Yaşamını bir otel odasında kendi elleriyle
noktalayan, çağdaş İtalyan edebiyatının büyük ustası Cesare Pavese
(1908-1950) 1949 yılının eylül-kasım ayları arasında yazdığı son romanı
Ay ve Şenlik Ateşleri'nde, kalemiyle yarattığı dünyanın bireşimini
yapıyor sanki. Kendi geçmişiyle ve okurlarıyla hesaplaşıyor. Amerika'da
para-pul sahibi olduktan sonra, İkinci Dünya Savaşının hemen ertesinde
doğduğu köye dönen Anguilla, eski arkadaşı Nuto ile yaptığı konuşmalar
aracılığıyla çocukluğunun günlerine, kişilerine döner ve direnişçilere
ihanet ettiği için öldürülen genç bir kızın ölüsünün yakıldığı ateş,
aynı zamanda geçmişin de küllerini savuran bir şenlik ateşine dönüşür.
Kişisel anılarla bezeli geçmişi dengeleyen şimdiki zaman da, aynı oranda
çetindir ve simgesini ailesini öldürdükten sonra evini tutuşturarak bir
başka şenlik ateşi yakan köylü Valino'da bulur. En olgun yapıtı sayılan
Ay ve Şenlik Ateşleri'nde Pavese benzersiz bir doğa sevgisini, kırsal
kesimin ahlak anlayışını ve yazgıya karşı koymanın anlamsızlığını
vurguluyor. Ay ve Şenlik Ateşleri özlemlerin ve olağanüstü bir hüznün
romanı.