Özgürlük meselesi çözülmez olsa da biz yine söylev verip olumsallığı veya gerekliliği savunabiliriz ... Mizaçlarımız ve önyargılanmız, meseleyi halletmeden kesip atan ve basitleştiren bir tercih yapmamızı kolaylaştınr. Bizi buna duyarlı kılmayı, bize bunun yüklü ve çelişkili gerçekliğini hissettinneyi hiçbir teorik yapı başaramazken, imtiyazlı bir sezgi, kendisine karşı icat edilmiş bütün gerekçelere rağmen bizi özgürlüğün kalbine yerle.ştirir. Ve korkarız - böylesine engin ve filli bir ifşaya; vaktiyle varmak istediğimiz, şimdi ise önünde gerilediğimiz o tehlikeli varlığa hazır olmadığımızdan, imk3nlann uçsuz bucaksızlığından korkanz. Zincirlere ve yasalara alışmış olan bizler. bir girişim sonsuzluğu karşısında, bir karar sefahati karşısında ne yapacaızdır? Keyfiliğin cazibesi bizi ürkütür. Eğer istediğimiz herhangi bir fiile girişebileceksek, artık ilhamın ve nazlann sınırı yoksa, bu kadar gücün sarhoşluğu içinde mahvolmaktan nasıl kaçınabiliriz?
Bu ifşayla sarsılan bilinç kendini sorgular ve yerinden sıçrar. Her şeyin emrine fun1ide olduğu bir dünyada kimin başı dönmemiştir ki? Cani, özgürlüğünü sınırsız bir şekilde kullanır ve gücünün fikrine karşı koyamaz. Başkalarının hayatına son verme konusunda, o da her birimizle aynı dilzeydedir. Eğer düşüncede öldürdüklerimiz hakikaten yok olsalardı, yeryüzünde kimse kalmazdı. İçimizde çekingen bir cellat, hayata geçmemiş bir katil taşırız. İnsan öldürme eğilimlerini kendilerine itiraf etıne cüreti olmayanlar da cinayetlerini rüyalarında işlerler. kabuslarını cesetlerle doldururlar. Mutlak bir mahkeme önünde, bir tek melekler beraat ederdi. Zira başka bir varlığın ölümünü---en azından bilinçsizce-dilememiş bir varlık hiç olmamıştır. Her birimiz ardımızda bir dost ve düşmanlar mezarlığı sürükleriz; bu mezarlığın yüreğin uçurumlarına atılmış veya arzuların yüzeyine yansıtılmış olması da pek mühim değildir.
Özgürlük, nihai içermeleri üzerinden kavrandığında, hayatımız ya da ötekilerin hayatları sorusunu ortaya koyar; kendimizi kurtarma ya da mahvetme imkiinlannın ikisini de beraberinde getirir. Ama kendimizi ancak sıçramalarla özgür hissederiz, şansımızı ve tehlikelerimizi ancak bunlar aracılığıyla anlarız. Bu dünyanın niçin yalnızca vasat bir mezbaha ve yapay bir cennet olduğunu açıklayan da bu sıçramaların kesikliği ve enderllğidir. Özgürlük üzerine inceleme yapmak, iyi ya da kötü hiçbir sonuca götürmez; fakat her şeyin bize bağlı olduğunun farkına varmamız için sadece anlar vardır ...
Özgürlük, özü şeytani olan etik bir ilkedir.