26 Temmuz 2024

Dünyayı Nasıl Görüyorum?

Duyabileceğimiz en güzel şey, hayatın esrarlı yanıdır. (Evren nasıl varoldu, sorusudur.) Sanatın ve gerçek bilimin beşiğinde bu ana duygu vardır. Onu bilmeyen, dünya karşısında şaşkınlık ve hayranlık duymayan kimse, ne de olsa ölü ve gözü kapalı gibidir. Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gelmek, korku ile de karışarak dinleri yaratmıştır…

Ulaşamayacağımız bir şeylerin varolduğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anlayabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek; bu, bilginin ve gerçek dindarlığın ta kendisidir. İşte bu anlamda, ve yalnız bu anlamda, derinden dindar olan insanlara katılıyorum…

Hayatın sonsuzluğundaki sır ve gerçeğin akılları aşan kuruluşuna bakış, bir de tabiatta kendini gösteren aklın, ne kadar küçük olursa olsun bir parçacığını kavramak için göstereceğimiz o içten çaba yetiyor bana.

“Dünyamıza Bakış” – Albert EINSTEIN – Alan yy. 2.Basım. Mart/87. Çevirenler: S. EYÜBOGLU – A. ERHAT, V. GÜNYOL, İ. ÖZTÜRK, Y. ANDAY. Sf. 6-11, “Dünyayı nasıl görüyorum?” başlıklı yazıdan. 

 DüNYAMIZA BAKIŞ

Ekonomik ve toplumsal sorunları enikonu bilmeyen bir kimsenin sosyalizm üstüne birtakım düşünceler ileri sürmesi uygun düşer mi? Birçok bakımdan düşer bence...

Sosyalizm törel ve toplumsal bir amaca yönelmiştir. Ama, bilim ne amaçlar yaratabilir, ne de bunları insanlara benimsetebilir; olsa olsa, son amaçlara götüren bir takım araçlar sağlayabilir ancak.

Bu nedenlerden ötürü, insanla ilgili sorunlarda, bilim ve bilimsel yöntemi küçümsemekten kaçınmalıyız. Toplum düzenine değinen sorunlar üstünde yalnız uzmanların söz sahibi olduğunu da kabul etmemeliyiz.

-Einstein-

Albert Einstein’in (1879-1955) aşağıdaki sözleri bilim camiasının kendi içinde de bu tür derin kaygıların olduğunu göstermektedir: “Öte yandan, teknoloji, ya da uygulamalı bilim, insanlığı son derece ciddi bazı sorunlarla karşı karşıya getirmiştir. İnsanlığın yaşaması bu sorunların yararlı bir yoldan çözümlenmesine bağlıdır. Yapılacak şey, yeni birtakım toplumsal kurumlar ve gelenekler yaratmaktır. Öyle kurumlar ki, onlar olmadıkça, yeni âletler, ister istemez insanlığın başına belâların en büyüğünü açabilir” (Einstein, 1987, s.27).

“Söylediğim birtakım sözlerin hoşunuza gitmediğini anlıyorum. Ama ben hiçbir zaman insanlık için bir kurtuluş yolu olmadığını söylemedim. Yeryüzündeki koşulların düzelmesi salt bilimsel buluşlardan çok insan geleneklerinin ve ülkülerinin gerçekleşmesine bağlıdır. Ahlâklı bir yaşama düzeninin gelişmesi bakımından Konfüçyüs’ün Buddha’nın, İsa’nın ve Gandhi’nin yaptıkları, bilimin herhangi bir zamanda yapabileceğinden çok daha önemlidir bence.” (Einstein, 1987, s.27).