14 Ocak 2020

Engin Geçtan - Hayat

Beğenilme Üzerine Bir Dünya
Anlaşılabilme umudunu tüketen insanlar, dünyayla ilişkilerini beğenilme üzerine kurma eğiliminde oluyorlar, kurtulması güç bir tuzağa düştüklerini fark etmeden. Çünkü, beğenilmeyi merkez alan bir dünya, insanın kendi içinde giderek daha sıkı kilitlenmesine ve çıkışı bulunmayan bir yalnızlığa gömülmesine neden olabilir. Dolayısıyla, kendini var hissedebilmenin tek yolu da beğenilmenin sürekliliğini sağlamaya yönelik bir hayat tarzı. Beğenilme öylesi bir iptila ki bu ihtiyaç karşılanmadığında yaşanabilecek bozgundan kaçınmak için sergilenmekte olan performansın aralıksız sürdürülmesi zorunlu hale gelir. Bunun sonucu olarak, hayatını beğenilme üzerine kuran insanların derininde, çoğu zaman dışardan fark edilemeyecek kadar iyi maskelenmiş bir depresyon yaşanır.

Mülkiyet Dürtüsündeki Değişiklik
Maddi refahın gönül zengiliği sağlayamayacağını göremez halde, kendine ve dünyaya karşı ikiyüzlü, dolayısıyla kendine ve dünyaya kızgın insanların sayısı giderek arttı. Bu durum mülkiyet dürtüsünde de değişikliklere neden oldu: Yalnızca sahip olma adına değil, başkalarını yoksun bırakmak amacıyla daha fazlasına sahip olmak. Zamanla, başkalarına tepeden bakabilmek için saygınlık kazanma gibi boyutlar da edinerek.

Asyalı Olmanın Anlamı
Yirmi yıl kadar önceydi, ülkemizi ziyaret etmekte olan bir Fransız Türkolog'a Fransız öğrencilerin Türkçe öğrenirken zorlanıp zorlanmadıklarını sormuştum. Evet başlangıçta bocalıyorlar dedi ve devam etti: Çünkü önce Asyalı olmayı öğrenmeleri gerekiyor, ama birkez o dünyaya girince büyüleniyorlar. Asyalı olmanın ne anlama geldiğini sorduğumda bana ''Zaman'' diye karşılık verdi,

Avrupa dillerinde şahıs ön planda  Asya dillerinde ise zaman. Bu çok önemli bir farklılık...