Yoğun siyasi hayatı boyunca beş kez başbakanlık
yapmış olan Bülent Ecevit, aynı zamanda şair, yazar ve çevirmendi. Hint
ve Doğu felsefesiyle ilgilenen, Sanskrit ve Bengal dilleriyle ilgili
çalışmalar yapan Ecevit’in yolu, yapıtlarında yoksulların dertlerini
paylaşan ve evrensel insani değerleri savunan Tagore’la kesişecekti
elbette. Gitanjali 1941’de, şairin bir diğer yapıtı Avare Kuşlar ise
1943’te onun çevirisiyle Türkçede yayımlandı. Gitanjali ’yi bizzat
İngilizceye çeviren Tagore, şiirini yine kendi sözcükleriyle dünyaya
duyurmuştu. Yaratıcısına bu sayede Nobel Ödülü getiren eseri şair
Ecevit’in Türkçesinden 70 yılı aşkın bir zaman sonra yeniden sunuyoruz
Rabindranath Tagore (1861-1941): Hintli şair, yazar, besteci, ressam ve
mistik Tagore, Hindistan’ın önde gelen yaratıcı sanatçılarından biri
olmuştur. Kalküta’da Ulu Bilge (Maharişi) Debendranath Tagore’un oğlu
olarak dünyaya geldi. Yapıtlarını Bengal dilinde yazmıştır. Hint
kültürünün Batı’ya, Batı edebiyatının da ülkesine tanıtılmasında önemli
rol oynamış ve 1913’te Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülmüştür.
1880’lerde bir dizi şiir kitabının ardından, 1890’larda en tanınmış
şiirlerinden bazılarını içeren Manasi’yi yayımladı. Bu kitapta, od gibi
Bengal dilinde daha önce denenmemiş türlerdeki yapıtlarıyla, toplumsal
ve siyasal konulardaki ilk şiirleri yer alıyordu. “Sıradan insanlar ve
onların küçük acıları’nı anlattığı öykülerini Galpaguççha’da (1912)
topladı. Üretken bir yazardı. Gijantali’yi karısını ve iki çocuğunu
kaybettiği zor bir dönemde, 1902-1907 yılları arasında yazmıştı.
🌼
- Bana, sevinçlerimi ve üzüntülerimi kolayca kaldırabilecek kuvveti ver.
- Tanrım, sen benim memleketimi, işte bu hürriyet cennetinde uyandır.
- Ölüm kapını çaldığı gün ona ne ikram edeceksin? Misafirimin önüne hayatımın dolu kabını koyacağım, onu hiçbir zaman elleri boş çeviremem.
- karanlıkta bekleyeceğim; ve sen ne zaman istersen, Tanrım, sessizce gel ve otur burada.
- Ve şimdi ben, ölümsüzlüğe gitmek için ölmeye hasretim.
- Bir kimse seni bildi mi, artık yabancılık yoktur, artık hiçbir kapı kapalı değildir.
- Ne şen şarkılar söyledik, ne de oynadık ;ne bir kelime konuştuk ne de gülümsedik; yolda hiç yavaşlamadık. Zaman ilerledikçe adımlarımızı sıklaştırdık.
- İşte senin taliin böyledir kalbim! Senin için ölüm çok daha hayırlıydı.
- Ey sen, hayatımın son tezahürü olan ölüm, benim ölümüm, gel ve bana fısılda... Birbiri üstüne her gün seni bekledim ;ben senin için hayatın neş'e ve ızdıraplarını taşıdım.
- Kırık bir ümitle onu odamın her köşesinde arıyorum. Bulamıyorum
- Senin sözlerin, benim kuş yuvalarımın her birinden şarkı kanatları takacak ve senin nağmelerin benim bütün koruluklarımda çiçek halinde açacak.
- Biliyorum ki bu dünyayı bir daha hiç görmeyeceğim gün gelecek ve hayat, gözlerime son perdesini çekerek sessizlik içinde ayrılacak. Fakat hala yıldızlar geceleri bakışacaklar, sabah, eskisi gibi doğacak ve saatler, neş'e ve ıztırap saçarak deniz dalgaları gibi kabaracak.
- Sana her şeyimsin diyebilecek kadar bırak bir zerre bende ben kalsın.
- ne bir kelime konuştuk ne de gülümsedik
- Tanrım, sen benim memleketimi, işte bu hürriyet cennetinde uyandır.
- Ölüm kapını çaldığı gün ona ne ikram edeceksin? Misafirimin önüne hayatımın dolu kabını koyacağım, onu hiçbir zaman elleri boş çeviremem.
- karanlıkta bekleyeceğim; ve sen ne zaman istersen, Tanrım, sessizce gel ve otur burada.
- Ve şimdi ben, ölümsüzlüğe gitmek için ölmeye hasretim.
- Bir kimse seni bildi mi, artık yabancılık yoktur, artık hiçbir kapı kapalı değildir.
- Ne şen şarkılar söyledik, ne de oynadık ;ne bir kelime konuştuk ne de gülümsedik; yolda hiç yavaşlamadık. Zaman ilerledikçe adımlarımızı sıklaştırdık.
- İşte senin taliin böyledir kalbim! Senin için ölüm çok daha hayırlıydı.
- Ey sen, hayatımın son tezahürü olan ölüm, benim ölümüm, gel ve bana fısılda... Birbiri üstüne her gün seni bekledim ;ben senin için hayatın neş'e ve ızdıraplarını taşıdım.
- Kırık bir ümitle onu odamın her köşesinde arıyorum. Bulamıyorum
- Senin sözlerin, benim kuş yuvalarımın her birinden şarkı kanatları takacak ve senin nağmelerin benim bütün koruluklarımda çiçek halinde açacak.
- Biliyorum ki bu dünyayı bir daha hiç görmeyeceğim gün gelecek ve hayat, gözlerime son perdesini çekerek sessizlik içinde ayrılacak. Fakat hala yıldızlar geceleri bakışacaklar, sabah, eskisi gibi doğacak ve saatler, neş'e ve ıztırap saçarak deniz dalgaları gibi kabaracak.
- Sana her şeyimsin diyebilecek kadar bırak bir zerre bende ben kalsın.
- ne bir kelime konuştuk ne de gülümsedik