Her akıl sahibi, kendi aklı dahilinde delirme hakkına sahiptir.
Kitap insanlığın kağıt üzerindeki belleğidir. Kitap sonsuza kadar ihanet etmeyen bir dosttur. Kitabı ilk kez okurken bir dost tanırsın. İkinci okuyuşunda eski bir dosta rastlarsın.
Sahip olduğumuz zaman az değil, çok… Az olan zaman yararlandığımız zamandır.
Bizim dilimiz zoraki kibarları, sokak sözcüğünü küçümseme niyetiyle kullanırlar. Örneğin, sokak kedisi, sokak köpeği gibi…O zavallılar keyfinden mi sokakta yaşıyorlar? Ya sokak kızları?… Kurtarsalar ya.
Beyin alır, akıl tartar ve yorumlar. Mizah’ın hedefi aklı kullanmayı öğretmektir.
Belki her gün aralıksız içiyorum. Hala sığırla samanı ithal ederken “Yerli uçak yapacağız” diyecek kafayı bulamadım. Giderken ne içtiklerini söyleseler bari…
İnsan olarak onurumuz varsa eğer, öleceğimize göre değil, ölmeyeceğimize göre yaşamak ve çalışmak vicdan borcumuzdur.
Hiçbir konuya hiçbir yaşta geç kalınmış değildir. Her türlü eylem ve işten “artan zaman kalmadığı” gerekçesi ile kaçınılması yanlıştır… Hatta saçmadır.
İnsan dediğimiz canlı, son nefesine kadar bir anlamsız ve saçmalık dizisinden kurtulmak istiyorsa, bunun yararlı ve garantılı kurtuluş yolunun “mizah” olduğunu anlamalıdır.
Sabır, eser yaratma çilesinin can üfleyen nefesidir.
Kişi sevgi konusunda da herkesi dinledikten sonra kendi yolunu, kendi gerçeğini kendisi bulmalıdır.
Yaşlılık bütün güzelliklerin seyredildiği bir manzara kulesidir… Ancak ruhları körelmiş olanlar hiçbir şey göremez.
Eğer zaman, düğüm atılmamış bir ip tekdüzeliği içinde akarsa, öylesine bezdirir ki, miskinlik yaratır. Öyleyse “zaman baba”ya da, arada bir düğüm atılır ki, geçmiş günler zevkle anılsın, gelecek zaman da, umut dolu olsun…
Değişmeyen, gelişmeyen, kemikleşen bir sevgi olamaz. Zaman, sevgide biçim ve içerik gelişmeleri yaratır. Sevginin canlı kalması bu gelişmelere bağlıdır.
Değişmeyen, gelişmeyen, kemikleşen bir sevgi olamaz. Zaman, sevgide biçim ve içerik gelişmeleri yaratır. Sevginin canlı kalması bu gelişmelere bağlıdır.