"Önüme serilen bütün güzellikleri yakalamaya can atıyordum ki, nihayet bu özlemimi gidermeyi başardım." (Julia Margaret Cameron)
"Eğer hikayeyi sözcüklerle anlatabilseydim, yanımda sürekli bir fotoğraf makinesi taşımaya ihtiyaç duymazdım." (Lewis Hine)
"Sizin fotoğrafçılığınız, yaşadıklarınızın bir kaydıdır -gerçekten gören herkes açısından geçerlidir bu durum. Başka insanların usulleriyle görüp onlardan etkilenebilir, hatta kendi yolunuzu bulmak için başkalarının yöntemlerini kullanabilirsiniz, ancak eninde sonunda kendinizi onlardan kurtaracaksınızdır. Nietzsche'nin, 'Schopenhauer'u yeni okudum, artık ondan kurtulmalıyım: dediğinde kastetmiş olduğu şey budur. Nietzsche, başka insanların benimsedikleri usullerin, özellikle de köklü bir deneyimin itkisiyle benimsenmiş olanların, kendinizle görüşünüz arasına girmesine ses çıkarmadığınızda ne denli sinsice etkisini gösterebileceğini iyi biliyordu." (Paul Strand)
"Dıştaki insanın, içinin bir resmi, yüzünün de bütün karak terinin ifadesi ve açığa vurulmuş hali olması, kendi başına güzel sayılabilecek bir varsayımdır, bu yüzden güvenle ileri sürülmeye devam edilebilir; insanların her zaman için, üne kavuşmuş birini görmeye istekli olmasından dolayıdır ki Fotoğraf ... merakımızı eksiksiz gidermeye yarayan bir imkan sağlar." (Schopenhauer) "Bir şeyi güzel halde tecrübe etmek, onu mecburen yanlış yaşamak demektir." (Nietzsche)
"Şimdi, saçma derecede ufak bir meblağ karşılığında yalnız ca dünyanın en ünlü yerlerini değil, aynı zamanda Avrupa'da göze çarpan hemen herkesi de tanımamız mümkündür. Her yer de fotoğrafçı olması harika bir durum. Manş'ı aşmanın zorluk larına katlanmamıza gerek kalmadan, hepimiz artık Alpler'i gördüğümüzü, Chamonix'i ve Mer de Glace'ı ezbere öğrendiğimizi söyleyebiliyoruz . Aynı şekilde hepimiz And dağlarında dolaştık, Temerife'e çıktık, Japonya'ya gittik, Niagara ve Thousand Ada'ları'nı 'gördük', (cameklinlarda) asilsadelerimizle savaşa katılmanın sevincinden deliye döndük, kudretli kişilerin meclislerinde oturduk, krallar, imparatorlar, kraliçeler, prima donnalar, balenin gözdeleri ve 'zarafet içindeki aktörler'le kucak kucağa büyüdük. Gördüğümüz,hayaletler bizi korkudan titretmedi, kralın huzuruna davet edildik ama reverans yapmadık; kısacası şu üç inçlik mercek, sefil ama güzel dünyamızın en şaşaalı ve gösterişli hallerinin hepsini görmemizi sağlamaya yetti." ('D.P:, Once a Week'te köşe yazarı, Londra, 1 Haziran 1861)
"Atget'in [bomboş Paris sokaklarını] suç mahalleri gibi fotoğrafIadığını söylemek son derece yerinde olur. Bir suç mahalli de boşaltılmış bir yerdir çünkü, kanıtların elde tutulmasını sağlamak amacıyla fotoğraflan çekilmiştir, Fotoğraflar, Atget'in elinden çıktığında, tarihsel olaylann standart kanıtları haline gelmekte ve gizli bir siyasal anlam yüklenmektedir." (W.lter Benj.min)
"Marsilya'ya gittim. Küçük bir aylıkla rahatlıkla geçindim ve keyifle çalıştım. Leica'yı daha yeni keşfetmiştim. O benim gözümün uzantısı oldu ve ele geçirdiğim andan itibaren onu hiçbir zaman yanımdan ayırmadım. Onunla, içim kıpır kıpır ve her gördüğüm şeye atılmaya hazır bir ruh halinde, kendimi ve 'hayat'ı tuzağa düşürmeye hayatı, yaşandığı gibi korumaya kararlı olarak bütün gün sokaklarda dolandım durdum. Bunca çırpınıp durmamın esas sebebi, gözlerimin önünde sereserpe uzanan bir durumun özünü yakalayıp, tek bir fotoğrafı" çerçevesi içine sığdırmaktı." (Henri Cartier-Bresson)
"Ben resmini yapmak istemediğim şeylerin fotoğrafını çeker, fotoğrafını çekemeyeceğim şeylerin resmini yaparım." (Man Ray)
"Fotoğraf makinesini yalan söylemeye zorlamak için oldukça ciddi bir çaba harcamak gerekir: Esasında fotoğraf makinesi dürüst bir araçtır; bu yüzden fotoğrafçı, doğaya, kendine 'sanatçı' diyen sanatçıların kasıntlIı küstahlıklarından ziyade araştırıcı, paylaşımcı bir bakışla yaklaşmaya çok daha yatkındır. Zaten çağdaş görüş, yeni hayat da," ister ahlak ister sanat alanında olsun, bütün sorunları dürüst bir yaklaşımla ele almayı gerektirir. Binaların kusurlu cepheleri, ahlakta yanlış standartlar ve her türden dalavere ve maskaralık çöpe atılacaktır." (Edward Weston)
"Ben çoğu çalışmamda her şeye hatta 'cansız' denen nesnelere bir insan ruhuyla can katmaya çalışırım. Sonra da kademe kademe, bu son derece 'canlılık kazandırıcı' projeksiyonun niha yetinde, insan hayatının mekanikleşmesinin gittikçe hızlanması (ve insan faaliyetinin sürdüğü bütün. alanlarda bireyselliğin bastırılmasıyla sonuçlanan girişimler) karşısında, içimin en derinIerinde duyduğum korku ve tedirginlikten kaynaklandığının farklıkla vardığım bir noktaya gelirim beni korkuya ve tedirginliğe sürükleyen bu süreç aynı zamanda, askeri endüstriyel toplumumuzun baskın açıklamalarını temsil eder. " .. Yaratıcı fotoğrafçı nesnelerin insani içeriğini ortaya çıkarır ve kendi etrafındaki insanlık dışı dünyaya insanlık katar." (Clarence John Laughlin)
"Şimdi her şeyin fotoğrafını çekebilirsiniz." (Robert Frank)
"Ben hep stüdyoda çalışmayı tercih ederim. Stüdyo, insanı çevresinden kopartır; bir anlamıyla ... kendisinin simgesi haline gelir. Bana gelen insanların genellikle bir doktora görünmek ya da bir faleıyı dinlemek isteyecekleri şekilde fotoğraflarını çektirnek amacıyla kapımı çaldıkları kanısını taşırım. Bu yüzden, onların niyetlerinin gerçekleşmesi bana bağlıdır. Ben de mecburen onlara bağlı olurum. Aksi takdirde ortada fotoğrafını çekecek bir şey bulamam. Konsantrasyon benden gelmeli, onlarında içine çekmeIidir. Bazen bu öyle bir çekim gücü doğurur ki, stüdyonun içindeki sesleri bile duyamaz hale geliriz. Zaman durur. Onlarla kısa süren, yoğun bir mahremiyeti paylaşırız. Yine de bu aslında pek adilane olmayan bir paylaşımdır. Geçmişi ... geleceği olmayan bir paylaşım. Oturdukları yerden kalktıklarında, yani fotoğraf çekme işlemi tamamlandığında da geride fotoğraf (aslında fotoğraf ve bir tür iç sıkıntısı) dışında bir şey kalmaz. Sonra, bu insanlar çekip giderler ... onların hiçbirini tanımıyorumdur. Anlathkları şeylere bile laf olsun diye kulak vermişimdir. Diyelim bir hafta başka bir yerde·karşılaşırsak da beni fark etmemelerini beklerim. Bana soracak olursanız, benliğim o stüdyoda değildir zaten. Veya, sadece bir parçam orada olmuştur ... şimdi de fotoğrafta. Başkaları için olmayabilir, ama benİm gôzümde fotoğraflarda bir gerçeklik vardır. İnsanların da fotoğralar aracılığıyla tanırım. Belki de fotoğrafçı olmanın doğasından gelir bu. Ben hiçbir zaman gerçek anlamıyla araya girmemişimdir. Gerçek bilgilere sahip olmak zorunda da değilim. Bu tamamen farkında olmayla ilgili bir sorun." (Rich"rd Avedon)
"İnsan eseri olan ya da doğanın yarattığı şeyler hiçbir zaman bir Ansel Adams fotoğrafındaki azamete sahip olamamışlardır; Adams'ın görüntüleri izleyicinin dikkatini, o görüntünün hamuru olan doğal nesnenin taşıdığından daha güçlü biçimde yakalayabilecek vasıftadır." (Adams'ın bir fotoğraf albümü kitabının tanıtımı, 1974)
"Benim çektiğim fotoğrafların çoğu şefkat, nezaket ve şahsilikle yüklüdür. Vaaz vermeyip, izleyicinin kendisini görmesini sağlarlar. Sanat oldukları iddiasında da değillerdir." (Bruce Davidson)
'Fotoğraf bize, arzulayabileceğimiz tamlığın her türlü garantisini sunmuş olduğuna göre (aptallar buna gerçekten inanıyor/ar!), fotoğraf ile sanat aynı şeydir.' Şu andan itibaren bizim sefil toplumumuz, Nareissus'un yaptığı gibi, bir metal parçası üzerine yansıyan alelade görüntüsünü seyretmenin büyüsüne kapıldı . . " Demokratik olduğu söylenebilecek her yazar, burada, halkın nezdinde tarihin ve resmin değerini alçaltmanın ucuz bir yöntemini görüyor olsa gerektir." (Baudelaire)
"Hayatın kendisinde gerçeklik yoktur. Taşa toprağa can veren biziz." (Frederick Sommer)
"Genç sanatçı, Strasbourg ve Rheims katedrallerini yüzü aşkın farklı baskıda kare kare kaydetmiş. Onun sayesinde çan kulelerine hepimiz tırmanmış olduk. Kendi gözlerimizle asla keşfedemeyeceğimiz şeyleri bizim adımıza o görmüş. "" Aynı şekilde, Orta Çağların aziz sanatçılarının, heykellerini ve taş oymalarını sadece kulelerin etrafında uçan kuşların en ayrıntılı ve kusursuz halleriyle görüp takdir edebilecekleri yerlerde işleyerek, daguerrotipi çağlar öncesinden tasavvur etmiş olduklarını düşünebiliriz. ... öyle ki, gün ışığı, gölgeler ve yağmurun harika etkilerini barındırarak, katman katman yeniden inşa edilmiş bütün katedral. M. Le Secq de kendi anıtını yapmış." (H. de Lacretelle, La Lumiere, 20 Mart 1852)
"Şeyleri uzamsal ve insani açıdan 'daha yaklaştırma' ihtiyacı (onu fotoğramak suretiyle yeniden üreterek belirli bir olayın eşsiz ya da geçici niteliğini yadsıma eğilimi gibi) bugün neredeyse bir saplantıya dönüşmüş durumdadır. Nesneyi fotoğrafik olarak, yakın çekimle çoğaltma dürtüsü de her gün biraz daha yoğunlaşmaktadır..." , (Walter Benjamin)
"Fotoğrafçının bir fotoğrafçı vasfına ulaşmasının, aslan terbiyecisinin aslan terbiyecisi olmasıyla aynı şekilde gerçekleşmesi tesadüfi değildir." (Dorothea Lange)
"Eğer sadece meraklı biri olsaydım, birinin karşısına dikilip, 'Evinize gelip sizi benimle konuşturmak, bana hayat öykünüzü anlattırmak istiyorum' demek benim açımdan çok zor olurdu. Sanırım, insanlar böyle bir durumda 'sen delisİn' derlerdi bana. Ayrıca, elden geldiğince kendilerini kollarlardı. Oysa fotoğraf makinesi, bir tür izin belgesidir. Birçok insan dikkatlerin kendisine çevrilmesini ister, ki bu da makul karşılanması gereken bir ilgi beklentisidir." (Diane Arbus)
" .. .Ansızın küçük bir çocuk yanımda yere düştü. Sonra, polisin uyarı ateşi açmadığını, doğrudan kalabalığın üzerİne ateş ettiğini anladım. Vurulup yere düşen başka çocuklar da oldu . ... Dibimde can çekişen küçük çocuğun fotoğraflarını çekmeye başladım. Ağzından kan geliyordu, bazı çocuklar da yanına diz çökmüşler, akan kanı kesmeye çalışıyorlardı. Sonra içlerinden biri bana doğru bağırıp, beni öldüreceklerini söyledi. ... Beni kendi halime bırakmalarını istedim onlardan. Muhabirlik ettiğimi, olup bitenleri haber yapmak için orada bulunduğumu söyledim. Genç bir kız elindeki taşı başıma geçirdi. Sersemlemiştim, ama hala ayaktaydım. Sonra, beni suçsuz görmüş olmalılar ki birkaçı koluma girip, beni oradan uzaklaştırdı. Tepemizde durmadan helikopterler tur atıyordu, etraftan silah sesleri duyuluyordu. Rüyada gibiydim. Asla aklımdan çıkmayacak olan bir rüyada." (Johannesburg Sunday Times'ın siyah muhabiri AIf Kumalo'nun, Güney Afrika, Soweto'da patlak veren isyanlara dair haberinden -The Obseroer, Londra, 20 Haziran 1976)
"Fotoğraf, dünyanın her köşesinde anlaşılan tek 'dildir ve bütün ülkelerle kültürler arasında köprü kurarak insanlık ailesini birbirine bağlar. Siyasal etkilerden bağımsız olarak insanların özgür yaşadıkları yerlerde fotoğraf, hayatı ve olayları doğrulukla yansıtır, başkalarının umutlarıyla çaresizliklerini paylaşmamıza imkan tanır, siyasal ve toplumsal koşulları aydmlatır. Böylece, insan türünün insani ve insani olmayan yönlerinin canlı şahitleri haline geliriz... " (Helmut Gemsheim, Creative Photography, 1962)
"Fotoğrar bir görsel kurgu sistemidir. Özüne indiğimizde, bir insanın doğru zamanda doğru yerde dururken görüş ufkunun bir kısmını bir çerçeveye alma meselesidir. Satranç ya da yazmak gibi fotoğraf da, verili ihtimaller arasından seçim yapmakla ilgili bir. konudur, sadece fotoğraf söz konusu olduğunda bu ihtimaller sayılı değil, sonsuzdur." (John Szarkowski)
"Bazen fotoğraf makinemi odanın bir köşesine yerleştirir, elimde uzaktan kontrol cihazıyla makineyle arama belli bir mesafe koyar ve Mr. CaldwelI'ın kendisiyle konuştuğu insanlara bakardım. O insanların yüzleri ya da hareketleri bizim ifade etmeye uğraştığımız şeyleri yansıtana kadar aradan belki bir saat geçerdi, fakat bu an gerçekleştiğinde de onlar neler döndüğünü kavramadan o sahneyi bir film rulosuna kaydetmiş olurdum." (Margaret Bourke-WIıite)
"New York belediye başkanı William Gaynor'un 191 'da, tam suikasta uğradığı anda çekilmiş fotoğrafı. Amerika'da yayınlanan bir gazetenin muhabiri yanına geldiğinde belediye başkanı Avrupa tatiline çıkmak üzere bir gemiye binrnek üzereydi. Muhabir başkandan poz vermesini istedi ve makinesini kaldırdığı anda kalabalığın içinden iki el ateş sesi geldi. Kargaşanın ortasında fotoğrafçı sakin kalmayı becerince, yardımcılarından birinin kollarına devrilen belediye başkanının kanlar içindeki resmi, fotoğraf tarihinin ayrılmaz parçalarından birine dönüştü." (bir resim yazısı, Click": A Pictorial II History of the Photograph, 1974)
" Evde klozetimizin, muhteşem güzellikteki o parlak emayeden haznenin fotoğrafını çekiyordum. ... 'Kutsal insan figürü'nün bütün bedensel kıvrımları buradaydı, ama ortada bir ayıp yoktu. Yunanlılar da kendi kültürlerinde asla bundan daha kayda değer bir amaç gütmemişlerdi ve bu manzara bana bir şekilde, [Ege Denizi'nde bir adanın adı olan] Semadirek Zaferi'ni, İnce hesaplarla oluşturulmuş hatların ilerlemeye geçmesini hatırlattı." (Edward Weston)
"Kadınlar ve erkekler işte, bir cevabı, çözümü olmadığı için, gerçekleştirilmesi imkansız bir fotoğraf konusu. Bu uğurda elde edebileceğimiz, küçük küçük ipuçlarından öteye gitmez. Bu küçük portfolyo da, üzerinde çalışmayı arzuladığımız bu konunun en kaba eskizlerinden ibaret kalır. Belki de günümüzde, kadınlar ile erkekler arasında daha dürüst ilişkiler kurulmasının tohumlarını atıyoruzdur." (Duane Michals)
"İnsanlar fotoğrafları niçin saklarlar?" "Nİçin mi? Bilene aşkolsun'! İnsanlar bütün ıvır zıvır şeyleri, kırıntıları, çeri çöpü ve öte beriyİ de neden saklıyorlarsa ondan. Saklarlar işte var mı ötesi!" "Bİr ölçüde seninle aynı fikirdeyim. Bazı insanlar saklamaya düşkündür. Bazı insanlar da eşyalarIa işleri biter bitmez başlarından def ederler. Evet, rnizaç meselesi. Ama ben şİmdi fotoğraflardan bahsediyorum özel olarak. İnsanlar niçin, özellikle, fotoğrafIarı saklarlar?" "Söyledim ya, atmıyorlar da ondan. Belki de onlara bir şeyleri hatırlatıyor... " Poirot sözün burasında atıldı: "Kesinlikle bu yüzden. Onlara bir şeyleri hatırlatıyor. Şimdi yeniden soralım: niçin? Niçin bir kadın gençken çektirdiği bir fotoğrafı atmaya kıyamaz? Bence bunun birinci sebebi? kendini aşırı beğenmesidir. Gençken güzel bir kızdır ve ona her bakışın da kendisine gençken ne kadar güzel olduğunu hatırlatsın diye fotoğrafını saklar. Şimdi baktığı ayna kendisine hoşuna gitmeyecek şeyler söylerken, fotoğrafı. ona cesaret verİr. Belki de bir arkadaşı evine geldiğinde fotoğrafı çıkarıp ona gösterecek, 'On sekizimdeyken ne kadar güzeldim, bak,' deyip iç geçireeektir ve kendini doğrulatmak isteyecektir: 'Öyle değil mi?'" 'Eh, galiba doğru söylüyorsun." "İşte, sebep bu. Bir: kendini aşırı beğenme. Şimdi de ikinci . sebebi söyleyeyim: duygusallık." "İkisi aynı şey mi?" "Hayır, hayır, tam aynı diyernem. Çünkü böyle bir şey seni yalnızca kendi fotoğrafını değil, başkalarınınkini de saklamaya götürür. ... Evli kızınızın, siz onun saçlarını örerken şöminenin başında otururken çekilmiş çocukluk fotoğrafı, mesela... Fotoğraf açısından çok sıkıcı bir konu olabilir, ama bu annelerin hala hoşuna gider. Oğullarla kızlar da annelerinin fotoğraflarını saklamaya meraklıdırlar, özellikle de anneleri genç yaşta ölmüşse. 'Annem genç bir kızken böyleydi, bak' demeyi severler." "Nereye varmaya çalıştığını anlıyor gibiyim şimdi, Poirol." "Muhtemelen bir üçüncü kategori daha var. Kendini beğenme değil, duygusallık değil, sevgi de değil belki de, nefret. Sen ne dersin? "Nefret mi?" "Evet, nefret. Öç alma arzusu diri kalsın diye. Sizi incitmiş olan birini unutmamak için onun bir fotoğrafını saklamak olamaz mı?" (Agatha Christie, Mrs. McGinty's Dead, 1951)
"Bir şeyin fotoğrafı çekildiğinde neye benzeyeceğini görmek için fotoğraf çekiyorum ben." (Garry Winogrand)
"Nesnelerin kayboluşunu, yok edilişini, ortadan kalkışını anlatan bir nesne. Kendinden söz etmeyen, başkalarını anlatan bir nesne. Onları da içine katacak mı acaba ? " (Jasper Johns)
"Fotoğraf, herkesin hakkında bir şeyler bildiği, ama pek aldırış etmediği şeylerle uğraşmanın iyi bir aracıdır. Benim fotoğraflarım sİzin görmediğiniz şeyleri göstermeyi amaçlıyor. " (Emmet Gowin)
"Fotoğraf nuıkinesi, o başka gerçeklikle yüz yüze gelmenin akıcı bir yoludur," (Jerry N. Uelsmann)
"Medya, eski dünyanın yerini almış bulunuyor. Eski dünyayı geri getirmeyi çok istesek bile, bunu ancak medyanın onu hangi yollarla yuttuğunu yoğun bir şekilde inceleyerek yapabiliriz." (Marshall McLuhan)
"Sırf pratik olsun diye gördüğüm her şeyin aklımdan fotoğrafını çekerim." (Minar White)
"Her şeyin daguerrotipi korunuyor. ... Canlı olan, var olmuş her şeyin baskılı halleri, sonsuz uzarnın çeşitli bölgelerine yayılıyor. " (Emest Renan)
"Demek ki fotoğraf çeken kamerayla, nesnel görüşün başlangıcına dair en güvenilir yardımcıya sahip oluyoruz. Böylece herkes, öznel bir konuma geçmeden önce optik bakımdan doğru, kendi başına izah edilebilir ve nesnel olan şeye bakmak zorunda kalacaktır. Sonra da bunun sonucunda, yüzyıllar boyunca aşılamadan gelen ve görüşümüzün üstünde büyük ressamların damgasını taşıyan resim kalıplarıyla, hayal gücüne dayalı modelleri ortadan kaldıracaktır. "Bu bakımdan mazisi yüz yıllık fotoğraf ve yirmi yıllık sinema sanatı sayesinde müthiş bir zenginliğe kavuştuğumuzu söyleyebiliriz. Ayrıca artık, dünyayı tamamen farklı gözlerle baktığımızı da vurgulayabiliriz. Yine de, bugün elimizde olan toplam sonuç, görsel bir ansiklopedik başarıdan çok öteye geçebilmiş değildir. Bu yeterli değildir. Yeni ilişkiler yaratmayı sürdürdüğümüz hayat açısından önemli bir şey olduğu için sistemli bir şekilde üretmeyi dilemekteyiz. " (Laszlo Moholy-Nagy, 1925)
"Alt sınıflar arasında aile bağlarının nasıl kıymetli olduğunu ve bir emekçinin şöminesİ üzerine dizdiği küçük portreleri görmüş olan herkes .. , her gün aile bağlarının altını oymaya yarayan toplumsal ve endüstriyel eğilimleri dengelemek açısından, yoksulların gözünde üç kuruşluk fotoğrafın, dünyanın bütün hayırseverlerinden daha büyük anlam taşıdığı konusunda herhalde benimle aynı kanıda olacaktır," (Macmilla,,'s Magazine, Londra, Eylü1 1871)
"Onun fikrince, anında gösteren bir film kamerasım kim satın almak ister? Dr. Land, bu konuda ev kadınlarının iyi bir profil sunduğunu söylemişti. 'Onun [ev kadınının} bütün yapması gereken kamerasını hedefe doğrultmak, objektif kapağını açık tutmak ve birkaç 'dakika içinde çocuğunun sevimli bir anını, belki de bir doğum günü partisini filme almış olmaktır. Ayrıca, fotoğrafları cihazlara tercih eden çok sayıda insan vardır. Gol! ve tenis tutkunları, hemen yeniden izleyerek vuruşlarını daha iyi değerlendirebilirler; kullanılması kolay cihazlarla desteklenen tekrar gösterme imkanlarının kullanıldığı endüstri'de, okullarda ve başka alanlarda da faydalı sonuçlar alınabilir. ... Polavision'un sınırları haya gücünüzle aynı genişliktedir. Şimdi ve bundan sonra Polavision kameraları hiçbir açıdan sınır tanımayaeaktır. " (HA Preview of Polaroid's New Instant Movies", The New York Times, 8 Mayıs 1977)
"Hayatı yeniden üreten modern araçların çoğu, fotoğraf makinesi dahil olmak üzere, gerçekte hayatı yadsımaktadır. Bizler kötüyü yutuyor, iyiyi görünce de nefessiz kalıyoruz." (Wallace Stevens)
"Savaş, bir asker olarak beni, mekanik bir atmosferin tam ortasına fırlattı. Orada, 'parça'nın güzelliğini keşfettim. Bir makinenin ayrıntılarında, sıradan nesnelerde yeni bir gerçekliği duyumsadım. Modern hayatımıza dair bu parçaların plastik değerini bulmaya çalıştım. Beni sarsmış ve etkilemiş olan nesnelerin yakım çekimiyle onları makinenin ekranında yeniden keşfettim." (Fernand Leger, 1923)
"1921 ilkbaharında, ülke dışında yeni icat edilmiş olan ve aynı kişinin altı -on pozunu tek bir karta basan iki otomatik fotoğraf makinesi Prag'da kuruldu.
"Bu fotoğraf serilerinden birini Kafka'ya götürürken gülerek şunu söylemiştim: 'Üç krona insan kendi fotoğrafını her açıdan çektirebiliyor. Bu cihaz mekanik bir 'Kendini Bil' aygıtı.'" "'Kendini-Yanılt' aygıtı demek istiyorsun galiba,' diye karşılık verdi Kafka, yüzünde hafif bir gülümseyişle. "Hemen karşı koydum: 'Ne demek istiyorsun sen? Kamera yalan söyleyemez ki!' '''Bunu sana kim söyledi deyip, başını omzuna eğdi. 'Fotoğraf insan gözünü yüzeysel olana odaklar. Bu yüzden de, şeylerin dış çizgilerinde bir ışık ve gölge oyunu gibi parıldayıp sönen gizli hayatı perdeler. Onu en keskin merceklerIe bile görüp yakalaman mümkün değildir. Ancak hissederek yoklamaya çalışabilirsin onu. : .. Bu otomatik fotoğraf makinası insanın gözlerini çoğaltmaz, sadece inanılmaz derecede basitleştirilmiş bir sinek gözü bakışı kazandırır." (Gustav Janouch, Conversations with Kafka)
"Hayat her zaman, onun derisİni örterek; o anı sabitIerken, kısa yorgun bir gülümseyişi, eldeki bir seğirmeyi, güneşin bulutlann arasından kaçarcasına süzülüşünü kaydederken fışkırmaya hazır belirtilerle var olmuştur sanki. Üstelik, fotoğraf makinesi dışında hiçbir aracın, karmaşık, gelip geçici tepkileri kaydetme ve o anın göz kamaştıran tarafını ifade etme yeteneği yoktur. Gerçekten, bunu hiçbir el başaramaz; aynı sebeple zihin de bir anın hiç değişmemiş hakikatini, ağır işleyen parmakların ayrıntılanyla nakledilen bilgi kütlelerini kağıda geçirmesine imkan tanıyacak kadar uzun süre kendinde tutamaz. EmpresyonistIer buna uygun bir işaretlerne sistemi geliştirmek için nafile yere uğraşıp durdular. Öyle ki, onların ışığın etkileriyle geçiştirmeye çaba harcadıkları şeyler, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, O anların hakikatiydi; empresyonizm her zaman için burada olanın, şimdi olanın harika yanlarını yakalamayı istemiştir. Gelgelelim, çözümlemekle uğraşırken ışıkla oynamanın anlık etkilerini elden kaçırıyorlardı; dolayısıyla onların 'izlenim'i de genellikle birbiri üstüne bindirilmiş bir dizi izlenim olarak kaldı. Stieglitz kendine daha iyi bir yön çizmişti. Stieglitz doğrudan, kendine en uygun aracı buldu." (Paul Rosenleld)
"Benim aletim, fotoğraf makinesidir. Onun sayesinde etrafımdaki her şeyde bir sebep bulurum." (Andre Kertesz)
"Çifte bir düzey indirme, ya da kendi kendini aldatan düzey indirme yöntemi. "Daguerrotip sayesinde herkes kendi portresini çektirebilecektir -eskiden bunu yalnızca seçkin insanlar yapabiliyordu; aynı zamanda her şeyin de hepimizi kesinlikle aynı şekilde gösterecek bir şekilde gerçekleşmesini sağlamalıyız, öyle ki bu yolla yalnızca tek bir portreye ihtiyacımız olduğu noktaya gelelim." (Kierkegaard, 1854)
"Kaleydoskobun fotoğrafını yapın." (William H. Fox Talbot, 18 Şubat 1839 tarihli not)
Fotoğraf Üzerine - Susan Sontag