Seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. Küçük bir kız çocuğu idim, seni sevmeye başladığımda. Şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. Bütün bedenler çürüyor aslında Diego’m. Eskiyor bütün bedenler.
Ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden.
Benim acı çeken bir yüreğim var Diego. Seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var.
Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın Diego…
Ben de seni anlamak istedim. Tüm hayatımı, hayatımın her bir zerresini seni anlamaya adadım. Sen nereye gittiysen, ben de gittim. Sen neye güldüysen ona güldüm.
Seninle Amerika’ya gelmemi istediğinde, benim olduğunu sandım. En büyük yanılgım oldu bu belki de. Sen ne benim ne de başka bir kadının olamazdın. Kimseye ait olamazdın sen ! Ruhun buna izin vermezdi. Oysa ki ben, sana ait oldum hep.
Bir tek senin çocuğunu doğurmak istedim. Ah Diego’m.. Bu paramparça rahmimden nefret ettim, bebeğimizi tutamayınca. Söküp atmak istedim rahmimi. Sana çocuk doğurmayı beceremeyen bir organı taşımak yük oldu bana.
Kanlar içinde kaldığımda beyaz çarşaflar üzerinde, bana nasıl acıyarak baktığını gördüm. Nasıl korktuğunu, ölmemden. Sırf bundan ölmedim ben Diegom. sen acı çekme diye. ve beni terk ettiğinde, o kanlar içinde kaldığım günkü acı dolu bakışlarına sığınarak, acılı mektuplar yazdım sana.
Senin çirkin olduğunu söyleyen annemden nefret ettim. Sana benim gibi bakamayan herkesten. Senin güzelliğini görememelerini anlayamadım hiç…
Kurbağa sevgilim, Diego’m…Bana dünyanın en büyük acısını yaşattın sen. Gün be gün öldüm seni sevmeye başladığım ilk andan itibaren.
Ama sevgilim, bir daha gelseydim dünyaya yine seni severdim…Canlı canlı çürüyeceğimi bilerek!
saat üç buçuk.
gecelerim aysız.
gecelerim, pencerelerden süzülen gri ışığa gözünü kırpmadan bakıyor.
gecelerim ağlıyor, yastığım nemli ve soğuk.
gecelerim uzun, upuzun ve sürekli belirsiz bir sona doğru uzuyor.
gecelerim beni senin yokluğuna itiyor.
seni arıyorum, yanımdaki dev bedenini, soluğunu, kokunu arıyorum.
gecelerim, boşluk yanıtını veriyor.
gecelerim beni üşütüyor ve yalnızlıkla dolu.
bir temas noktası arıyorum.
tenini arıyorum.
neredesin? neredesin?
dönüp duruyorum, yanağım nemli yastığa, ıslak saçlarım şakaklarıma yapışıyor.
burada olmaman mümkün değil.
kafam serseri serseri dolaşıyor.
düşüncelerim gidip geliyor ve parçalanıyor.
bedenim artık anlamak istemiyor.
bedenim seni istiyor.
bedenim, şu sakat külçe,
senin sıcaklığında bir an için kendini unutmak istiyor.
birkaç saatlik dinginliğe çağırıyor.
gecelerim paçavraya dönmüş bir yürek.
gecelerim sana bakmak, ellerimle bedeninin her kıvrımını izlemek,
yüzünü bulup okşamak istediğimi biliyor.
gecelerim, senin yokluğundan dolayı soluğumu kesiyor.
gecelerim seni çağırmak istiyor ama sesleri çıkmıyor.
yine de seni seni çağırmak, sana kavuşmak,
bir an için sana sarılmak ve katleden zamanı unutmak istiyor gecelerim.
bedenim anlamıyor.
tıpkı benim gibi bedenimin de sana ihtiyacı var, belki de onunla ben biriz.
gecelerim, teni hissetmeye kadar kazınıyor,
sonunda duygu maddesel tözden arınarak daha güçlü, daha keskin bir hale geliyor.
gecelerim beni aşkla tutuşturuyor.
saat dört buçuk.
gecelerim beni tüketiyor.
senin eksikliğini çektiğimi biliyorum ve gecenin tüm karanlığı bu gerçekliği saklamaya yetmiyor.
bu gerçek, karanlıkta bir bıçak gibi parlıyor.
gecelerim sana uçabilmek, uykudan seni sarıp, sarmalayıp bana getirebilmek için
kanatları olsun istiyor.
uykunda, yanıbaşında olduğumu hissedeceksin ve kolların sen uyanmadan beni saracak.
gecelerim öğüt vermiyor.
gecelerim uyanık görülen bir düş gibi seni düşünüyor.
gecelerim üzülüyor ve yolunu yitiriyor.
gecelerim yalnızlığımı, tüm yalnızlıklarımı artırıyor.
sessizliği, ancak benim içimdeki sesleri duyuyor.
gecelerim uzun, uzun upuzun.
gecelerim günün hiç doğmamasından korkuyor;
ama aynı zamanda günün doğmasından da ürküyor gecelerim,
çünkü gün, her saatin iki saatmiş gibi uzun olduğu ve
sen olmadığın için tam anlamıyla yaşanmayan yapay bir gün.
gecelerim, gündüzlerimin de gecelerime benzeyip benzemediğini düşünüyor.
böylece günden neden korktuğumu anlayabilecek gecelerim.
gecelerim beni giydirmek ve gidip erkeğimi getirmem için beni dışarı itmek istiyor.
ama gecelerim her tür deliliğin yasak olduğunu ve düzensizlik yarattığını biliyor.
gecelerim nelerin yasak olmadığını düşünüyor.
onlarla bütünleşmenin yasak olmadığını biliyor,
ama bir bedenin umutsuzlukla birlikte kendisiyle bütünleşmesinden sıkılıyor.
çünkü beden, hiçle birleşmek için yaratılmamıştır.
gecelerim seni tüm derinlikleriye seviyor ve
benim derinliğimin yankısını taşıyor.
gecelerim düşsel yankılarla besleniyor.
gecelerim bunu yapabiliyor.
bense başaramıyorum.
gecelerim beni gözlüyor.
bakışları düzgün ve herşeyini içine doğru akıyor.
gecelerim, sevgiyle senin de içine akabilmek için burada olmanı istiyor.
gecelerim seni umut ediyor.
bedenim seni bekliyor.
gecelerim gözlerimizi görmek ve zevk dolu gözlerimize sahip olmak istiyor.
gecelerim her sarsıntıyı ellerinde tutmak istiyor.
gecelerim sessizce senin yokluğunda inliyor.
gecelerim uzun, uzun upuzun.
aklını yitiriyor ama senin görüntünü benden uzaklaştıramıyor,
arzumu yok edemiyor.
senin burada olmamandan dolayı ölüyor ve beni öldürüyor gecelerim.
gecelerim sürekli seni arıyor.
bedenim birkaç sokağın ya da adi bir coğrafyanın bizi ayırdığını anlayamıyor.
bedenim, geceni ortasında senin gölgeni görmemekten dolayı acıdan çıldırıyor.
bedenim uykunda sana sarılmak istiyor.
bedenim gece uyumak ve karanlıkta senin öpüşünle uyanmak istiyor.
gecelerim, bugün bundan daha güzel ve daha zalim bir düş tanımıyor.
gecelerim haykırıyor ve yelkenlerini yırtıyor,
gecelerim kendi öz sessizliğine çarpıyor,
ama senin bedenine ulaşamıyor.
eksikliğini öyle hissediyorum ki!
sözcüklerinin, renginin eksikliğini.
birazdan gün doğacak.