Sunuş ...
Toltek Bilgeliği, yalnızca efsanelerde ve hikâyelerde varolan ölü birgelenek değil, bugün hâlâ bir kısım Meksika Kızılderilileri tarafındanuygulanan canlı bir öğretidir.Toltek bir din değildir. Bir felsefe değildir. Bir ideoloji değildir. Toltekler bir yaşam sanatının uygulayıcısıdır.Özellikle Carlos Castaneda’nın “Don Juan’ın Öğretileri” ile başlayan kitapdizisi Toltek öğretisinin dünyada tanınmasını sağlamıştır.Bir Toltek kendisini Doğa’nın ve Evren’in bir parçası olarak görür ve doğalyasalara uyumlu bir yaşam sürmeyi amaçlar.“Bilgi İnsanı” anlamına gelen Toltekler, 16. Yüzyıldan önce kendilerineWirrarika diyordu.Toltek İspanyolcasında “o” zamiri için tek sözcük vardır. Toltekler “o”derken kadın-erkek gibi cinsiyet ayrımı yapmadığı gibi cansız-canlı ayrımı dayapmaz. (İngilizcede he, she, it gibi ayrımlar vardır.) Çünkü Tolteklere göreher şey cinsiyetsiz ve canlıdır.Yine de Güneş ve gücünün,Rüzgâr ve beklenmedik davranışlarının erkek,Dünya ve sevgiyi öğretme derslerinin Su ve hayat verme yeteneğinin dişiolduğu bilinir.Resmi tarih Tolteklerin dokuzuncu ve on ikinci yüzyıllar arasındayaşadığını söylese de, Tolteklerin kökeni tarihin karanlıklarına kadar uzanır.Toltekler, Tula şehrinin dağılmasından sonra on ikinci yüzyılda birçokkollara ayrılmıştır. Bunlardan en bilinenleri Wirrarika, Aztek ve Mayadır.Toltek dünyasının en bilinen figürü Tüylü Yılanla sembolize edilen“Quetzalcoatl”dır. Bu sembol Tula piramitlerinde yer aldığı gibi Atlantissembolü olarak da bilinir.
Bugün
Maya -Toltek
bilgilerindeki
derin
astronomi
bilgilerinin
isabetliliği
günümüz
bilim
insanlarını
hala
şaşkınlığa
düşürmektedir
.
Toltek
bilgileri
çok
boyutlu
insan-evren
ilişkilerini
de
içeriyor
.
-
Bilimin
ve
spiritüel
yaşamın
birbirinden
ayrılmadığı
Toltek
bilgileri
.
Maya
uygarlığının
en
üst
boyutlara
ulaşmasını
sağlamıştır
.
Toltek
spiritüelliğinin
en
önemli
özelliklerinden
biri
pragmatist
olmasıdır
.
Bir
Wirrarika
ile
onu
Hıristiyan
yapmaya
çalışan
bir
misyoner
arasında
geçen
şu
konuşma
ilginçtir
:
Wirrarika:
Biz
Kızılderililerin
birçok
tanrıya
inandığımız
için
aptal
olduğumuzu
düşünüyorsun
,
öylemi
?
Oysa
biz
,
siz
beyazlar
gibi
inançlara
sahip
değiliz
.
Bizim
yolumu
zinanca
değil
,
görmeye
dayanır
.
Siz
ise
bir
kişinin
peşinden
sürü
gibi
gidiyorsunuz
.
İsa'nın
ne
yaptığını
,
ne
yapmadığını
nereden
biliyorsun
?
On
u
tanıdınmı
?
Misyoner:
Hayır
,
kişisel
olarak
değil
.
Wirrarika:
Peki
,
onu
tanıyan
birini
tanıyormusun
?
Misyoner:
Tabiiki
hayır
.
O
,
iki
bin
yıl
önce
yaşadı
.
Wirrarika:
İki
bin
yıl
öncemi
?
Şakamı
yapıyorsun
?
Onun
gerçekten
yaşayıp
yaşamadığını
nereden
biliyorsun
?
Belkide
İsa
sadece
bir
efsanedir
.
Misyoner:
Tabii
ki
yaşadı
.
Onun
sözleri
İncil'de
var
.
Wirrarika:
Oh
,
ama
ben
okumayı
bile
bilmiyorum
.
Bizim
al
olduğumuzu
söylüyorsun
öylemi
?
Dünyaya
ve
güneşe
inandığımız
için
aptalız
öylemi
?
Sen
sana
söylenenlere
inanıyorsun
.
Bana
dünya
hakkında
kimsenin
bir
şey
söylemesine
gerek
yok
.
Onu
her
gün
görüyorum
!
O
her
gün
meyvelerini
,
mısırını
,
fasulyesini
,
suyunu
bana
armağan
olarak
sunuyor
.
Ona
dokunabiliyor
,
üzerinde
yürüyor
ve
yaşıyorum
.
Her
gün
Güneşin
ısısını
hissediyor
,
ışığını
,
bilgisini
,
vizyonunu
,
öğretilerini
alıyorum
.
Güneşe
inanmam
gerekmiyor
.
Başımı
kaldırıp
ona
bakmam
yetiyor
.
Senin
İsa'n
ne
üretti
?
Bildiğim
kadarıyla
hiçbir
şey
.
Oysa
dünya
her
an
üretiyor
!
Bizi
besliyor
!
Onun
sayesinde
yaşıyoruz
.
Aptal
olan
kim
?
Söyle
bana
.
Bu
ilginç
konuşmada
da
görüldüğü
gibi
Toltekler
görmeye
,
öğrenmeye
,
uygulamaya
önem
veriyor
,
tapınma
onlar
için
bir
anlam
ifade
etmiyor
.
Onlara
göre
dinlemeyi
bilirsek
,
bize
suyun
,
havanın
,
toprağın
ve
rüzgarın
,
geyiğin
,
ağacın
,
taşın
öğreteceği
çok
şey
var
.
Bugün
modern
insan
,
"doğaya
tapınma
"
kültürlerine
ilkel
bir
din
formu
olarak
bakıyor
.
Oysa
bu
.
Batı
kültürünün
kendini
beğenmiş
tavırlarından
biridir
.
Batı
kültürü
,
insanı
her
şeyin
merkezine
koyuyor
.
Doğayı
kendisinden
aşağı
,
kaynaklarını
sömüreceği
,
açgözlülüğünü
doyuracağı
bir
nesne
olarak
görüyor
.
Daha..
.
daha..
.
daha
fazla
kazanmak
için
doymak
bilmeyen
hırsıyla
çevresine
zarar
verdiğini
,
bu
zararın
kendisi
için
bir
intihar
olduğunu
bilmiyor
.
Oysa
bu
"ilkeller
"
kendilerini
doğanın
bir
parçası
olarak
görüyor
.
Dünyaya
,
güneşe
,
hayvana
,
ağaca
her
şeye
canlı
bir
varlık
olarak
saygı
duyuyor
.
Doğayı
yok
etmenin
kendisini
yok
etmek
anlamına
geldiğini
biliyor
.
"İlkellerin
"
doğaya
gösterdiği
saygıyı
.
Batı
kültürü
"tapınma
"
diyerek
aşağılıyor
;
kendi
"paraya
tapınma
"
kültürlerinin
ve yaşamı
tek
boyutlu
algılamanın
gerçek
"ilkellik
"
olduğunun
farkında
bile
olmadan
.
Bir
Toltek'in
dediği
gibi
;
"Biz
ağaca
baktığımızda
onu
dinler
ve
ondan
çok
şey
öğreniriz
.
Siz
beyazlar
,
ağaçtan
ne
kadar
kereste
ve
kar
elde
edebileceğinizi
hesaplarsınız.
"
Dört
Anlaşma
kitabının
yazan
don
Miguel
Ruiz
,
Meksika'da
doğdu
ve
büyüdü
.
İyileştirici
(curandcra
)
bir
anne
ve
şaman
(nagual
)
bir
büyük
baba
tarafından
ailenin
geleneğine
uygun
olarak
,
iyileştirici
ve
öğretici
olması
için
eğitildi
.
Aile
yüzyıllardır
ezoterik
Toltek
Bilgisini
nesilden
nesle
aktararak
yaşamasını
sağlayan
bir
soydan
geliyordu
.
Ama
Ruiz'
e
modern
yaşam
daha
çekici
geldi
.
Gelenekleri
bir
yana
bırakıp
,
tıp
fakültesine
gitmeyi
seçti
ve
cerrah
oldu
.
Miguel
Ruiz'i
n
yaşamını
bir
"ölümle
karşılaşma
"
deneyimi
değiştirdi
.
1970
yılının
başında
bir
gece
yarısı
,
arkadaşlarıyl
a
arabada
giderken
direksiyonun
başında
uyuya
kaldı
.
Gözlerini
açtığında
arabanın
beton
bir
duvara
gömülmüş
olduğunu
gördü
.
İki
arkadaşını
arabadan
çekip
çıkarırken
Ruiz
yukarıdan
kendisini
seyrediyordu
.
Bu
deneyim
,
onun
için
bir
dönüm
noktası
oldu
.
Yoğun
bir
kendini-arayış
dönemine
girdi
.
Kendisini
Toltek
Yolunu
araştırmaya
adadı
.
Annesinden
ve
Meksika
çölünde
yaşayan
büyük
bir
şamandan
eğitim
aldı
.
Büyük babası
ölmüştü
ama
ona
rüyalarında
eğitim
vermeye
devam
ediyordu
.
Toltek
geleneğinde
nagual
kişinin
kendi
bireysel
özgürlüğüne
ulaşmasında
rehberlik
eden
bir
öğreticidir
.
Don
Miguel
Ruiz
,
Eagle
Knight
soyundan
gelen
bir
nagualdır.
Yaşamını
Toltek
bilgisini
öğretmeye
ve
paylaşmaya
adamıştır.
Ateş
Çemberi'ne;
Daha
önce
yaşamış
olanlara
.
Şu
anda
yaşayanlara
,
Gelecekte
yaşayacak
olanlara..
Sonsuzluğun
ötesi
içinizdedir
Gözler
kapalı
yaşamak
kolaydır
.
Görebildiğiniz
tek
şey
yanlış
yorumlardır.-John
Lennon
Dünyada Cennet
Sizden yaşamınız boyunca öğrendiğiniz her şeyi unutmanızı istiyorum. Bu, yeni bir anlayışın, yeni bir rüyanın başlangıcıdır. Yaşadığınız rüya kendi yaratıcılığınızın eseridir. Kendi gerçeklik algılamanızdır. Bu realiteyi istediğiniz an değiştirebilirsiniz. Cehennemi yaratma gücünüz de var, cenneti yaratma gücünüz de. Zihninizi, hayal gücünüzü, duygularınızı cennet rüyası yaratmak için kullanabilirsiniz. Sadece hayal gücünüzü kullanarak olağanüstü şeyler yaratabilirsiniz. Farklı gözlerle dünyaya baktığınızı düşleyin. Gözlerinizi açtığınızda dünyayı farklı algılayacağınızı bilin. Şimdi gözlerinizi kapayın. Bir süre sonra gözlerinizi açın ve etrafınıza bakın. Ağaçlardan, gökyüzünden, ışıktan sevgi fışkırdığını göreceksiniz. Etrafınızda olan her şeyde sevgiyi algılayacaksınız. Kendiniz ve diğer insanlar da dahil her şeyden sevgiyi direkt olarak algılayacaksınız. Üzgün ya da kızgın insanlarda bile bu duygunun arkasında sevginin olduğunu göreceksiniz.Yeni bir yaşam sürdüğünüzü, yeni bir rüya gördüğünüzü düşleyin. Bu yaşamda varoluşunuza mazeret bulmaya çalışmayacaksınız ve kendiniz olmakta özgür olacaksınız. Mutlu ve haz dolu olduğunuzu düşleyin. Kendinizle ve diğer insanlarla uyumlu bir yaşam sürdüğünüzü düşleyin. Kendi rüyalarınızı ifade etmekten korkmadığınız bir yaşam düşleyin. Başkaları tarafından yargılanmaktan korkmadığınız, istediğiniz zaman "evet", istediğiniz zaman "hayır" diyebildiğiniz biryaşam düşleyin. Kimsenin fikrinden sorumlu olmadığınız, kimseyi kontrol etme ihtiyacı duymadığınız, kimsenin sizi kontrol etmesine izin vermediğiniz bir yaşam düşleyin. Kimseyi yargılamadığınız, herkesi kolaylıkla affettiğiniz bir yaşam düşleyin. Haklı olma ihtiyacı duymadığınız, kimseyi haksız kılma ihtiyacı duymadığınız bir yaşam düşleyin. Kendinize ve başkalarına saygı duyduğunuz ve başkalarından saygı gördüğünüz bir yaşam düşleyin. Sevme korkusu ve sevilmeme korkusu olmadan yaşadığınızı düşleyin. Reddedilme korkusu ve kabul görme ihtiyacı duymadığınız, özgürce "seni seviyorum" diyebildiğiniz bir yaşam düşleyin. Risk almaktan korkmadığınız ve yaşamı keşfetmenin hazzını duyduğunuz bir yaşam düşleyin. Yaşamaktan da ölmekten de korkmadığınız bir dünyayı düşünün. Bunları düşlemenizi istiyorum. Çünkü bu düşledikleriniz tümüyle mümkün. Bu cennet boyutu sadece sevme yeteneğiyle mümkündür. Aşık olduğunuzda her şey size güzel gelir. Bulutlarda gezersiniz. Her yerde sevgiyi görürsünüz. Bu boyutta sürekli yaşamak mümkün. Bu boyutta yaşayan insanlar var. Dünya çok güzel ve çok harika bir yer. Sevgiyi bir yaşam biçimi yaptığınızda yaşam çok kolaylaşır. Dünyada cennetin varolduğunun gerçekliğini bilirsiniz. Her an sevecen olabilirsiniz. Bu bir seçimdir. Sevmek için bir neden bulmanız gerekmiyor. Sevmenin çok güzel bir nedeni de var. Çünkü sevmek sizi mutlu kılar. İfade edilen sevgi sadece mutluluk üretir. Sevgi size dinginlik ve iç barış verir. Algılamanızı genişletir. Her şeyi sevginin gözleriyle görebilirsiniz. Sevginin her yerde olduğunun farkında olabilirsiniz. Sevgiyle yaşadığınızda zihninizdeki sis yok olur. Mitote yok olur gider. İnsanların binlerce yıldır aradığı şey bu. Binlerce yıldır mutluluğu arıyoruz. Mutluluk bir kayıp cennet. İnsanların bu noktaya gelişi zihnin evriminin bir parçasıdır. Cennet, insanlığın geleceğidir. Böyle bir yaşam mümkün ve bu kendi elinizde. Sevgi bilinciyle sürülen yaşama, Musa, Vaat Edilen Toprak; Buda, Nirvana; İsa, Cennet dedi. Toltekler de Yeni Rüya diyor. İçinizdeki parazit siz değilsiniz. Parazitten kurtulun ve sevgiyi deneyimlemek için boşluk yaratın. Yargıca ve Kurbana bağımlı olduğunuz sürece acı çekersiniz. Acı çekmek size güvenli gelebilir, çünkü çok iyi bildiğiniz bir şeydir. Ama acı çekmek gerekli değildir. Acı çekiyorsanız, acı çekmeyi seçtiğiniz içindir. Yaşamınızda acı çekmek için birçok neden, birçok mazeret bulabilirsiniz ama asla iyi bir neden, gerçek bir neden bulamazsınız. Aynı şey mutluluk için de geçerlidir. Mutlu olmanızın tek nedeni mutlu olmayı seçmenizdir. Acı da, mutluluk da bir seçimdir. Cehennemde yaşamak da, cennette yaşamak da bir seçimdir. Ben cennette yaşamayı seçiyorum. Sizin seçiminiz ne?
Sonsuzluğun
ötesi
içinizdedir
Dualar
Lütfen şimdi gözlerinizi kapatın ve yüreğinizi açın. Yüreğinizden gelen tüm sevgiyi hissedin. Sözlerime zihninizle ve yüreğinizle katılmanızı istiyorum. Sevginin güçlü bağlantısını hissetmenizi istiyorum. Birlikte, yaratıcı ile bir olmayı deneyimlemek için çok özel bir dua edeceğiz. Dikkatinizi akciğerlerinize odaklayın. Sadece akciğerleriniz var. Ciğerlerinizin iyice genişlediğini hissedin. İnsan bedeninin en büyük ihtiyacı olan havayı içinize çekin. Derin bir nefes alın ve ciğerlerinizin havayla dolduğunu hissedin. Havanın sevgi olduğunu hissedin. Hava ile ciğerleriniz arasındaki sevgi bağını hissedin. Ciğerlerinizi sonuna kadar doldurun. Ve nefesinizi vermenin hazzını hissedin. Bedenin herhangi bir ihtiyacını karşıladığınızda bu bize haz verir. Nefes almak bize haz verir. Sadece nefes almak bile mutlu olmamız için yeterlidir. Yaşamanın, canlı olmanın hazzını hissedin. Sevgiyi hissetmenin hazzını duyun.
Özgürlük Duası
Evrenin yaratıcısı. Bugün bizimle sevgiyi paylaşmanı istiyoruz. Gerçek adının Sevgi olduğunu biliyoruz. Seninle iletişim içinde olmak aynı vibrasyonu, aynı titreşimi paylaşmak demek. Çünkü evrende varolan tek şey sensin. Bugün, bize senin gibi olmamız için, yaşamı sevmemiz için, yaşam olmak, sevgi olmak için yardım et. Bize senin gibi sevmemiz için yardım et. Koşulsuz, beklentisiz, görevsiz, yargısız. Kendimizi yargılamadan sevmemiz ve kabul etmemiz için bize yardım et. Çünkü kendimizi yargıladığımızda suçlu buluyoruz ve cezalandırıyoruz. Başkalarını koşulsuz sevmemiz için bize yardım et. Onları yargılamadan kabul etmemiz için bize yardım et. Çünkü onları yargıladığımızda suçlu buluyoruz ve cezalandırıyoruz. Başkalarını reddettiğimizde kendimizi reddediyoruz, kendimizi reddettiğimizde Seni reddediyoruz. Yarattığın her şeyi koşulsuz sevmemiz için bize yardımcı ol. Bugün yüreğimizi ve duygusal zehrimizi temizle. Zihnimizi yargılardan özgürleştir. Böylece saf huzur ve saf sevgiyle yaşayabilelim. Bugün çok özel bir gün. Bugün yüreklerimizi yeniden açıyoruz ve birbirimize "Seni seviyorum" diyoruz -korkmadan ve sevgiyi hissederek. Bugün kendimizi sana sunuyoruz. Bize gel, sesimizi, gözlerimizi, ellerimizi ve yüreklerimi kullan. Kullan ki sevgiyi herkesle paylaşabilelim. Yaratıcı. Bugün tıpkı Senin gibi olmamız için bize yardım et. Bugün bize verilen her şey için şükranlarımızı sunuyoruz
-özellikle kendimiz olabilme özgürlüğümüz için.
Amin.
Amin.
Sevgi Duası
Birlikte güzel bir rüyayı paylaşacağız. Her zaman görmek isteyeceğiniz bir rüyayı. Bu rüyada ılık, güzel bir yaz günündesiniz. Kuşların, rüzgarın ve minik ırmağın sesini işitiyorsunuz. Irmağın kıyısına gidiyorsunuz. Kıyıda yaşlı bir adam meditasyon yapıyor. Yaşlı adamın başının üzerinden rengarenk bir ışık yayıldığını görüyorsunuz. Onu rahatsız etmemeye çalışıyorsunuz. Ama o, varlığınızı hissediyor ve gözlerini açıyor. Gözleri sevgi ve kocaman tebessüm dolu. Ona bu rengarenk ışığı nasıl yaydığını soruyorsunuz. Size de bunu yapabilmeyi öğretmesini istiyorsunuz. O da, uzun yıllar önce aynı soruyu kendi öğretmenine sorduğunu söylüyor. Yaşlı adam size hikayesini anlatmaya başlıyor:"Öğretmenim göğsünü açtı, kalbini dışarı çıkardı ve yüreğinden güzel bir alev aldı. Sonra benim göğsümü açtı, yüreğimi dışarı çıkardı ve küçük alevi içine yerleştirdi. Yüreğimi yeniden göğsümün içine koydu. Yüreğim içine girer girmez yoğun bir sevgi hissettim. Çünkü yüreğime koyduğu alev, kendi sevgisiydi. Bu alev yüreğimde büyüdü, büyüdü kocaman bir ateş oldu. Bu ateş yakmıyordu ama dokunduğu her şeyi arındırıyordu. Ateş bedenimin her hücresine dokundu. Ve hücrelerim bana Sevgiyi geri verdi. Bedenimle bir oldum ama Sevgim daha da büyüdü. Bu kez ateş tüm duygularıma dokundu ve tüm duygularım güçlü ve yoğun Sevgiye dönüştü. Ve kendimi bütünüyle ve koşulsuz sevdim. Ama ateş yanmaya devam ediyordu. Sevgimi paylaşmaya ihtiyaç duyuyordum. Sevgimi ağaçlara dağıtmaya başladım. Bir parça Sevgi koyduğum her ağaç bana Sevgiyi geri verdi. Ağaçlarla bir oldum. Ama Sevgim yine durmadı, daha da büyüdü. Bir parça Sevgimi, her çiçeğe, çimene, toprağa verdim. Onlar da bana Sevgilerini geri verdi. Ve bir olduk. Sevgim daha da büyüdü, büyüdü, büyüdü ve dünyadaki her hayvana Sevgimi verdim. Hayvanlar bana Sevgiyi geri verdiler ve Bir oldum. Ama Sevgim büyümeye devam ediyordu. Sevgimi her kristale, her taşa, metale, suya, okyanusa, nehirlere, yağmura, karaya, havaya, rüzgara verdim. Her şey bana sevgiyi geri verdi. Ve onlarla Bir oldum. Sevgim büyümeye devam etti. Başımı gökyüzüne çevirdim, Sevgimi güneşe, yıldızlara, aya verdim. Onlar da bana Sevgiyi geri verdi. Güneşle, ayla, yıldızlarla Bir oldum. Sonra Sevgimi parça parça her insanın içine koydum. Ve tüm insanlıkla Bir oldum. Nereye gidersem gideyim, kiminle tanışırsam tanışayım, her bir insanın gözlerinde kendimi gördüm. Çünkü ben her şeyin parçasıyım. Çünkü ben seviyorum." Ve yaşlı adam göğsünü açarak yüreğini çıkarır, yüreğindeki bir alevi sizin yüreğinize koyar. Artık siz de her şeyle Birsiniz: rüzgarla, suyla, yıldızlarla, doğayla, hayvanlarla, insanlarla. Yüreğinizden yayılan sıcaklığı ve ışığı hissediyorsunuz. Başınızın üzerinden rengarenk bir ışık yayılıyor. Sevginin ışığını yayıyorsunuz ve şöyle diyorsunuz: "Evrenin yaratıcısı. Bana yaşam denilen armağanı verdiğin için teşekkür ediyorum. Gerçekten ihtiyacım olan her şeyi bana verdiğin için teşekkür ederim. Bu güzel bedeni ve zihni deneyimleme imkanı verdiğin için teşekkür ederim. Tüm sevginle, saf ve sınırsız ruhunla, sıcak ve parlak ışığınla içimde yaşadığın için teşekkür ederim. Gittiğim her yerde sevgini paylaşmak için, sözlerimi, gözlerimi, yüreğimi kullandığın için teşekkür ederim. Seni olduğun gibi seviyorum çünkü ben senin yarattığınım. Kendimi olduğum gibi seviyorum. Yüreğimdeki sevgiyi ve huzuru hep korumama yardım et. Bu sevgiyle yeni bir yaşam yaratmaya ve hayatımın geri kalan döneminde sevgiyle yaşamama yardım et.
Amin
Amin