Hükümetlere karşı, insan hakları (müdahale) - Özne ve iktidar
M. Foucault bu metni, Haziran 1981’de Korsanlığa Karşı Uluslararası Komite’nin Cenevre’de kuruluşunu duyuran basın toplantısı vesilesiyle, yazdıktan birkaç dakika sonra okudu. Ardından, yeni bir İnsan Hakları Bildirgesi’ ne varmak umuduyla mümkün olduğunca fazla insanı bu metin dolayısıyla harekete geçirmeye çabaladı.
Konuşmak ve bir arada konuşmak için burada bulunan bizler, meydana gelen olayları hoş görmekte belli bir ortak güçlük çekmekten başka sıfatı olmayan özel" kişileriz. Biliyorum ve gerçeği kabul etmek gerekir: însanlan ülkelerinde yaşamak yerine terk etmeye yönelten nedenlere ilişkin fazla bir şey yapamıyoruz. Bu olay bizim gücümüzün dışındadır.
Kim bizi görevlendirdi? Kimse. Bizim hakkımızı oluşturan da tam budur. Ile-de-Lumiere, Anamour Burnu, El Salvador İçin Uçak ve İnsanların Yeryüzü, Uluslararası Af Örgütü* gibi önceki birçok inisiyatife rehberlik etmiş olduğunu düşündüğüm üç ilkeyi unutmamamız gerektiği kanısındayım.
1) Faili kim olursa olsun, kurbanları kim olursa olsun, bütün iktidar suiistimallerine karşı çıkmaya davet eden, haklan ve ödevleri olan bir uluslararası yurttaşlık vardır. Sonuçta hepimiz birer yönetileniz ve bu sıfatla da, dayanışma içindeyiz.
2) Hükümetler, toplumlann mutluluğuyla ilgilenmek iddiasında olduklanndan, kararlarının insanlarda neden olduğu veya ihmallerinin yol açtığı mutsuzluklar hükümetlerin kâr-zarar hanesine geçirilmelidir. İnsanlann mutsuzluğundan hükümetlerin sorumlu olmadıklan fikri yanlış olduğundan, insanların mutsuzluğunu hükümetlerin gözlerine ve kulaklarına sokmak bu uluslararası yurttaşlığın her zaman görevidir. İnsanlann mutsuzluğu asla siyasetin dilsiz bir kalıntısı olmamalıdır. Bu mutsuzluk iktidan ellerinde tutanlara seslenmeyi ve başkaldırmayı mutlak bir hak olarak meşrulaştım.
3) Bize sıkça önerilen şu görev paylaşımını reddetmek gerekir: Bireylere sinirlenme ve konuşma hakkı; hükümetlere de düşünme ve harekete geçme hakkı. Doğrudur: İyi hükümetler yönetilenlerin kutsal kızgınlığını severler, yeter ki bu kızgınlık bir coşku olmaktan öteye geçmesin. Genellikle konuşanlann yöneticiler olduğunu, konuşmaktan başka bir şey yapamayacaklarım ve yapmak istemediklerini fark etmek gerektiği kanısındayım. Bize önerilen teatral rol olan saf ve basit hoşnutsuzluk rolünü reddetmek gerektiğini ve reddedilebileceğini deneyim göstermektedir. Uluslararası Af Örgütü, İnsanların Yeryüzü, Dünya Doktorları, özel bireylerin uluslararası stratejiler ve siyasetler düzenine fiili müdahale hakkı biçimindeki bu yeni hakkı yaratmış olan inisiyatiflerdir. Bireylerin iradesi hükümetlerin tekelinde tutmaya çalıştığı bir gerçekliğin içine dahil edilmelidir, bu tekel her gün ve adım adım sökülüp alınmalıdır.
Konuşmak ve bir arada konuşmak için burada bulunan bizler, meydana gelen olayları hoş görmekte belli bir ortak güçlük çekmekten başka sıfatı olmayan özel" kişileriz. Biliyorum ve gerçeği kabul etmek gerekir: însanlan ülkelerinde yaşamak yerine terk etmeye yönelten nedenlere ilişkin fazla bir şey yapamıyoruz. Bu olay bizim gücümüzün dışındadır.
Kim bizi görevlendirdi? Kimse. Bizim hakkımızı oluşturan da tam budur. Ile-de-Lumiere, Anamour Burnu, El Salvador İçin Uçak ve İnsanların Yeryüzü, Uluslararası Af Örgütü* gibi önceki birçok inisiyatife rehberlik etmiş olduğunu düşündüğüm üç ilkeyi unutmamamız gerektiği kanısındayım.
1) Faili kim olursa olsun, kurbanları kim olursa olsun, bütün iktidar suiistimallerine karşı çıkmaya davet eden, haklan ve ödevleri olan bir uluslararası yurttaşlık vardır. Sonuçta hepimiz birer yönetileniz ve bu sıfatla da, dayanışma içindeyiz.
2) Hükümetler, toplumlann mutluluğuyla ilgilenmek iddiasında olduklanndan, kararlarının insanlarda neden olduğu veya ihmallerinin yol açtığı mutsuzluklar hükümetlerin kâr-zarar hanesine geçirilmelidir. İnsanlann mutsuzluğundan hükümetlerin sorumlu olmadıklan fikri yanlış olduğundan, insanların mutsuzluğunu hükümetlerin gözlerine ve kulaklarına sokmak bu uluslararası yurttaşlığın her zaman görevidir. İnsanlann mutsuzluğu asla siyasetin dilsiz bir kalıntısı olmamalıdır. Bu mutsuzluk iktidan ellerinde tutanlara seslenmeyi ve başkaldırmayı mutlak bir hak olarak meşrulaştım.
3) Bize sıkça önerilen şu görev paylaşımını reddetmek gerekir: Bireylere sinirlenme ve konuşma hakkı; hükümetlere de düşünme ve harekete geçme hakkı. Doğrudur: İyi hükümetler yönetilenlerin kutsal kızgınlığını severler, yeter ki bu kızgınlık bir coşku olmaktan öteye geçmesin. Genellikle konuşanlann yöneticiler olduğunu, konuşmaktan başka bir şey yapamayacaklarım ve yapmak istemediklerini fark etmek gerektiği kanısındayım. Bize önerilen teatral rol olan saf ve basit hoşnutsuzluk rolünü reddetmek gerektiğini ve reddedilebileceğini deneyim göstermektedir. Uluslararası Af Örgütü, İnsanların Yeryüzü, Dünya Doktorları, özel bireylerin uluslararası stratejiler ve siyasetler düzenine fiili müdahale hakkı biçimindeki bu yeni hakkı yaratmış olan inisiyatiflerdir. Bireylerin iradesi hükümetlerin tekelinde tutmaya çalıştığı bir gerçekliğin içine dahil edilmelidir, bu tekel her gün ve adım adım sökülüp alınmalıdır.
Çev.: Işık Ergüden