26 Temmuz 2021

Bertolt Brecht - Epik Tiyatro 1936

  «Epik tiyatro» çok kimseye kendi içinde çelişkili bir durum sergiler, çünkü Aristoteles'e göre bir konunun dramatik ve epik akta­ rım biçimi, temelde birbirinden çok farklı işlemler olarak anlaşılıyor­ du. îki biçim arasındaki fark, hiçbir şekilde birinin canlı insanlar tarafından sunulduğu, diğerinin ise kitap kullandığı noktasında görülmedi. -Homer'in ve Ortaçağ ozanlarının epik eserleri aynı za­ manda gösteri eserleri olup Goethe'nin Faust oyunu ya da Byron'un Manfred dramı gibi en aşırı etkilerine, doğrusunu söylemek gerekirse, kitap olarak erişiyorlardı- dramatik ve epik biçimler arasındaki fark, Aristoteles'ten sonraki değişik yapılarda gözlenip bunların yasaları es­ tetiğin iki farklı dalında ele alındı. Bu yapı biçimleri eserlerin seyirci­ ye sunulduğu çeşitli tarzlara bağlıdır, birisi sahne aracılığıyla olur, öteki kitap aracılığıyla. Ne var ki, bu sunuş tarzlarına bağlı olmadan da «dramatik» öğenin epik eserler içinde, ve «epik» öğenin de drama­ tik eserler içinde bulunduğu bir gerçekti. Geçen yüzyılda burjuva ro­ manı oldukça çok «dramatik» öge geliştirdi, bundan, konunun merkezileştirilmesi, bölümlerin birbirlerine bağımlı olma anı anlaşı­ lıyordu. Konuşmadaki belli heyecanlanma durumu,, güçler arasındaki çatışmanın vurgulanması «dramatik» özelliği ortaya koyuyordu. Anla­ tı ustası Döblin, anlatıyı dramatik durumun aksine makasla keserek parçalara ayırmanın mümkün olduğunu, ve parçaların hepsi tek tek canlı kaldıklarını belirterek yetkin bir tanımlama getirmiştir. Burada epik ile dramatik arasında uzun süreden beri bağdaşmaz görünen sertliğin neyin yardımıyla yumuşadığı tartışılacak değil, burada sadece tekniğin verdiği olanaklar sayesinde sahne donatılarak dra­ matik sunuş içine anlatı elemanlarının yerleştirildiğine işaret etmekle yetinileeektir. Projeksiyon olanağı, sahnenin motor gücüyle değişme yeteneği kazanması, film, bunlar sahne donanımını yetkinleştirdi. Ve bu, insanlar arasındaki önemli olayların artık öyle kolayca eanlandırı- lamadığı bir zamanda oldu, hareket veren güçlerin kişileştirildiği, ya da kişilerin görünmez, metafizik güçlerin emrine verildiği bir sırada.

Olayların anlaşılması için insanların yaşadığı ortamın büyük ve «anlamlı» olarak vurgulanması zorunlu olmuştu.

Bu ortam elbette şimdiye kadar yazılan oyunlarda gösterilmişti, ancak kendi başına bir eleman olarak değil, sadece oyunun baş kişisinin bakış açısından. Kahramanın ona gösterdiği tepkiden meyda­ na geliyordu. Bu, bir fırtınada su yüzeyindeki gemilerin yelkenlerini topladığının ve yelkenlerin indirilmesinin görünüşü gibi görülüyordu. Ama o, epik tiyatroda kendi başına ortaya çıkacaktı.

Sahne anlatmaya başladı. Artık dördüncü duvarla birlikte anlatıcı da ortadan kalkmış değildi. Sadece arka plan, sahnedeki olaylara başka yerlerdeki başka olayları aynı zamanda büyük tahtalarda anımsatmak, kişilerin veciz sözlerini belgeler yansıtarak kanıtlamak, ya da çürüt­ mek, soyut konuşmalar için kavranabilir somut sayılar vermek, plas­ tik olup da anlamı net olmayan olaylar için sayılar ve cümleler ver­ mek suretiyle tavır almakla kalmıyordu -oyuncular da değişimi tam olarak uygulamıyorlardı, tersine, canlandırdıkları kişiye karşı mesafe alıyorlar, evet açıkça eleştiri istiyorlardı.

Seyircinin kendini dramatik kişiyle özdeşleştirmesine, kendini eleştirisiz (ve uygulamada sonuçsuz) yaşantılara kaptırmasına hiçbir yönden olanak verilmiyordu. Canlandırma, malzemeleri ve olayları bir yabancılaştırma sürecine sokuyordu. Bu, anlaşılır olabilmek için gerekli olan yabancılaştırmaydı. Çok «doğal kabul edilen şeyin» doğal kabul edilmesinden vazgeçilir.

«Doğal olan şeyin» dikkat çekici hale getirilmesi gerekiyordu. Ancak bu şekilde sebep sonuç (etki tepki) yasaları gün ışığına çıkabi­ lirdi. İnsanların eylemleri hem böyle aynı zamanda da başka türlü ola­ bilmeliydi.

Bunlar büyük değişikliklerdi.

Dramatik tiyatronun izleyicisi şunu söyler: Evet, bunu ben de çoktan hissettim. 

-Ben böyleyim işte. 

-Bu çok doğal. 

-Bu her zaman böyle olacak. 

 —Bu insanın çektiği acı beni sarsıyor, çünkü onun bir çıkış yolu yok. 

-Bu büyük sanat: burada her şey doğal. 

-Ağlayanlarla ağlıyor, gülenlerle gülüyorum.

 

EPİK TİYATRO 1936 

M    Die Stücke von Bertolt Brecht in einem Band, 6. Auflage, Suhrkamp Verlag Frankfurt am Main 1987. Burada: Das epische Theater. 

 Hüseyin Salihoğlu.  Metin Almanca aslından çevirilmiştir.