Ne bileyim / bir damlanın böyle deniz olduğunu
Şaştım / mavi bir fal gibi açılınca önümde"
Can Yücel
"Tıpkı eski günlerdeki gibi Ada... Baylan'da kup griye yiyrek... Arka
bahçe de açılmıştır belki..."
"Ah Mabelcim, ah bu senin iflah olmaz romantikliğin, nostaljin... Ve
ah bu benim..."
"Senin ne?"
Telefonun öbür ucunda incecik bir iç çekiş yükseldi, biraz havada
kladı, ama fazla dayanamadı yere düştü.
"Ah bu senin ne, Ada?" diye sinirli sordum.
"Benim sana karşı iflah olmaz zayıflığım, elbette!"
"Tamam o zaman, yarın saat onda Baylan'da bekliyorum. Kadife kabanlı,
miyop gözlüklü, siyah kıvırcık saçlıyım. Ancak dikkat edilirse utangaç mavi
gözlerim olduğu anlaşılacaktır. Umarım beni tanırsınız..."
"Aaa deli misin Tuna, ben sabahın onunda nasıl Kadıköy'de olurum ya!
Taksim'den Asya'ya geçmek en az bir buçuk saat alır sabahın o vaktinde...
İnsaf yani!"
"O zaman sizin istediğiniz bir renkte ceket giyeyim, belki böylelikle
tanırsınız beni..."
"Öğleden sonra olsun Mabel, n'oolursun, hı?"
"Öğleden sonra iki saat dersim var ve bilmem hatırlar mısınız ama
hocalar ders asamazlar! Hem benim öğlesonrası renkte kabanım yok ki..."
"On birde, tamam mı?"
"Tamam."
"Görüşürüz hocam. Sen yine kahverengi kadife kabanını giy, maviş
gözlerine pek yaraşır."
"Elveda Kumral Ada."
"Elveda Mavi Tuna."
Kumral Ada Mavi Tuna