21 Ağustos 2016

Sofie'nin Dünyası - Jostein Gaarder

 "Sofi'nin Dünyası" yayınlandığı 1991 yılından bu yana aralarında Korece, Rusça, Japonca, Arapça gibi diller de olmak üzere kırka yakın dile çevrilmiş ve yayınlandığı her ülkede en çok satan kitap olma başarısını elde etmiştir...

"Benzer insanların", yüzeysel bilgilerin geçerli olduğu çağımızda, "3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan günübirlik yaşayan insandır" diyen Goethe'nin günübirlik insanlarından olmama yolunda ciddi bir adım.

15. yaşgününü kutlamaya hazırlanan Sofi, bir gün posta kutusunda "Kimsin" yazılı bir not bulur. Bu sorudan hareketle, bütün bir felsefe tarihinde sorulmuş soruları ve cevapları, sürükleyici bir roman kurgusu içinde anlatan Jostein Gaarder, Umberto Eco'nun "Gülün Adı"nda Ortaçağ teolojisini romanlaştırma gücünü bu kitabında felsefede gösteriyor.

Gaarder (1952) özellikle gençliğe yönelik kitaplarıyla tanınan Norveçli bir felsefe öğretmeni.
 
 * * *

Sofie’nin Dünyası

Norveçli yazar Jostein Gaarder’in 1991 yılında okuruyla buluşan ölümsüz eseri Sofie’nin Dünyası, felsefi konulara getirdiği yeni soluk ve yaratıcı bakış açısıyla, yayımlandığı günden bugüne ders vermeye devam ediyor. Norveç’teki başarısından sonra 1995 yılından itibaren tüm dünyayı kasıp kavuran eser, sizi felsefe tarihinin en çekici haliyle tanışmaya davet ediyor. İngilizceden Rusçaya, Arapçadan Japoncaya ve Türk dillerine kadar çeşitli dillere çevrilen ve tüm ülkelerde “Çok Satanlar” listelerinin zirvesine oturan Sofie’nin Dünyası, 30 milyondan fazla kopya ile tüm Norveç edebiyatı eserlerinden daha fazla okunma özelliğine sahip.

Felsefi Kuramlar ve Ekoller ile Güçlü Kurgu Bir Arada

Sofie’nin Dünyası; 3 bin yıllık felsefe geçmişini, öyküsel düzleme çekerek didaktik ve bir o kadar da akıcı bir anlatımla ele alıyor. Gaarder’in bu kitapta yakaladığı başarı, yazarın Oslo Üniversitesi’nde felsefe eğitimi alması ve daha da önemlisi bu alanda öğretmenlik yapıyor olmasından ileri geliyor.

Gaarder; Sofie’nin Dünyası’nda felsefenin temellerini, gelişimini ve yüzyıllar içinde geldiği konumu Sophie adlı bir genç kız ve onun hocası Alberto Knox’ın diyalogları şeklinde işliyor. Eserini okullarda verilen felsefe eğitiminin gerekli düzeyde olmadığından hareketle kaleme alan yazar, felsefe hakkında çok daha fazlasının peşinde olanlar için eşsiz bir kaynak olma özelliği taşıyor.  Bu kitabı okurken, siz de Sofie’nin her yaştan insanı kucaklayan bilgi dolu dünyasını keşfetmenin tadına varacaksınız.

En Sevilen Kitaplara Hemen Şimdi Sahip Olun!

Felsefe öğretileri, günümüzde felsefe tarihinden ayrı düşünülemez. Bu durum, felsefenin özellikle de erken yaşlarda öğrenimini zorlaştıran bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Felsefe öğretmenliği sırasında bunu bizzat deneyimleyen Jostein Gaarder, felsefeyi eğlenceli hale getirerek anlatmak için çözüm yolunu, Sofie’nin Dünyası’nı kaleme almakta buluyor.

Asırlardır süregelen felsefe öğretilerinin özümsenmesini sağlayan Sofie’nin Dünyası, okurları için hem eğlenceli hem de verimli bir ders olma niteliği taşıyor. Felsefe derslerinin ana materyallerinden biri haline gelen Sofie’nin Dünyası’nı siz hala okumadınız mı? Öyleyse bu kitabı hemen siz de sipariş verin, Sofie ile birlikte felsefenin derinliklerine doğru keyifli bir yolculuğa çıkmaya hazırlanın! 

* * *

Jostein Gaarder tarafından kaleme alınan Sofie'nin Dünyası kitabı, 1991 yılında yayımlanmasıyla birlikte kırktan fazla dile çevrilmiş ve yayımlandığı her ülkede çok satan kitaplar listesine girmiştir. Sofie'nin Dünyası kitabının konusu, Sofie'nin '' kimsin? '' yazılı bir not bulması üzerine tüm felsefe tarihinde sorulmuş soru ve cevaplarıdır. Bu soru ve cevaplar sürükleyici kurgusal bir roman içerisinde okura aktarılmaktadır. Sofie'nin Dünyası kitabını okuyarak felsefi düşüncenin ne olduğunu ve insanlar için neden gerekli olduğunu anlayabilirsiniz.

 🌼🌼🌼

En duygusuz kararların ardında taş kalpli hesaplar yatabilir çoğu zaman.

Çünkü yalnızca erkek değildi kadını ezen. Kadın kendi hayatından sorumlu olmaktan vazgeçerek kendi kendini de eziyordu.

Her şeye rağmen içimizde bir ses, yaşamın büyük bir sır olduğunu fısıldar. Bu bizim bir zamanlar, daha düşünmeyi öğrenmeden önce yaşadığımız bir duygudur.

Çocuklar okulda önce arzularına gem vurmayı öğrenmelidir; bunun ardından cesaret geliştirilmeli ve son olarak da akıl bilgelik edinmelidir.

Her zaman en korkulan kişiler soru soran kişilerdir. Sorulara cevap vermek o kadar sakıncalı değildir. Tek bir soru bin cevaptan daha güçlü olabilir.

İyi bir filozof olmak için gereksindiğimiz tek şey hayret etme yeteneğimizdir.

Kendi çıkarlarına zarar vermek pahasına bile olsa kötülük etmemeye karar verdiğinde, özgür bir şekilde davranıyorsun.

Senden önce yaşamış insanlardan gelenek yoluyla ‘dalga dalga’ sana ulaşan düşünceler ve kendi yaşadığın çağdaki yaşam koşulları, senin düşünce biçimini etkiler. Bu yüzden herhangi bir düşüncenin sonsuza dek ve daima doğru kalacağı söylenemez.

Aristoteles, üç tür mutlu hayattan bahseder: İlk tür mutlu hayat, arzu ve isteklerin gerçekleştiği hayattır. İkincisi, özgür ve sorumlu bir vatandaş olarak varolunan hayattır. Üçüncü tür mutlu hayat ise araştırmacı ve filozof olarak geçirilen hayattır. Aristoteles, insanın mutluluğu için bu üç koşulun da bir arada varolması gerektiğini ısrarla belirtir, tek yönlülüğü reddeder. İnsanlarla ilişkilerimizde de 'altın orta'yı tutturmaktan söz eder Aristoteles; ne korkak, ne çılgınca atılgan olmak iyidir; insan sadece cesur olmalı! Cesaretin azı korkaklık, çoğu çılgınlıktır. Ne cimri, ne savurgan olmak iyidir; insan sadece cömert olmalı! Aşırı cömertlik savurganlık, az cömertlik cimriliktir.

İnsan bir şeyi anlamadığını anlamışsa bir kez, artık her şeyi anlamanın eşiğine gelmiş demektir. 

Olanaksızı hayal etmenin özel bir ismi var. Biz ona "ümit" deriz.

Şimdiyi hiç yaşamayan, hiç yaşamaz. Sen Ne yapıyorsun?

İnsan beyni onu anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, o zamanda biz onu anlayamayacak kadar aptal olurduk.

Cinselliği çok fazla düşündüğünü kendine itiraf etmek istemeyen biri, başkalarının cinsellik takıntısını kınamakta çoğu kez acele eder.

Derinlerimizde bir yerde bir şey bize hayatın büyük bir sır olduğunu söyler. Bu, düşünmeyi öğrenmeden çok önce yaşadığımız bir duygudur.

Estetik aşamada yaşayan biri kolayca kaygı ve boşluk duygularına kapılıverir. Ama bu duyguları yaşıyorsa, o zaman umut da var demektir. Kierkegaard için kaygı neredeyse olumlu bir şeydir. Kişinin bir 'varoluşsal durumda' bulunduğunu gösterir. Bu kişi daha yüksek aşamayı sıçrama yapıp yapmayacağına kendi karar verebilecektir. Bu ya gerçekleşir ya gerçekleşmez. İnsan gerçekten sıçramadıysa, neredeyse sıçramış olmak bir işe yaramaz. Ya olur ya da olmaz.Senin yerine başka biride yapamaz bu sıçramayı. Kendin karar vermeli, kendin sıçramalısın.

TIK