21 Aralık 2018

Gaspıralı İsmail - Necip Hablemitoğlu

Hakim bir milletin; mahkûm düşmesi, mahkûm bir milletin yok olması, mektepsizlikten ileri gelir.
*
1878 yılında Bahçesaray Belediye Reisliğine seçilen Gaspıralı İsmail Bey, iyi niyetle çalışmak istemişse de birçok teşebbüsleri diğer belediye idare üyeleri tarafından baltalanmıştır. İşbaşına gelirken programında olduğu üzere, şehir sokaklarına fener koydurmak, hastahane açmak, cahil Türkler için okuma yazma kursları açmak gibi tasarıları, "belediye kasasından para eksilir" düşüncesi ile diğer belediye idare üyeleri tarafından reddedilmiştir. Buna rağmen Gaspıralı İsmail Bey, tasarılarını her fırsatta gerçekleştirmekten de geri kalmamıştır. İsmail Bey; Türk okullarının onarımını yapmak, öğretmenlerinin ücretlerini ödemek ve zeki fakir çocukların yüksek okullarda okumalarını sağlamak için Kırım'ın bütün şehir kasaba ve köylerinde "Cemiyet-i Hayriye"ler kurdurdu. Bunların gelirleri hamiyetli Türkler tarafından bağış yolu ile sağlandı.
*
Gaspıralı İsmail Bey, Türk Milletinin boylarını birbirine bağlayan en önemli unsurun; "DİL" olduğu görüşündeydi. Türk dünyasında konuşulan büyük, küçük birçok lehçelerden öyle bir ortak lehçe seçilmeliydi ki, Tuna boylarında yaşayan bir Türk'le, Doğu Türkistanlı bir Türk rahatlıkla konuşup anlaşabilmeliydi. Bazı Türk lehçeleri vardı ki, (Yakutça ve Çuvaşça) gibi bunlar müstakil bir dile gitmekteydi. Aynı şekilde "DİL BÜTÜNLÜĞÜ" parçalanan milletlerin de akıbeti parçalanmak ve yok olmaktı. Bu gerçeği gören Gaspıralı İsmail Bey, Türk lehçeleri arasında yaratılmaya çalışılan uçurumu kapatmak gayesi ile bütün faaliyet hayatının en önemli kısmını "Dilde Birlik" idesinin tahakkukuna hasretmiştir.
*
Çarlık Rusya'sı Gaspıralı'yı yıkamamıştı.Bolşevizm tufanı da onun, milletinin kalbinde bıraktığı büyük hürmet ve minnet izini silemeyecektir.
*
İlminski'ye göre: Arap alfabesi kullanılırken Türk lehçeleri arasındaki ayrılık göze çarpmıyordu. Bu bakımdan Arap alfa­besi birleştirici bir özelliği sahipti. Halbuki Rus alfabesi fonotik yazıya yakın olduğundan en küçük ayrılıkları dahi göstermek­teydi. Bu noktadan hareketle Türk dili mümkün olduğu kadar küçük lehçelere bölünmeli, bu küçük lehçelere de Rusça keli­me ve dil kuralları sokularak bunların birer bağımsız dil haline gelmeleri sağlanmalıydı. Böylece Rusya'da yaşayan Türkler'in Rus kültürünün potasında kolayca eriyerek, Ruslaşmaları mümkün olabilecekti.

NECİP HABLEMİTOĞLU GASPIRALI