14 Kasım 2021

Vladimir Mayakovski - SEVİYORUM'dan


Böyleydi Eskiden
İnsanoğlu aşkı doğduğunda getirir, ama iş güç, para pul, ve buna benzer bir sürü şey, kurutur gönlünüzün verimli toprağını.
Yüreğin üstünde beden giysisi vardır, bedenin üstünde de gömlek.
Ama iş bu kadarla kalmaz.
Adamın biri -bir salak! -bu gömleğe kol kapağı takmış, göğüs kısmını da kolalamıştır.
İnsanoğlu yaşlandıkça fikir değiştirir.
Kadın süslenir.
Müller  jimnastiğine başlar erkek.
Ama çok geç.
Deri kırışıklarla dolmuştur.
Aşk çiçeği açar, açar, ve solar.
Ben de bol bol getirdim aşk verisini.
Ama insanlar, daha küçücük yaştan başlayarak çalışmaya göre koşullanır.
Bense -
Rion kıyısında koşar sürterdim hiçbir şeye aldırmadan.
Kızardı anacığım:
"Ah korkunç haylaz, ah!" diyerek.
Kırbaç gibi şaklatırdı kemerini babam.
Bense cebimde üç düzmece ruble, üçkâğıt oynamaya giderdim erlerle.
Ne sırtımda bir gömlek, ne ayağımda bir pabuç.
Kutaissi Fırınında kavurur, ya da güneşe verirdim sırtımı ve işkembemi, içim bulanana dek.
Kendinden geçerdi güneş: "Üst üste konmuş üç elma gibi mübarek! bu oğlanda var besbelli - altı okka bir yürek.
Ve hınzır, anasını belliyor bu yüreğin.
Baksana a canım, nasıl oluyor da sığdırıyor beni, ırmakları ve uzayıp giden kayalıkları, o kuş kadar yüreğe?"

Yetişkin
Yetişkin adam olunca iş yapılır.
Cepte rubleler.
Peki ya aşk?
Al işte, o da var!
Yüz rubleye.
Bense, evsiz barksız, eller yırtık ceplerde, sokaklarda sürterdim gözlerim dört açık.
Geceleri, en güzel giysileriniz sırtınızda, dinginliği ararsınız karınızın ya da bir dulun kollarında.
Bense, boğulurdum Moskova’nın o uçsuz bucaksız sokaklarında.
Gönüllerinizde, saatlarınızda sevgililer gider gelir.
Ey sevda döşeklerinin oyuncuları, o ne kendinden geçiştir öyle!
Bense, Sevda Alanı'nda  durur, sermayelerin yabansı kalp atışlarını yakalardım.
Gömleğimin düğmeleri çözük, yüreğim hemen hemen dışarda, güneşe ve yağmura açardım bağrımı.
Gelin, girin tutkularınızla!
Tırmanın aşklarınızla!
Şimdiden sonra denetleyemem artık kalbimi.
Bilirim başkalarında kalbin yerini.
Göğsün içindedir - herkes bilir bunu.
Bendeyse, anatomi tersine döndü.
Tepeden tırnağa kalbim ben -
Her yanım küt küt atmakta.
Ah, sayısı kaçtı acaba, salt ilkbaharların yirmi yaşında aşkın külhanında yanan!
Üst üste konduğunda, dayanılmaz bu ağırlığa.
Dayanılmaz, ozan lâfı değil bu, gerçek.

Sen
Derken o çıkageldi -ciddî bir bakışla, o bangır bangır sesin, dev gibi boyun posun, altındaki küçük çocuğu keşfetti.
Kalbine tek başına el koydu, ve onunla, oynayışı gibi bir küçük kızın balonla oynamaya koyuldu.
Ve bütün öbür kadınlar - inanılmaz bir mucize karşısındaymışçasına - şurda evli bir hanım, ötede bir küçükhanım işe burnunu soktu
"Sevilir mi böyle bir adam?
İyi ama şekerim, belini kırar insanın!
Kadın hayvan eğiticisi besbelli!
Hayvanat Bahçesi'nden mi geliyor ne!"
Bense bayram ediyorum.
Yok artık -boyunduruk.
Aklım başımdan gitmiş, atlayıp sıçrıyorum, düğünlerde danseden bir Hintli gibi, öylesine neşeli, öylesine hafif hissediyorum kendimi.
Tek başıma taşıyamam bir piyanoyu (hele hele bir kasayı).
Öyleyse nasıl taşırım piyanoya ya da kasaya benzemeyen kalbimi - geri alınca.
Ne güzel söylüyor bankacılar
"Ceplerimiz yetmediği zaman, biz büyük zenginler, bankaya koyarız paramızı."
Ben de sana yatırdım sevgimi, çelik kasada saklı hâzinem, ve şimdi, neşeli Kresus, dolaşıyorum elimi kolumu sallayarak.
Canım istedi mi, şöyle küçük bir gülüş çekiyorum ordan, hattâ kimi zaman daha da azını, ve gece yarısından sonra, sokak kızlarıyla oynaşırken lirizm cüzdanından beş on kuruş harcıyorum.

Ben De Öyle
Filo bile sonunda limana döner, tren soluk soluğa koşar gara doğru.
Bense ondan daha hızlı koşmaktayım sana- çünkü seviyorum - budur beni çeken, sürükleyip götüren.
Cimri şövalyesi Puşkin’in, iner bodrumunu karıştırıp seyretmeye.
Ben de, sevgilim döner dolaşır gelirim sana.
Taparım, benim için çarpan o yüreğe.
Sevinçlisinizdir evinize dönerken.
Atarsınız tıraş olurken, yıkanırken, kirini pasını vücudunuzun.
Ben de aynı sevinçle dönerim sana - evime dönmüyor muyum sana doğru koşarken?
Yeryüzü insanları toprak ananın koynuna dönerler sonunda.
Hepimiz döneriz en son yuvaya.
Ben de öyle, bir şey var beni sana çeken daha ayrılır ayrılmaz, birbirimizden uzaklaşır uzaklaşmaz.

Sonuç
Hiçbir şey silemez aşkı, ne tartışmalar, ne ayrılık.
Bir de bakarsın yeniden gözden geçirilmiş, ölçülüp biçilmiş, üstünde düşünülmüştür.
Ve şimdi düzyazı parmaklı sancağımı kaldırıyor, doğdum doğalı ve yürekten sevdiğime, ölene dek de seveceğime yemin ediyorum.

1922