Biri doğuya gider,
biri batıya; yolda rastladıkları ayrıntılara saplanır ve konudan
ayrılırlar. Bir saat cenkleştikten sonra, neyi aradıklarını bilemez
olurlar: Kimi konunun üstüne çıkmış, kimi altına inmiş, kimi de
kenarında kalmıştır. Kimi bir kelimeye, bir benzerliğe takılır; kimi
söylenene kulak bile vermeden bir şeyi tutturur ve yalnız kendi
söylediklerini dinler. Başka biri de kendine güvenmediği için her şeyden
kaçınır, hiçbir fikri kabul etmez; ta başından her şeyi karıştırır,
yahut da söz kızışınca, büsbütün susar ve bir daha ağzını açmaz;
bilgisizliğini küskünlüğünün altında saklar; mağrur bir küçümseme ya da
budalaca bir alçak gönüllülükle tartışmadan kaçar. Bazısı yalnız
saldırmasını bilir, kendini korumak umurunda değildir. Bazısı da yalnız
saldırmasını bilir, kendini korumak umurunda değildir. Bazısı da yalnız
sesinin ve ciğerinin gücüne dayanır. Bakarsınız birisi tutar kendine
karşı dönüverir; başka biri kalkar ön sözler, yersiz hikayelerle kafa
şişirir. Kimi vardır, sıkıştığını görünce karşısındakini susturup
kaçırmak için düpedüz sövüp saymaya başlar ve Alman kavgası çıkarmaya
çalışır. Başka bir türlüsü de vardır, konuya hiç bakmadan sizi bir sürü
mantık çemberiyle, diyalektik oyunlarıyla kuşatıp boğmaya savaşır.