"Asil davranmak için bir insan uzun süre düş görmelidir ve düşler
gecenin koynunda beslenir" diyen Jean Genet, bu romanında evrensel bir
insanlık hali olarak savaşa ve işgal dönemi Paris'indeki insan
ilişkilerine odaklanıyor.
İnsanlar tıpkı aşkta olduğu gibi savaşta da politikanın, idealizmin
ve etiğin sınırları aşar; yani aşkta ve savaşta her şey mubahtır. İşte
Cenaze Merasimi her şeyin en uç noktalarda yaşandığı o günlerde,
insanlar, onları ölüme gönderen hükümetler ve savaş alanlarında çözüme
bağlanmaya çalışılan kişisel çatışmalar arasındaki benzerlikleri ve
farklılıkları anlatan fantastik ama bir o kadar da ciddi bir roman.
Bu romanda anlatıcı olarak Jean Genet'nin kendisi var; Alman işgaline
direnirken sokak savaşında ölen aşığı Jean var; aşığının Alman
işbirlikçisi, Hitler'in de aşığı olan erkek kardeşi var; bir Alman
subayını evinde saklayan, şahsında Genet'nin orta sınıfı yerden yere
vurduğu Jean'ın annesi var. Bu kitapta tüm güzelliği ve çirkinliği, tüm
çıplaklığı ve şiddetiyle aşk var, ihanet var.
"Bir halkın utandığı suçlar onun gerçek tarihini oluşturur. Aynı şey
insan için de geçerlidir" diyen Jean Genet, ölüm ve belirsizlik
karşısında her zaman iyi bir sığınak olmuş mizahı da bolca kullanarak,
savaşta ve aşkta insana neler olduğunu anlatıyor.
Fransız düşünür; oyun, deneme ve roman yazarı; şair, politika aktivisti. Daha çok tiyatro oyunlarıyla tanınır. Camille
Gabrielle Genet tarafından 1910 yılında kimsesizler yurduna bırakılan
yeni doğmuş bebeğe Jean adı verilmişti. Jean, yedi yaşına geldiğinde
zanaatçı bir ailenin yanına yerleştirildi. 10 yaşında hırsızlığa
başladı, on üç yaşında bir zanaat okuluna kaydoldu. Ancak orada da çok
kalmayacaktı; 1926'da, 3 ay süren ilk hapishane deneyimini yaşadığında
15 yaşındaydı. Serbest kaldığında uslanmamıştı; bu kez reşit olana kadar
kalmak üzere ıslahevini boyladı. 1930'ların sertliği ile ünlü bu
ıslahevi Genet’yi gerçek bir suçlu haline getirdi.
Islahevinden
kurtulabilmek için yazıldığı askerlikten ve ardından Fransa'dan firar
eden Genet, pek çok ülkeyi ve hapishaneyi ziyaret edeceği bir yıllık
seyahatinin sonucunda 1937’de Fransa’ya geri döndü ve yeniden suç
dünyasına daldı. Beş yıl boyunca ya hırsızlık yaptı ya fahişelik.
1942’de bir kez daha cezaevine düştüğünde olgunlaşmıştı artık. İlk
şiirini yazdı, ilk kitabı Notre-Dame des Fleurs (Çiçeklerin Meryem
Anası) yayımlandı. Ardından Miracle de la rose (Gülün Mucizesi) geldi.
1948 ylında yayımlanan Journal du voleur (Hırsızın Günlüğü) bir anlamda
Genet'nin otobiografisi niteliğindedir. Le balcon (Balkon), oyunları ve
hatta tüm eserleri içinde en çarpıcı olanı kabul edilir. Balkon adlı
oyununda yeryüzü egemenlerini alaycı ve acımasız bir dille eleştirir. Bu
oyun Türkçe olarak 1998 yılında Tiyatro Stüdyosu tarafından sahnelendi.
Ölümünden kısa süre önce, atölyesinde ziyaret ettiği Alberto Giacometti
ile yaptığı röportaj ve Giacometti'nin sanatı üzerine kendi yorumunun
bulunduğu L'Atelier d'Alberto Giacometti Giacometti'nin Atölyesi adlı
röportaj/sanat içerikli kitabı, Genet'nin son yapıtıdır.
Ölümü
1986'da Paris'te bir otel odasında ölü olarak bulunmuştur.