08 Mart 2021

Aşk ve Öbür Cinler - Gabriel Garcia Marquez

    https://productimages.hepsiburada.net/s/48/500/10940089794610.jpg

Gabriel Garcia Marquez'in, gençliğinde, günlük bir gazetenin muhabiriyken tanık olduğu bir olaydan yola çıkarak yazdığı bu roman, 1994 yılında ilk kez yayımlandığında hem dünyada hem Türkiye'de çok ses getirmişti. Çok eski bir manastırın yıkıntıları üzerine, beş yıldızlı bir otel yapılacaktır. Manastırın mahzenindeki mezarlar kazılıp boşaltılırken, bir mezarda bakır rengi canlı bir saç yığını bulunur. Bu gür saçlar çekilip çıkarılmakta, ama bir türlü sonu gelmemektedir; sonunda hâlâ bir kız çocuğunun kafatasına yapışık son saç telleri de dışarı çıkar. O harikulâde saçlar yirmi iki metre, on bir santim uzunluğundadır. Gabriel Garcia Marquez, yıllar önce tanık olduğu bu ilginç olaydan yola çıkarak, çocukluğunda büyükannesinden dinlediği bir köpek ısırması sonucunda kuduzdan ölen küçük bir kızın masalını birleştirerek olağanüstü güzellikteki bu yeni romanını yazmış. İnci Kut'un İspanyolca aslından büyük bir özenle Türkçeye çevirdiği Aşk ve Öbür Cinler, bu ünlü yazarın yarattığı büyülü gerçekçiliğe yeni bir örnek.

"Mezar yazıtı ilk kazma darbesiyle parça parça yerinden fırlamış, bakır renginde canlı bir saç yığını mezardan dışarı taşmıştı. Ustabaşı, işçilerinin de yardımıyla bunları tümüyle dışarı çıkarmak istedi, ama saçları ne kadar çok çekerlerse o kadar uzun ve gür görünüyorlardı; sonunda hâlâ bir kız çocuğunun kafatasına yapışık son saç telleri de dışarı çıktı... Yere yayılan o harikulade saçlar yirmi iki metre on bir santim uzunluğundaydı..."

Gabriel García Márquez, yıllar önce tanık olduğu bu ürkünç olayın izini sürerek, gizemli bir aşk öyküsü çıkarıyor ortaya, bahtsız bir genç kızla bir rahibin olağandışı aşklarının öyküsünü. Büyülü gerçekliğin büyük ustası, Aşk ve Öbür Cinler’de, yaşama ve ölüme meydan okumakla kalmayan, aklın ve inancın sınırlarını da zorlayan bir aşk hikâyesi sunuyor okurlarına. Gerçekle söylencenin ustalıkla harmanlandığı çağdaş bir novella.

*

 Kaygılanmayın saygıdeğer hanımefendi,’ dedi köle. ‘Bana istediğinizi yasaklayabilirsiniz, ben de yerine getiririm.’ Sonra da ekledi: ‘Ama düşünmemi yasaklayamazsınız.

Onu ne kadar çok tanısam, o kadar az tanıdığımı hissediyorum.

“Ne kadar uzaklardayız!" diye içini çekti.
“Neden?”
“Kendimizden,” dedi psikopos. “İnsanın öksüz olduğunu öğrenmek için bazen bir yıla ihtiyacı olması sence haksızlık değil mi?” Bir yanıt alamayınca da, hasretini açığa vurdu: “Bu gece İspanya’da uyuyor olmalarının düşüncesi bile içimi korkuyla dolduruyor.”
“Dünyanın dönmesine karışamayız,” dedi Delaura.
“Ama bize acı vermemesi için bunu bilmezden gelebilirdik,” dedi psikopos. “Galile’ye asıl gereken, inanç değil yürekti.”

 Herkes bir uyuşukluğun içine gömülüp kalmıştı.

O zamana kadar her ikisi de, mutlu olmak için aşkın yeterli olduğu düşüncesindeydiler.