21 Ağustos 2016

Gitanjali - İlahiler - Rabindranath Tagore

Yoğun siyasi hayatı boyunca beş kez başbakanlık yapmış olan Bülent Ecevit, aynı zamanda şair, yazar ve çevirmendi. Hint ve Doğu felsefesiyle ilgilenen, Sanskrit ve Bengal dilleriyle ilgili çalışmalar yapan Ecevit’in yolu, yapıtlarında yoksulların dertlerini paylaşan ve evrensel insani değerleri savunan Tagore’la kesişecekti elbette. Gitanjali 1941’de, şairin bir diğer yapıtı Avare Kuşlar ise 1943’te onun çevirisiyle Türkçede yayımlandı. Gitanjali ’yi bizzat İngilizceye çeviren Tagore, şiirini yine kendi sözcükleriyle dünyaya duyurmuştu. Yaratıcısına bu sayede Nobel Ödülü getiren eseri şair Ecevit’in Türkçesinden 70 yılı aşkın bir zaman sonra yeniden sunuyoruz
 
 Rabindranath Tagore (1861-1941): Hintli şair, yazar, besteci, ressam ve mistik Tagore, Hindistan’ın önde gelen yaratıcı sanatçılarından biri olmuştur. Kalküta’da Ulu Bilge (Maharişi) Debendranath Tagore’un oğlu olarak dünyaya geldi. Yapıtlarını Bengal dilinde yazmıştır. Hint kültürünün Batı’ya, Batı edebiyatının da ülkesine tanıtılmasında önemli rol oynamış ve 1913’te Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülmüştür. 1880’lerde bir dizi şiir kitabının ardından, 1890’larda en tanınmış şiirlerinden bazılarını içeren Manasi’yi yayımladı. Bu kitapta, od gibi Bengal dilinde daha önce denenmemiş türlerdeki yapıtlarıyla, toplumsal ve siyasal konulardaki ilk şiirleri yer alıyordu. “Sıradan insanlar ve onların küçük acıları’nı anlattığı öykülerini Galpaguççha’da (1912) topladı. Üretken bir yazardı. Gijantali’yi karısını ve iki çocuğunu kaybettiği zor bir dönemde, 1902-1907 yılları arasında yazmıştı.
🌼
 
- Bana, sevinçlerimi ve üzüntülerimi kolayca kaldırabilecek kuvveti ver.
    - Tanrım, sen benim memleketimi, işte bu hürriyet cennetinde uyandır.
    - Ölüm kapını çaldığı gün ona ne ikram edeceksin? Misafirimin önüne hayatımın dolu kabını koyacağım, onu hiçbir zaman elleri boş çeviremem.
    - karanlıkta bekleyeceğim; ve sen ne zaman istersen, Tanrım, sessizce gel ve otur burada.
    - Ve şimdi ben, ölümsüzlüğe gitmek için ölmeye hasretim.
    - Bir kimse seni bildi mi, artık yabancılık yoktur, artık hiçbir kapı kapalı değildir.
    - Ne şen şarkılar söyledik, ne de oynadık ;ne bir kelime konuştuk ne de gülümsedik; yolda hiç yavaşlamadık. Zaman ilerledikçe adımlarımızı sıklaştırdık.
    - İşte senin taliin böyledir kalbim! Senin için ölüm çok daha hayırlıydı.
    - Ey sen, hayatımın son tezahürü olan ölüm, benim ölümüm, gel ve bana fısılda... Birbiri üstüne her gün seni bekledim ;ben senin için hayatın neş'e ve ızdıraplarını taşıdım.
    - Kırık bir ümitle onu odamın her köşesinde arıyorum. Bulamıyorum
    - Senin sözlerin, benim kuş yuvalarımın her bi­rinden şarkı kanatları takacak ve senin nağmelerin benim bütün koruluklarımda çiçek halinde açacak.
    - Biliyorum ki bu dünyayı bir daha hiç görmeyeceğim gün gelecek ve hayat, gözlerime son perdesini çekerek sessizlik içinde ayrılacak. Fakat hala yıldızlar geceleri bakışacaklar, sabah, eskisi gibi doğacak ve saatler, neş'e ve ıztırap saçarak deniz dalgaları gibi kabaracak.
   - Sana her şeyimsin diyebilecek kadar bırak bir zerre bende ben kalsın.
    - ne bir kelime konuştuk ne de gülümsedik