23 Aralık 2019

Jean Genet - Cenaze Merasimi




"Asil davranmak için bir insan uzun süre düş görmelidir ve düşler gecenin koynunda beslenir" diyen Jean Genet, bu romanında evrensel bir insanlık hali olarak savaşa ve işgal dönemi Paris'indeki insan ilişkilerine odaklanıyor.

İnsanlar tıpkı aşkta olduğu gibi savaşta da politikanın, idealizmin ve etiğin sınırları aşar; yani aşkta ve savaşta her şey mubahtır. İşte Cenaze Merasimi her şeyin en uç noktalarda yaşandığı o günlerde, insanlar, onları ölüme gönderen hükümetler ve savaş alanlarında çözüme bağlanmaya çalışılan kişisel çatışmalar arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları anlatan fantastik ama bir o kadar da ciddi bir roman.

Bu romanda anlatıcı olarak Jean Genet'nin kendisi var; Alman işgaline direnirken sokak savaşında ölen aşığı Jean var; aşığının Alman işbirlikçisi, Hitler'in de aşığı olan erkek kardeşi var; bir Alman subayını evinde saklayan, şahsında Genet'nin orta sınıfı yerden yere vurduğu Jean'ın annesi var. Bu kitapta tüm güzelliği ve çirkinliği, tüm çıplaklığı ve şiddetiyle aşk var, ihanet var.

"Bir halkın utandığı suçlar onun gerçek tarihini oluşturur. Aynı şey insan için de geçerlidir" diyen Jean Genet, ölüm ve belirsizlik karşısında her zaman iyi bir sığınak olmuş mizahı da bolca kullanarak, savaşta ve aşkta insana neler olduğunu anlatıyor.


Fransız düşünür; oyun, deneme ve roman yazarı; şair, politika aktivisti. Daha çok tiyatro oyunlarıyla tanınır. Camille Gabrielle Genet tarafından 1910 yılında kimsesizler yurduna bırakılan yeni doğmuş bebeğe Jean adı verilmişti. Jean, yedi yaşına geldiğinde zanaatçı bir ailenin yanına yerleştirildi. 10 yaşında hırsızlığa başladı, on üç yaşında bir zanaat okuluna kaydoldu. Ancak orada da çok kalmayacaktı; 1926'da, 3 ay süren ilk hapishane deneyimini yaşadığında 15 yaşındaydı. Serbest kaldığında uslanmamıştı; bu kez reşit olana kadar kalmak üzere ıslahevini boyladı. 1930'ların sertliği ile ünlü bu ıslahevi Genet’yi gerçek bir suçlu haline getirdi.

Islahevinden kurtulabilmek için yazıldığı askerlikten ve ardından Fransa'dan firar eden Genet, pek çok ülkeyi ve hapishaneyi ziyaret edeceği bir yıllık seyahatinin sonucunda 1937’de Fransa’ya geri döndü ve yeniden suç dünyasına daldı. Beş yıl boyunca ya hırsızlık yaptı ya fahişelik. 1942’de bir kez daha cezaevine düştüğünde olgunlaşmıştı artık. İlk şiirini yazdı, ilk kitabı Notre-Dame des Fleurs (Çiçeklerin Meryem Anası) yayımlandı. Ardından Miracle de la rose (Gülün Mucizesi) geldi. 1948 ylında yayımlanan Journal du voleur (Hırsızın Günlüğü) bir anlamda Genet'nin otobiografisi niteliğindedir. Le balcon (Balkon), oyunları ve hatta tüm eserleri içinde en çarpıcı olanı kabul edilir. Balkon adlı oyununda yeryüzü egemenlerini alaycı ve acımasız bir dille eleştirir. Bu oyun Türkçe olarak 1998 yılında Tiyatro Stüdyosu tarafından sahnelendi. Ölümünden kısa süre önce, atölyesinde ziyaret ettiği Alberto Giacometti ile yaptığı röportaj ve Giacometti'nin sanatı üzerine kendi yorumunun bulunduğu L'Atelier d'Alberto Giacometti Giacometti'nin Atölyesi adlı röportaj/sanat içerikli kitabı, Genet'nin son yapıtıdır.

Ölümü
1986'da Paris'te bir otel odasında ölü olarak bulunmuştur.