Cioran'a göre tarih, birtakım atlıların (ya da zırhlıların) halkları çiğneyerek ilerlemesinden ibaret... Mutluluk fikrinin tarihte oynadığı rolü ele alan Cioran, ütopyaların çıkış zeminini ve gitgide insandan uzaklaşmalarını kendine has, müstehzi üslûbuyla dile getiriyor.
Geçmişte kalmış ya da gelecekte kurulacak bir altın çağ yerine öncesiz sonrasız şimdi'nin altını çiziyor Cioran.
"Yolum hangi büyük şehre düşse, orada her gün ayaklanmaların,
katliamların, aşağılık bir kasaplığın, bir dünya sonu kargaşasının
başlamıyor olmasına hayran olurum. Bu kadar kısıtlı bir alanda nasıl
oluyor da onca insan birbirini yok etmeden, birbirlerinden ölesiye
nefret etmeden bir arada yaşayabiliyordur. Aslında birbirlerinden nefret
etmekte, ama nefretlerinin hakkını verememektedirler. Bu vasatlık, bu
güçsüzlük toplumu kurtarır, sürmesini ve istikrarını teminat altına
alır."