09 Nisan 2019

İlhan Selçuk "Avukatlık Dediğin Ne Ki"

Avukatlık bol sirkeli, sarı zeytinyağlı, kırmızı domatesli, yeşil hıyarlı, gözyaşartan soğanlı, acı biberli meslektir; bütün meslekler gibi... Yücelerden yücedir, cücelerden cücedir; bütün meslekler gibi... Avukatın da iyisi, kötüsü, doğrusu, çarpığı bulunur; bütün mesleklerde olduğu gibi... Kendini paraya satan ve de çıkarların maşası olanlar, namusunu banknota dönüştürmekten kaçanlar hep bir arada bulunur avukatlık mesleğinde; bütün mesleklerdeki gibi...

Kimi avukat vardır; holding danışmanlığında sömürüden payını alıp keyfeder; yasaların boşluklarından yararlanıp üçkağıt açmak için tek ayak üzerinde kırk düzen kurar. Kimi avukat vardır, yoksulun biri kim vurduya gitmesin diye yemez içmez, adaletin koridorlarında volta atmaktan ayakkabılarını aşındırır ki yeri cennetliktir.

Ama öyle de olsa, böyle de olsa adaletin üçgeni, avukat olmadan oluşmaz.

Nedir o üçgendeki üç köşe?

Birinci köşe: Yargıç.

İkinci köşe: Savcı.

Üçüncü köşe: Avukat.

Yani?

Dava bir nokta değildir.

Bir düz çizgi değildir.

Bir üçgendir.

Bir nokta, bir noktadır. Bir düz çizgi iki nokta arasındaki en kısa yoldur. Ama bir üçgen için üç köşe gerekir; üç köse için de üç nokta...

Ya üçüncü nokta olmazsa?

Dava, cimin karnında bir nokta olur.

Çin'i Maçin'den Bohemya'ya, Patagonya'dan Begonya'ya değin bütün dünyada adaletin üç köşesi böylece oluşur. Ama iki köşeli üçgen icat etmek iddiasında birileri varsa, diyeceğimiz yoktur.

Böylece avukatın ne denli gerekli bir kişi olduğu ortaya çıkar. Gerçekte keşke davalar noktalı ya da düz çizgili olsaydı da işler uzamasaydı, adına avukat denen adam baş ağrıtmasaydı...

Ne yaparsınız?

Dünyanın adaleti böyle kurulmuş, Ruz-i mahşerde nasıl kurulur? Bilemem. Avukatlar cennete mi gidecekler, cehenneme mi? Sanırım şu geçici dünyada yaptıkları işlere göre her iki yana da serpilecekler.

Avukatın da her meslekte olduğu gibi ustası vardır, acemisi vardır.

Ben de vaktiyle biraz avukatlık yapmıştım. Sonra da otuz yıl boyunca yazar olarak sanık sandalyesine sürekli oturduğumdan, dava nedir, iddianame nedir, yargıç

nedir, savcı nedir öğrendim. İster sanık sandalyesinde gün görmüş olsun, ister avukatlık sırasında dirsek çürütmüş bulunsun; bir usta eline iddianame aldı mı nereye bakar?

Bence usta avukat, iddianamenin suçlama bölümüne değil önce kanıtlar (deliller) bölümüne göz atan kişidir: Eğer bir iddianamede kanıtlar bölümü fasafisoysa, sen istediğin kadar suçla, eninde sonunda davanın dönüp dolaşıp noktalanacağı yer kanıtlar bölümünün sayfalarıdır.

Üçgenin üçüncü köşesi bilir bunu...

Çürük kanıt, çürük anıta benzer; ne kadar büyük törenle açılırsa açılsın, çökmeye mahkumdur.

"Düşünüyorum Öyleyse Vurun"