ... geleceği olmayan bir payla­şım. Oturdukları yerden kalktıklarında, yani fotoğraf çekme işle­mi tamamlandığında da geride fotoğraf (aslında fotoğraf ve bir tür iç sıkıntısı) dışında bir şey kalmaz. Sonra, bu insanlar çekip gider­ler ... onların hiçbirini tanımıyorumdur. Anlathkları şeylere bile laf olsun diye kulak vermişimdir. Diyelim bir hafta başka bir yer­de·karşılaşırsak da beni fark etmemelerini beklerim. Bana soracak olursanız, benliğim o stüdyoda değildir zaten. Veya, sadece bir parçam orada olmuştur ... şimdi de fotoğrafta. Başkaları için ol­mayabilir, ama benİm gôzümde fotoğraflarda bir gerçeklik vardır. İnsanların da fotoğralar aracılığıyla tanırım. Belki de fotoğrafçı ol­manın doğasından gelir bu. Ben hiçbir zaman gerçek anlamıyla araya girmemişimdir. Gerçek bilgilere sahip olmak zorunda da de­ğilim. Bu tamamen farkında olmayla ilgili bir sorun." (Rich"rd Avedon)   
 
"İnsan eseri olan ya da doğanın yarattığı şeyler hiçbir zaman bir Ansel Adams fotoğrafındaki azamete sahip olamamışlardır; Adams'ın görüntüleri izleyicinin dikkatini, o görüntünün ha­muru olan doğal nesnenin taşıdığından daha güçlü biçimde ya­kalayabilecek vasıftadır." (Adams'ın bir fotoğraf albümü kitabının tanıtımı, 1974)
 
 "Benim çektiğim fotoğrafların çoğu şefkat, nezaket ve şahsi­likle yüklüdür. Vaaz vermeyip, izleyicinin kendisini görmesini sağlarlar. Sanat oldukları iddiasında da değillerdir." (Bruce Davidson)   
 
 'Fotoğraf bize, arzulayabileceğimiz tamlığın her türlü garantisini sun­muş olduğuna göre (aptallar buna gerçekten inanıyor/ar!), fo­toğraf ile sanat aynı şeydir.' Şu andan itibaren bizim sefil top­lumumuz, Nareissus'un yaptığı gibi, bir metal parçası üzeri­ne yansıyan alelade görüntüsünü seyretmenin büyüsüne ka­pıldı . . " Demokratik olduğu söylenebilecek her yazar, burada, halkın nezdinde tarihin ve resmin değerini alçaltmanın ucuz bir yöntemini görüyor olsa gerektir." (Baudelaire) 
 
"Hayatın kendisinde gerçeklik yoktur. Taşa toprağa can ve­ren biziz." (Frederick Sommer) 
 
 "Genç sanatçı, Strasbourg ve Rheims katedrallerini yüzü aş­kın farklı baskıda kare kare kaydetmiş. Onun sayesinde çan ku­lelerine hepimiz tırmanmış olduk. Kendi gözlerimizle asla keşfedemeyeceğimiz şeyleri bizim adımıza o görmüş. "" Aynı şe­kilde, Orta Çağların aziz sanatçılarının, heykellerini ve taş oy­malarını sadece kulelerin etrafında uçan kuşların en ayrıntılı ve kusursuz halleriyle görüp takdir edebilecekleri yerlerde işleye­rek, daguerrotipi çağlar öncesinden tasavvur etmiş olduklarını düşünebiliriz. ... öyle ki, gün ışığı, gölgeler ve yağmurun hari­ka etkilerini barındırarak, katman katman yeniden inşa edilmiş bütün katedral. M. Le Secq de kendi anıtını yapmış." (H. de Lacretelle, La Lumiere, 20 Mart 1852) 
 
"Şeyleri uzamsal ve insani açıdan 'daha yaklaştırma' ihtiya­cı (onu fotoğramak suretiyle yeniden üreterek belirli bir olayın eşsiz ya da geçici niteliğini yadsıma eğilimi gibi) bugün nere­deyse bir saplantıya dönüşmüş durumdadır. Nesneyi fotoğrafik olarak, yakın çekimle çoğaltma dürtüsü de her gün biraz daha yoğunlaşmaktadır..." , (Walter Benjamin) 
 
"Fotoğrafçının bir fotoğrafçı vasfına ulaşmasının, aslan ter­biyecisinin aslan terbiyecisi olmasıyla aynı şekilde gerçekleşme­si tesadüfi değildir." (Dorothea Lange)  
 
"Eğer sadece meraklı biri olsaydım, birinin karşısına dikilip, 'Evinize gelip sizi benimle konuşturmak, bana hayat öykünüzü anlattırmak istiyorum' demek benim açımdan çok zor olurdu. Sanırım, insanlar böyle bir durumda 'sen delisİn' derlerdi bana. Ayrıca, elden geldiğince kendilerini kollarlardı. Oysa fotoğraf makinesi, bir tür izin belgesidir. Birçok insan dikkatlerin kendi­sine çevrilmesini ister, ki bu da makul karşılanması gereken bir ilgi beklentisidir." (Diane Arbus)  
 
" .. .Ansızın küçük bir çocuk yanımda yere düştü. Sonra, po­lisin uyarı ateşi açmadığını, doğrudan kalabalığın üzerİne ateş ettiğini anladım. Vurulup yere düşen başka çocuklar da oldu . ... Dibimde can çekişen küçük çocuğun fotoğraflarını çekmeye başladım. Ağzından kan geliyordu, bazı çocuklar da yanına diz çökmüşler, akan kanı kesmeye çalışıyorlardı. Sonra içlerin­den biri bana doğru bağırıp, beni öldüreceklerini söyledi. ... Be­ni kendi halime bırakmalarını istedim onlardan. Muhabirlik ettiğimi, olup bitenleri haber yapmak için orada bulunduğumu söyledim. Genç bir kız elindeki taşı başıma geçirdi. Sersemle­miştim, ama hala ayaktaydım. Sonra, beni suçsuz görmüş ol­malılar ki birkaçı koluma girip, beni oradan uzaklaştırdı. Tepe­mizde durmadan helikopterler tur atıyordu, etraftan silah ses­leri duyuluyordu. Rüyada gibiydim. Asla aklımdan çıkmaya­cak olan bir rüyada." (Johannesburg Sunday Times'ın siyah muhabiri AIf Kumalo'nun, Güney Afrika, Soweto'da patlak veren isyanlara dair haberinden -The Obseroer, Londra, 20 Haziran 1976)   
 
"Fotoğraf, dünyanın her köşesinde anlaşılan tek 'dildir ve bütün ülkelerle kültürler arasında köprü kurarak insanlık ailesi­ni birbirine bağlar. Siyasal etkilerden bağımsız olarak insanla­rın özgür yaşadıkları yerlerde fotoğraf, hayatı ve olayları doğ­rulukla yansıtır, başkalarının umutlarıyla çaresizliklerini pay­laşmamıza imkan tanır, siyasal ve toplumsal koşulları aydmla­tır. Böylece, insan türünün insani ve insani olmayan yönleri­nin canlı şahitleri haline geliriz... " (Helmut Gemsheim, Creative Photography, 1962) 
 
"Fotoğrar bir görsel kurgu sistemidir. Özüne indiğimizde,  bir insanın  doğru zamanda doğru yerde dururken görüş ufku­nun bir kısmını bir çerçeveye alma meselesidir. Satranç ya da yazmak gibi fotoğraf da, verili ihtimaller arasından seçim yap­makla ilgili bir. konudur, sadece fotoğraf söz konusu olduğunda bu ihtimaller sayılı değil, sonsuzdur." (John Szarkowski)
 
 "Bazen fotoğraf makinemi odanın bir köşesine yerleştirir, elimde uzaktan kontrol cihazıyla makineyle arama belli bir me­safe koyar ve Mr. CaldwelI'ın kendisiyle konuştuğu insanlara bakardım. O insanların yüzleri ya da hareketleri bizim ifade et­meye uğraştığımız şeyleri yansıtana kadar aradan belki bir saat geçerdi, fakat bu an gerçekleştiğinde de onlar neler döndüğünü kavramadan o sahneyi bir film rulosuna kaydetmiş olurdum." (Margaret Bourke-WIıite) 
 
"New York belediye başkanı William Gaynor'un 191 'da, tam suikasta uğradığı anda çekilmiş fotoğrafı. Amerika'da yayınlanan bir gazetenin muhabiri yanına geldiğinde belediye baş­kanı Avrupa tatiline çıkmak üzere bir gemiye binrnek üzereydi. Muhabir başkandan poz vermesini istedi ve makinesini kaldırdı­ğı anda kalabalığın içinden iki el ateş sesi geldi. Kargaşanın or­tasında fotoğrafçı sakin kalmayı becerince, yardımcılarından bi­rinin kollarına devrilen belediye başkanının kanlar içindeki res­mi, fotoğraf tarihinin ayrılmaz parçalarından birine dönüştü." (bir resim yazısı, Click": A Pictorial II History of the Photograph, 1974) 
 
 " Evde klozetimizin, muhteşem güzellikteki o parlak emayeden haznenin fotoğrafını çekiyordum. ... 'Kutsal insan figürü'nün bütün bedensel kıvrımları buradaydı, ama ortada bir ayıp yoktu. Yunanlılar da kendi kültürlerinde asla bundan daha kayda değer bir amaç gütmemişlerdi ve bu manzara bana bir şekilde, [Ege De­nizi'nde bir adanın adı olan] Semadirek Zaferi'ni, İnce hesaplar­la oluşturulmuş hatların ilerlemeye geçmesini hatırlattı." (Edward Weston) 
 
"Kadınlar ve erkekler işte, bir cevabı, çözümü olmadığı için, gerçekleştirilmesi imkansız bir fotoğraf konusu. Bu uğurda elde edebileceğimiz, küçük küçük ipuçlarından öteye gitmez. Bu kü­çük portfolyo da, üzerinde çalışmayı arzuladığımız bu konunun en kaba eskizlerinden ibaret kalır. Belki de günümüzde, kadınlar ile erkekler arasında daha dürüst ilişkiler kurulmasının tohum­larını atıyoruzdur." (Duane Michals) 
 
"İnsanlar fotoğrafları niçin saklarlar?" "Nİçin mi? Bilene aşkolsun'! İnsanlar bütün ıvır zıvır şeyle­ri, kırıntıları, çeri çöpü ve öte beriyİ de neden saklıyorlarsa on­dan. Saklarlar işte var mı ötesi!" "Bİr ölçüde seninle aynı fikirdeyim. Bazı insanlar saklamaya düşkündür. Bazı insanlar da eşyalarIa işleri biter bitmez başla­rından def ederler. Evet, rnizaç meselesi. Ama ben şİmdi fotoğ­raflardan bahsediyorum özel olarak. İnsanlar niçin, özellikle, fo­toğrafIarı saklarlar?" "Söyledim ya, atmıyorlar da ondan. Belki de onlara bir şey­leri hatırlatıyor... " Poirot sözün burasında atıldı: "Kesinlikle bu yüzden. Onlara bir şeyleri hatırlatıyor. Şimdi yeniden soralım: niçin? Niçin bir kadın gençken çektirdiği bir fotoğrafı atmaya kıyamaz? Bence bunun birinci sebebi? kendini aşırı beğenmesidir. Gençken güzel bir kızdır ve ona her bakışın­ da kendisine gençken ne kadar güzel olduğunu hatırlatsın diye fotoğrafını saklar. Şimdi baktığı ayna kendisine hoşuna gitmeye­cek şeyler söylerken, fotoğrafı. ona cesaret verİr. Belki de bir ar­kadaşı evine geldiğinde fotoğrafı çıkarıp ona gösterecek, 'On sekizimdeyken ne kadar güzeldim, bak,' deyip iç geçireeektir ve kendini doğrulatmak isteyecektir: 'Öyle değil mi?'" 'Eh, galiba doğru söylüyorsun." "İşte, sebep bu. Bir: kendini aşırı beğenme. Şimdi de ikinci . sebebi söyleyeyim: duygusallık." "İkisi aynı şey mi?" "Hayır, hayır, tam aynı diyernem. Çünkü böyle bir şey seni yalnızca kendi fotoğrafını değil, başkalarınınkini de saklamaya götürür. ... Evli kızınızın, siz onun saçlarını örerken şöminenin başında otururken çekilmiş çocukluk fotoğrafı, mesela... Fotoğ­raf açısından çok sıkıcı bir konu olabilir, ama bu annelerin hala hoşuna gider. Oğullarla kızlar da annelerinin fotoğraflarını sak­lamaya meraklıdırlar, özellikle de anneleri genç yaşta ölmüşse. 'Annem genç bir kızken böyleydi, bak' demeyi severler." "Nereye varmaya çalıştığını anlıyor gibiyim şimdi, Poirol." "Muhtemelen bir üçüncü kategori daha var. Kendini beğen­me değil, duygusallık değil, sevgi de değil belki de, nefret. Sen ne dersin? "Nefret mi?" "Evet, nefret. Öç alma arzusu diri kalsın diye. Sizi incitmiş olan birini unutmamak için onun bir fotoğrafını saklamak ola­maz mı?" (Agatha Christie, Mrs. McGinty's Dead, 1951)   
 
"Bir şeyin fotoğrafı çekildiğinde neye benzeyeceğini görmek için fotoğraf çekiyorum ben." (Garry Winogrand) 
 
"Nesnelerin kayboluşunu, yok edilişini, ortadan kalkışını an­latan bir nesne. Kendinden söz etmeyen, başkalarını anlatan bir nesne. Onları da içine katacak mı acaba ? " (Jasper Johns) 
 
"Fotoğraf, herkesin hakkında bir şeyler bildiği, ama pek aldı­rış etmediği şeylerle uğraşmanın iyi bir aracıdır. Benim fotoğ­raflarım sİzin görmediğiniz şeyleri göstermeyi amaçlıyor. " (Emmet Gowin)   
 
"Fotoğraf nuıkinesi, o başka gerçeklikle yüz yüze gelmenin akıcı bir yoludur," (Jerry N. Uelsmann) 
 
"Medya, eski dünyanın yerini almış bulunuyor. Eski dünyayı geri getirmeyi çok istesek bile, bunu ancak medyanın onu hangi yollarla yuttuğunu yoğun bir şekilde inceleyerek yapabiliriz." (Marshall McLuhan)
 
"Sırf pratik olsun diye gördüğüm her şeyin aklımdan fotoğ­rafını çekerim." (Minar White) 
 
"Her şeyin daguerrotipi korunuyor. ... Canlı olan, var ol­muş her şeyin baskılı halleri, sonsuz uzarnın çeşitli bölgelerine yayılıyor. " (Emest Renan) 
 
"Demek ki fotoğraf çeken kamerayla, nesnel görüşün başlan­gıcına dair en güvenilir yardımcıya sahip oluyoruz. Böylece her­kes, öznel bir konuma geçmeden önce optik bakımdan doğru, kendi başına izah edilebilir ve nesnel olan şeye bakmak zorunda kalacaktır. Sonra da bunun sonucunda, yüzyıllar boyunca aşı­lamadan gelen ve görüşümüzün üstünde büyük ressamların damgasını taşıyan resim kalıplarıyla, hayal gücüne dayalı modelleri ortadan kaldıracaktır. "Bu bakımdan mazisi yüz yıllık fotoğraf ve yirmi yıllık sine­ma sanatı sayesinde müthiş bir zenginliğe kavuştuğumuzu söyleyebiliriz. Ayrıca artık, dünyayı tamamen farklı gözler­le baktığımızı da vurgulayabiliriz. Yine de, bugün elimizde olan toplam sonuç, görsel bir ansiklopedik başarıdan çok öteye geçebilmiş değildir. Bu yeterli değildir. Yeni ilişkiler yaratma­yı sürdürdüğümüz hayat açısından önemli bir şey olduğu için sistemli bir şekilde üretmeyi dilemekteyiz. " (Laszlo Moholy-Nagy, 1925)
 
 "Alt sınıflar arasında aile bağlarının nasıl kıymetli olduğu­nu ve bir emekçinin şöminesİ üzerine dizdiği küçük portreleri görmüş olan herkes .. , her gün aile bağlarının altını oymaya ya­rayan toplumsal ve endüstriyel eğilimleri dengelemek açısın­dan, yoksulların gözünde üç kuruşluk fotoğrafın, dünyanın bü­tün hayırseverlerinden daha büyük anlam taşıdığı konusunda herhalde benimle aynı kanıda olacaktır," (Macmilla,,'s Magazine, Londra, Eylü1 1871) 
 
 "Onun fikrince, anında gösteren bir film kamerasım kim sa­tın almak ister? Dr. Land, bu konuda ev kadınlarının iyi bir profil sunduğunu söylemişti. 'Onun [ev kadınının} bütün yapması gereken kamerasını hedefe doğrultmak, objektif kapağını açık tutmak ve birkaç 'dakika içinde çocuğunun sevimli bir anını, belki de bir doğum günü partisini filme almış olmaktır. Ayrı­ca, fotoğrafları cihazlara tercih eden çok sayıda insan vardır. Gol! ve tenis tutkunları, hemen yeniden izleyerek vuruşlarını daha iyi değerlendirebilirler; kullanılması kolay cihazlarla des­teklenen tekrar gösterme imkanlarının kullanıldığı endüstri'de, okullarda ve başka alanlarda da faydalı sonuçlar alınabilir. ... Polavision'un sınırları haya gücünüzle aynı genişliktedir. Şim­di ve bundan sonra Polavision kameraları hiçbir açıdan sınır tanımayaeaktır. " (HA Preview of Polaroid's New Instant Movies", The New York Times, 8 Mayıs 1977) 
 
"Hayatı yeniden üreten modern araçların çoğu, fotoğraf ma­kinesi dahil olmak üzere, gerçekte hayatı yadsımaktadır. Bizler kötüyü yutuyor, iyiyi görünce de nefessiz kalıyoruz." (Wallace Stevens)  
 
"Savaş, bir asker olarak beni, mekanik bir atmosferin tam ortasına fırlattı. Orada, 'parça'nın güzelliğini keşfettim. Bir makinenin ayrıntılarında, sıradan nesnelerde yeni bir gerçek­liği duyumsadım. Modern hayatımıza dair bu parçaların plas­tik değerini bulmaya çalıştım. Beni sarsmış ve etkilemiş olan nesnelerin yakım çekimiyle onları makinenin ekranında yeni­den keşfettim." (Fernand Leger, 1923)
 
"1921 ilkbaharında, ülke dışında yeni icat edilmiş olan ve ay­nı kişinin altı -on pozunu tek bir karta basan iki otomatik fotoğ­raf makinesi Prag'da kuruldu. 
 
"Bu fotoğraf serilerinden birini Kafka'ya götürürken gülerek şunu söylemiştim: 'Üç krona insan kendi fotoğrafını her açıdan çektirebiliyor. Bu cihaz mekanik bir 'Kendini Bil' aygıtı.'"  "'Kendini-Yanılt' aygıtı demek istiyorsun galiba,' diye kar­şılık verdi Kafka, yüzünde hafif bir gülümseyişle. "Hemen karşı koydum: 'Ne demek istiyorsun sen? Kamera yalan söyleyemez ki!' '''Bunu sana kim söyledi deyip, başını omzuna eğdi. 'Fo­toğraf insan gözünü yüzeysel olana odaklar. Bu yüzden de, şey­lerin dış çizgilerinde bir ışık ve gölge oyunu gibi parıldayıp sö­nen gizli hayatı perdeler. Onu en keskin merceklerIe bile görüp yakalaman mümkün değildir. Ancak hissederek yoklamaya çalı­şabilirsin onu. : .. Bu otomatik fotoğraf makinası insanın gözle­rini çoğaltmaz, sadece inanılmaz derecede basitleştirilmiş bir sinek gözü bakışı kazandırır." (Gustav Janouch, Conversations with Kafka)  
 
"Hayat her zaman, onun derisİni örterek; o anı sabitIerken, kısa yorgun bir gülümseyişi, eldeki bir seğirmeyi, güneşin bu­lutlann arasından kaçarcasına süzülüşünü kaydederken fışkır­maya hazır belirtilerle var olmuştur sanki. Üstelik, fotoğraf ma­kinesi dışında hiçbir aracın, karmaşık, gelip geçici tepkileri kay­detme ve o anın göz kamaştıran tarafını ifade etme yeteneği yok­tur. Gerçekten, bunu hiçbir el başaramaz; aynı sebeple zihin de bir anın hiç değişmemiş hakikatini, ağır işleyen parmakların ay­rıntılanyla nakledilen bilgi kütlelerini kağıda geçirmesine im­kan tanıyacak kadar uzun süre kendinde tutamaz. Empresyo­nistIer buna uygun bir işaretlerne sistemi geliştirmek için nafile yere uğraşıp durdular. Öyle ki, onların ışığın etkileriyle geçiştir­meye çaba harcadıkları şeyler, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, O anların hakikatiydi; empresyonizm her zaman için burada ola­nın, şimdi olanın harika yanlarını yakalamayı istemiştir. Gelge lelim, çözümlemekle uğraşırken ışıkla oynamanın anlık etki­lerini elden kaçırıyorlardı; dolayısıyla onların 'izlenim'i de ge­nellikle birbiri üstüne bindirilmiş bir dizi izlenim olarak kaldı. Stieglitz kendine daha iyi bir yön çizmişti. Stieglitz doğrudan, kendine en uygun aracı buldu." (Paul Rosenleld) 
 
 "Benim aletim, fotoğraf makinesidir. Onun sayesinde etra­fımdaki her şeyde bir sebep bulurum." (Andre Kertesz) 
 
"Çifte bir düzey indirme, ya da kendi kendini aldatan düzey indirme yöntemi. "Daguerrotip sayesinde herkes kendi portresini çektirebile­cektir -eskiden bunu yalnızca seçkin insanlar yapabiliyordu; ay­nı zamanda her şeyin de hepimizi kesinlikle aynı şekilde göstere­cek bir şekilde gerçekleşmesini sağlamalıyız, öyle ki bu yolla yal­nızca tek bir portreye ihtiyacımız olduğu noktaya gelelim." (Kierkegaard, 1854)
  
"Kaleydoskobun fotoğrafını yapın." (William H. Fox Talbot, 18 Şubat 1839 tarihli not) 
 
Fotoğraf Üzerine - Susan Sontag