Ömer Hayyam ve X harfi
Ömer Hayyam , 11. Yüzyıl'da Semerkant'da cebir üzerine çalısırken, denklemde bilinmeyen sayılara Arapça "şey" diyordu. Bu sözcük Endülüs'deki İspanyolca yapıtlarda xey olarak yazıldığından, zamanla X biçimini aldı ve bilinmeyeni göstermekte kullanılan evrensel X harfine dönüştü...
Ömer Hayyam takvimi
Sultan Celalettin Melikşah tarafından başkent Merv'e çağrılan Ömer Hayyam yeni bir takvim oluşturmak için kurulan bilim adamları heyetinin başına getirildi. O zamanlar halk arasında Ömer Hayyam takvimi bugünse Celali Takvimi olarak bilinen bu takvim her 5000 yılda bir gün hata veriyordu ve güneş yılına göre düzenlenmişti. Günümüzde kullanılan Gregoryen takvimi ise her 3330 yılda bir gün hata vermektedir. Bu da Hayyam'ın bilimsel düzeyinin kendi zamanının ne kadar ötesinde oluşunun açık bir göstergesidir.
Bilim ve Teknik - Ağustos 98 sayı 369, S. 63
Kim senin yasanı çiğnemedi ki, söyle?
		Günahsız bir ömrün tadı ne ki, söyle?
		Yaptığım kötülüğü, kötülükle ödetirsen sen,
		Sen ile ben arasında ne fark kalır ki. söyle?
Halk arasında yüzyıllardır anlatılan bir hikâye vardır. Hikâyeye göre
 birbirlerini çok seven, oldukça başarılı üç öğrenci aralarında bir 
karar alırlar: "Hangimi/ ileride bir gün yükselir, yeterli gücü eline 
geçirirse, diğerlerine de yardım edecek". Bu üç öğrenciden biri olan 
Nizamülmülk, yıllar sonra çok yetenekli bir devlet adamı olur ve 
Selçuklu hükümdarı Alparslan ile onun oglıı Melikşah dönemlerinde 
vezirlik yapar. Kendisi sarayda böylesine önemli bir göreve geldikten 
sonra arkadaşlarına verdiği sözü unutmaz ve onlardan Hasan Sabbah'ın 
sarayda mabeynci olarak görev almasını sağlar. Fakat Hasan arkadaşı 
Nizam'ın yaptığı iyiliğe ihanet eder, onu Sultan'ın gözünden düşürüp 
kendisi onun yerine geçmek ister. Bunu farkeden Nizamülmülk'de Hasan'ı 
saraydan uzaklaştırır. Saraydan kovulan Hasan Sabbah, Ismailiye 
mezhebinden olan taraftarlarıyla Haşhaşiler adlı bir örgüt kurar. Bu 
aynı zamanda dünya üzerinde gelmiş geçmiş en kanlı terör örgütüdür.
(Hatta Haşhaşiler (Haşhaşın) sözcüğü bugün batı dillerinde kullanılan
 ve suıikastçi anlamına gelen 'assasin' sözcüğünün de kökenidir). Bu 
örgüt bir gün Nizamülmülk'ü de hançerleyerek öldürür ve Hasan Sabbah'ın 
intikamı da alınmış olur.
Üçüncü arkadaş Ömer ise Nizam'ın tüm ısrarına rağmen saray işlerine 
karışmak istemez. Kendisine bağlanan yeterli miktarda bir aylıkla 
yaşamayı tercih eder. Kendi kurduğu rasathanede gökyüzünü inceler, 
bilimsel çalışmalar yapar. Hükümdarın özel müneccimi olur: ancak 
siyasetten ve saray entrikalarından uzak durmaya çalışır. Tüm bunların 
yanında günümüze kadar ulaşmış ve oldukça önemli bir eser olarak kabul 
edilen Rubaiyat'ı yazar. İşte yukarıdaki mısralar Ömer'in 
Rubaiyat'ındandır.
Bu hikâye halk arasında sevilip anlatılır, ancak Ömer'le Hasan'ın 
Nizamülmülk'le yaşıt olabilmeleri için her ikisinin de yaklaşık ularak 
yüzyirmi yaşlarına değin yaşamış olmaları gerekir. Bu ise zamanın 
tarihçilerinden elde edilen bilgilerle çelişmektedir.
Tarihçilerin verdikleri bilgilere göre Ömer Havyam 1048 yılında 
Nişabur kentinde doğdu. (Doğum yılını 1144 olarak veren kaynaklar da 
vardır) Asıl adı Gıyaseddin Ebu'lfeth Bin İbrahim El-Hayvam olan Ömer, 
yaptığı bilimsel çalışmaları ve yazdığı rubailerle tanınmıştı. Daha 
yaşadığı dönemde Ibn-i Sina'dan sonra Doğu'nun yetiştirdiği en büyük 
bilgin olarak kabul ediliyordu. Ancak Hayyam'ın felsefe, tasavvuf, 
fıkıh, tarih ve tıp konularında yazdığı bilinen birçok yapıtı bugüne 
ulaşamamıştır.
Farsça'da 'çadırcı' anlamına gelen bir sözcükten türemiş olan Hayyam 
adını büyük olasılıkla babasının ya da bir başka aile büyüğünün 
mesleğinden dolayı verilmiştir . Nişabur ve Belh'te öğrenim gördükten 
sonra Semerkant'a giden Ömer, burada kendisine bugünlere uzanacak bir ün
 kazandıran cebirle ilgili risalesini yazdı. Daha sonra Sultan 
Celaleddin Melikşah tarafından başkent Merv'e çağrılan Ömer Havyam, yeni
 bir takvim oluşturmak için kurulan bilim adamları heyetinin başına 
getirildi. O zamanlar halk arasında 'Ömer Hayyam takvimi', 
bugünse 'Celali takvimi' olarak bilinen bu takvim her 5000 yılda bir gün
 hata veriyordu ve güneş yılına göre düzenlenmişti, günümüzde kullanılan
 Gregoryen takvimi ise her 3330 yılda bir gün hata vermektedir. Bu da 
Hayyam'ın bilimsel düzeyinin kendi zamanının ne kadar ötesinde oluşunun 
açık bir göstergesidir.
Ah, diyorlar ki benim hesaplamalarım
		Yılı insan pusulasına uydurdu, ha?
		Eğer öyleyse takvimden
		Doğmamış yarını ve ölü dünü koparalım.
Ömer Hayyam'ın yüzyıllar sonra Batı dünyasında tanınmasını ve belki 
de en çok okunan, en çok sevilen Doğulu yazar olmasını sağlayan 
yapıtıysa Rubaiyat'tır. Rubaiyat'ın bu derece ünlenmesinin en önemli 
nedenlerinden biri de büyük İngiliz ozan Edward Kitzgerald tarafından 
yapılan çevirinin oldukça başarılı olmasıydı. Bir şiiri kendi dilinden 
başka bir dile içerdiği anlamı ve duygulan koruyarak hem de şiir olarak 
çevirmek oldukça zor bir iştir. Fakat Fitzgerald, birçok edebiyatçının 
belirttiği gibi rubaileri sanki tekrar yaratmıştır. Dünyanın en büyük 
ansiklopedik sözlüklerinden biri olan Longatname-ye Dehhada'nın yazarı 
Dehhada; eserinin 167. fasikiilünde Fitzgerald ve çevirisi için şunları 
yazmıştır: "Fitzgerald Havyam rubailerini İngiliz diline öylesine bir 
doğruluk, zevk inceliği ve şiir gücüyle çevirmiştir ki. sözlerin 
açıklığı, anlamın gücü bakımından hemen hemen Farsça'nın tıpkısıdır".
Fitzgerald'ın çevirisinin 1859 yılında Londra'da yayımlanmasının 
ardından tüm edebiyat dünyasının ilgisi Havyam üzerinde yoğunlaştı. 
Başta İngiltere, Amerika ve Fransa olmak üzere dünyanın birçok 
ülkesinde, birçok dilde Hayyam'ın rubailerinin çevirileri birbirini 
izledi. 1892 yılında Londra'da bir de Hayyani Kulübü kuruldu. İngiliz 
edebiyatçı ve gazetecilerin öncülüğünde kurulan kulüp, resmi bir törenle
 Hayyam'ın mezarından getirtilip üretilen iki kırmızı gül dalını 
Fitzgerald'ın mezarına dikti. Hayyam Kulübü'nün kapısına da onun şu 
rubaisi yazıldı.
Var eyledi yetiş iki millet yaradan.
	Ben sevgi için doğmuşum, ancak anadan.
	Kafir ya da İslam ne imiş, sensin amaç!
	Din ayrımını, kaldır a Tanrım aradan.
Edebiyat dünyasında bu derecede sevilen ve ünlü olan Hayyam bilim 
dünyasında da oldukça tanınmıştır. Tıp, fizik, astronomi, cebir, 
geometri ve yüksek matematik alanlarında önemli çalışmaları olan Hayyam 
için "zamanın tüm bilgilerini bildiği" söylenir. Rubaiyat dışında 
Hayyam'ın kaleme aldığı ve çoğu bilimsel içerikli olan kitaplar 
şunlardır.
1) Risale fi'l Barehin alâ Mesailü'l Cebr ve'I- Mukabele (Cebir ve geometri üzerine)
2) Muhasar fi'l- Tabiiyat (fiziksel bilimler alanında bir özet)
3) Muhtasar fi'l- Vücud (Varlıkla ilgili bilgi özeti, kitap şu anda Londra'da British Museum'dadır)
4) El-Kevnn ve't-Teklif (Oluş ve Görüşler)
5) Mizan-ül-Hikem (Bilgelikler Ölçüsü)
6) Ravzat-ül- Ukul (Akıllar Bahçesi )
7) Fi Şerh-i ma eşkel-i men Mosaderhât-e Ketâb-e Oklides (Kitap şu anda Hollanda'dadır)
Bu kitaplardan özellikle Cebir kitabı Doğu'da matematik dünyasında 
uzun yıllar etkili olmuştur. Batılı matematikçilere bu eserle ancak 1851
 yılında F. VVoepcke'nin çevirisiyle tanışmışlardır. Aslında Ömer'in 
çalışmasından Batıda ilk söz eden Gerard Meerman idi. Meerman 1742 
yılında yazdığı 'Speicmen Calculi FIuxionaIis' adlı eserinin önsözünde 
islam bilginlerinin matematiğe yaptıkları hizmetleri sayarken Levden 
kütüphanesinde bulunan ve Ömer Hayyam'a ait olan bir el yazmasından 
bahsetmişti. Warner tarafından kütüphaneye bağışlanan eserde kübik 
denklemlerin cebirsel çözümlerinin bulunduğunu yazıyordu Meerman, işte 
Woepcke, L'AIgébre d'Omar Alkhayyâmî adını vereceği çevirisini yaparken 
bu elyazmasını ve bunun dışında Paris Ulusal Müzesi'nde bulunan iki 
elyazmasını kullandı. Aynı kitabın bir kopyası da Columbia Üniversitesi 
kütüphanesi Profesör David Kugene Smith koleksiyonunda bulunmaktadır. 
Profesör Smith tarafından Hindistan'ın Lahor kentinde bulunan bu 
elyazması esas itibariyle Levden'deki kopyanın çok benzeridir.
Ömer Hayyam'ın Cebir kitabı, on bölümden oluşur. Kübik denklemlerle ilgili kısımlar birleştirildiğinde geriye altı bölüm kalır.
	Bunlar.
1) Önsöz ve cebirle ilgili temel kavramların tanımları.
2) Çözülmesi için önerilmiş basit ikinci derece denklemlerle, bileşik ikinci derece denklemlerin tablosu.
3) Birinci ve ikinci derece denklemlerin sayısal yoluyla ve geometrik olarak kuruluşları.
4) Kübik denklemlerin, koniklerin kesiştirilmesi yoluyla kuruluşları ve gösterimleri.
5) Kesirli denklemlerin tartışması.
6) Abû'l Jûd'un eseri üzerine yorumlar.
Ömer Hayyam. kitabının birinci bölümünde cebiri "Sayısal ve geometrik
 bilinmeyenlerin belirlenmesini amaçlayan bilim" olarak tanımlar. Bu 
tanım onun cebire yaklaşımını
	gösterir. Onun temel amacı cebirsel denklemlere geometrik çözümler 
önermekti. Kitabının genelinde de bu yöntemi tüm denklemlere uygulamaya 
çalışmıştır.
Örnek olarak x3+a2x=bdenklemini inceleyelim. Hayyam bu denklemin çözümü için aşağıdaki geometrik yöntemi önermişti:
Önce x2=ay parabolü çizilir. Daha sonra merkezi x- ekseninde olacak şekilde |AC|=b/a2
 çaplı çember çizilir. Çember ile parabolün kesişim noktası P olsun. 
P'den x- eksenine indirilen dikmenin avagı Q olmak üzere verilen kübik 
denklemin çözümü [AQ] doğru parçasıdır.
İşte bu ve buna benzer başka kübik denklemleri incelemiş ve 
bu denklemleri sınıflandırmıştır Hayyam. Matematik tarihinde ilk olan bu
 sınıflandırmayı yapan Hayyam'ın ayrıca Pascal üçgeni olarak bilinen 
üçgenle de ilgili bir kitap yazdığı bilinmektedir. Bugün kayıp olan bu 
kitapta Hayyam Pascal'dan yıllar önce bu üçgenin özelliklerini 
incelemiştir. (Ömer Hayyam bu kitaptan öteki kitaplarında söz eder: 
fakat kitabın içeriğiyle ilgili bilgilerimiz oldukça sınırlıdır).
Matematikteki bilgisi ve yeteneği zamanının çok ötesinde olan Ömer 
Hayyam; denklemlerle ilgili başarılı çalışmalar yapmış ancak negatif, 
kesirli ve sanal kökleri görememiştir. Sadece pozitif köklere ulaşmayı 
başaran Hayyam, ayrıca kübik denklemlerde genelde bir, en fazla da iki 
kökü bulabilmiştir. Bunun nedenlerinden biri olarak Hayyam'ın geometrik 
çizimleri tam olarak yapmamış olması gösterilmektedir.
Bir kitabında da Öklit'in aksiyomlarıyla ilgili çalışmalarını 
toplayan Hayyam, Öklit'in paralellik aksiyomunu başka bir önerme 
kümesiyle değiştirdi. Bunun sonunda, bugün Öklitdışı geometrilerde 
kullanılan "geniş, dar ve dik açı hipotezleri" ile ilgili biçimlere 
ulaştı. Böylelikle bir bakıma Öklitdışı geometri anlayışının da temellerini atan kişi Hayyam olmuştur.
Özellikle matematik ve edebiyat dallarında bu derece önemli 
çalışmalar yapmış olan. Doğu'nun yetiştirdiği en önemli bilim 
adamlarından biri olarak kabul edilmiştir Ömer Hayyam. Zamanın tarihçilerinden edindiğimiz bilgilere göre 1122-1131 
tarihleri arasında yaşama gözlerini yummuştur. Hayyam'la ilgili 
bilgileri veren kaynaklar arasında en önemlisi olarak kabul edileni 
Hayyam'ın çağdaşı Nezami-ye Arûzî tarafından kaleme alınmış Çehar 
Megaale (Dört Yazı) adlı yapıtıdır. Hayyam'la ilgili en eski belge olan 
bu kitabın yazarı, kitabın üçüncü bölümünde astronomi alanındaki ünlü 
kişilerden söz ederken şöyle diyor:
"Ömer Hayyam'a, ölümünden yirmi yıl önce Belh'te rastladım. Köle 
tüccarları sokağında oturan eşraftan birinin evinde konuktu. Ününü 
bildiğimden, bir sözünü kaydetmek üzere onu bir gölge gibi izledim. 
Böylece 'mezarım her ilkbahar kuzey rüzgârlarının çiçek açtığı bir yerde
 bulunacak' dediğini duymuş oldum. O sıralar bu sözcükler bana saçma 
geldi, ama onun gibi bir adamın gelişigüzel konuşmadığını da biliyordum.
 Hayyam'ın ölümünden dört yıl sonra, Nişabur'dan geçtim. Bir bilim 
ustasına duyulması gereken saygıyı duyduğumdan mezarını ziyarete gittim. Bir rehber beni 
oraya götürdü. Mezarı bahçe duvarının dibindeydi, şeftali ve armut 
ağaçlarının dalları kabrin üzerine uzanmış, çiçeklerini boydan boya 
üzerine dökmüştüm. Kabrin üzerinde sanki çiçeklerden bir halı vardı. O 
zaman Belh'teyken söylediği sözleri anımsayıp ağladım".
Deniz Gündüz - Bilim Teknik Dergisi