07 Kasım 2017

Özdemir Asaf - Akıldan, Okuldan Yana


Her zaman bilenler her şeyi bilmez.
Her şeyi bildiğini söyleyenler başka bir şey bilmez.
Akıllarını işletmemiş olanlar çok şey bilmez.
Çok işletmiş olanlar da her zaman bilmez.

Öğrenci sözlü sınavda:
Hatırlamadığını bilmediği için bilemiyor.
Öğretmen:
Bilmediğini hatırlamadığı için, hatırladığını soruyor.

İyi öğretmen: Öğrencilerini tanımış. Onların ortalama anlayış,
alış gücüne göre anlatıyor.
Üstün öğrenciler üzgün. Geri öğrenciler ... Ortalamayı düşürenler.


0kuldan sonra betiklerle ilgisini kesenlerin çokluğuna takıldım.
Canım sıkıldı.
Canımın sıkıntısını giderecek bir araç aradım. Buldum: Betik.

Üniversitelerde gençlik eğitimi güdenlerin sayısı bilgi edinmek
isteyenlerinkinden çok.
Üniversite öğrencileri okul ile yetişmişlik arasındadırlar. Bu
yüzden onların bilime mi yoksa yaşamaya mı saptıklarını çokluk
anlayamayız. Hele üniversiteyi ezbercilik sırasıyla bitirip de
hiçbir yöne sapamamış olanlar onları hiç anlayamaz.

Bu konuda en çok yakınanlar da bunlardır. Çünkü ne bilime
yönüktürler ne de genel yaşamaya. Gençlikçiler sınavlarını atlatamamış
olmanın güveni ile çalışmaya koyulurlar. Ezberciler ise sınavlarını
yersiz aşmanın güvensizliği ile çabalamaya koyulurlar.
Bu arada, üniversitelerden birkaç bilim adamı çıkar. Yaşama
süresi kendi içinde akar. Toplum yaşayışında bir başka düzen
kurulur:
a) Kendilerini yetiştirenler.
b) Kendilerine yetişmesi gerekenler.

Doğru kurulmuş bir problem: Biri bunu yanlış çözdü. Daha
doğrusu çözemedi.
Kuruluşunda bir yanlışlık olan problem: Bir öğrenci bunu,
yanlışlığı sezmeden doğru çözdü.
Sınavı problemi çözemeyen kazanır.

Öğrendiklerimi ikiye ayırıyorum ..
Önünde durduğum parçası bilgimdir. Önüme alabildiğim
parçası kişiliğim ..
Beni bilinmeyenlere hem götüren hem de direndiren gücüm.

0kula ilk başladığımız yıllardan şunları hatırlayorum. Öğretmenlerimizden
biri:
- Tanrı o kadar büyük, o kadar büyüktür ki, insan göremez
.. demişdi.
Başka bir öğretmen de:
- Mikrop o kadar küçük, o kadar küçüktür ki, insan göremez
.. demişdi.
Başka öğretmenlerimiz de, iyilik, doğruluk, kahramanlık,
yüreklilik, vatan, nüfus ... gibi göz ile görülmeyen, el ile tutulmayan
kavramlar üzerinde düşünmeye zorlamışlardı.
Sonra, bizlere, görebileceğimiz, tutabileceğimiz, taş, demir,
tahta, yaprak, toprak gibi şeyleri gösterip öğrettiler.

Şimdi bakınıyorum da .. Görüp öğrendiklerimizden çok görmediklerimiz
bizleri bugün de tartışmalara sürükleyor.
Görülmeyenleri öğretmeye çalışırlarken bizleri görülenlerle
rni oyaladılar yoksa!
Yoksa görülenleri öğretmek isterlerken görülmeyeceklerle
rni oyaladılar bizi?

0kul birinci sınıfda başlar, yaşam birinci sınıfda biter.
Okullarında birinci olanların çoğu yaşama geç bitsin deye
rni yaşamda sonuncu kalırlar.

 Kırılmadık Bir Şey Kalmadı